Abdürreşid Hacim Doğu Türkistan’da şehid edildi

Doğu Türkistan’ın önemli isimlerinden Abdürreşid Hacim dün Çin yönetiminin hapishanesinde işkence edilerek öldürüldü

07.06.2018

Doğu Türkistan önderlerinden Gulca Nilka’lı Abdürreşid Hacim, tutuklu bulunduğu Hıtay (Çin) hapishanesinde dün gece başı ezilerek şehid edildi.

Associated Press ajansının bu ay yayınlanan özel haberinde de kamplarda işkencenin yaygın olarak kullanılabildiği iddia edilmişti.

Haberde, kamplarda yürütülen enterne programıyla gözaltındaki Müslümanların, “siyasi düşüncelerinin ve kimliklerinin yeniden şekillendirilmeye, inançların ortadan kaldırılmaya çalışıldığı” savunulmuştu.

Çinli yetkililer, gizlilikle yürütüldüğü iddia edilen program hakkında yorumda bulunmaktan kaçınırken, bazılarının, devlet medyasına aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadele için ideolojik değişiklikler gerektiği yönünde açıklama yaptığı biliniyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili geçen ay yaptığı açıklamada, onbinlerce Uygur’un gözaltına alındığını kaydetmişti. ABD’li yetkili “siyasi eğitim” kisvesi altında yapılan toplu gözaltıların rahatsız edici olduğunu, Çin’in daha şeffaf sisteme sahip olması gerektiğini belirtmişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) daha önce hazırladığı bir raporda da Sincan Kamu Güvenliği Bürosunun 2016’da uygulamaya koyduğu “Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu (BOOP)” adlı izleme programı aracılığıyla bireylere ait kişisel bilgileri ve gündelik hareketlerine dair kayıtları rızaları dışında topladığını duyurmuştu. Raporda, son iki yılda program aracılığıyla çok sayıda kişinin “önleyici polisiye tedbiri” adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın “siyasi eğitim merkezleri” denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği ifade edildi.​

Çin işgali altındaki (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) Doğu Türkistan’da hapishanede şehit edilen din Alimi Abdulahad Barat Mahdum Hacim de 31 Mayıs’ta şehid edilmişti.

Kur’an-ı Kerim’i ve Riyazus Salihîn’i Uygur Türkçesine ilk çeviren Muhammed Salih Hacim’in Çin askerleri tarafından öldürülmüştü.

Türkistander Haber Merkezi

Devami

Çin, Doğu Türkistan’ı “polis devleti”ne dönüştürdü

Çin, Doğu Türkistan'ı

Economist dergisi, Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da modern teknolojiyle halkın her hareketini gözetim altında tuttuğunu ve farklı uygulamalarla bölgeyi polis devletine dönüştürdüğünü belirtti.

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

Çin’in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi adını verdiği DoğuTürkistan‘da, halkın kişisel bilgi ve hareketlilikleri ile ibadetlerini kontrol altına almak için ciddi bütçe ayırdığı ve yüksek teknoloji sayesinde tam teşekküllü gözetimin sağlandığı uygulamaları nedeniyle bir “polis devletine” dönüştüğü iddia edildi.

İngiliz menşeli The Economist dergisinin “Çin, Sincan’ı eşi benzeri olmayan bir polis devletine dönüştürdü” başlıklı haberinde, “totaliter Çin yönetiminin modern teknoloji araçlarını kullanarak Doğu Türkistan’da (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) yaşayanların insan haklarını ciddi ölçüde ihlal ettiği” öne sürüldü.

Sincan’ın “ülkenin en çok petrol ve gaz üretiminin yapıldığı bölge” ve Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol projesinin kilit noktalarından biri” şeklinde nitelendirildiği haberde, merkezi yönetimin insanların hayatlarının her kademesini etkilediğine dikkat çekildi ve bu durum “ırkçı, umursamaz ve totaliter” olarak nitelendirildi.

Doğu Türkistan gerçek anlamda bir polis devletinin kurulduğu ve burada dünyanın en geniş çaplı insan hakları ihlallerinin yaşandığı öne sürülen haberde, “Yüksek teknoloji olmadan bile Sincan’daki polis devleti uygulamaları dehşet verici iken teknoloji sayesinde bu durum korkunç bir hal alıyor.” ifadesi kullanıldı.

“Siyasi eğitim kampları/merkezleri”

Economist’in haberine göre Çin hükümeti, Uygurları, 1930’larda Sovyetler Birliği’nde Stalin zamanında kurulan ve “Gulag” olarak isimlendirilen çalışma kampları ve tutukevlerine benzeyen “siyasi eğitim kamplarına/merkezlerine” sürgün ediyor.

Bu merkezlerin doluluk oranının sınırları zorladığı bilgisinin yer aldığı haberde, Çin yönetiminin, bölgede her geçen gün daha fazla bu kamplardan inşa ettiği öne sürüldü.

10 milyon civarındaki Uygur nüfusunun yüzde 5’inin bu kamplarda alıkonulduğu öne sürülen haberde, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Kıdemli Çin araştırmacısı Maya Vang, kamplarda tutulan kişilerin sayısının 800 bin civarında olabileceğini bildirdi.

“Mobil karakollar”

Economist’in haberinde, Doğu Türkistan’ın Hotan şehrinde her 300 metrede bir polis merkezinin bulunduğu ve “mobil karakollar” adındaki bu merkezlerin şebeke yönetim sistemleri şeklinde çalıştığı iddia edildi.

Uygurların günlük yaşamlarında kullandığı yollarda her 4 ya da 5 kilometrede bir kontrol noktasının bulunduğu belirtildi. Economist dergisinin bu noktalardan geçen her yolcunun kimlik kontrolü yapıldığı ve parmak izlerinin alındığı belirtilen haberinde, “başörtülü kadınların başörtülerini açarak fotoğraflarının çekildiği” savunuldu.

Bunun yanı sıra Hotan’da dükkan ve restoranlarda bir dakika içinde polis tarafından yanıt verilen “panik butonları” ve güvenlik görevlisi bulundurma zorunluluğu bulunduğu ifade edildi. Bu nedenle sivil vatandaşların özel bir üniforma giyerek “yarı zamanlı polis” olarak bu mekanlarda görev alabilmesi, polis devletine dönüşümün bir başka örneği olarak gösterildi.

Modern veri toplama yöntemleri

Diğer yandan haberde, Çin’de “fanghuicu” adı verilen, bilgi toplamak için yerel halkın evlerine düzenli ziyaretler yapan yerel hükümet ve parti kadrolarından oluşan mahalle ve köy ziyaret heyetlerinin bulunduğu bilgisi yer aldı.

Bu ziyaretlerde Uygurların isimleri, kimlik numaraları, meslekleri, aile bağlantıları ile bu kişilerin “güvenilir veya güvenilmez” olup olmadıklarına, daha önce gözaltına alınmış veya “siyasi eğitime” tabi tutulup tutulmadığına dair notlar tutulurken, “güvenilir olmayan” kişilerin söz konusu eğitim kamplarına gönderildiği iddia edildi.

“İslam özel hedef”

The Economist’in haberinde, tutulan kayıtlarda kişilerin kimlik bilgilerinden parmak izleri, kan grupları ve DNA bilgilerine kadar biyometrik tüm veri işlenirken, raporlarda Kur’an-ı Kerim ve dini birçok unsurun kayıt altına alındığı savunuldu.

“İslam ve Müslümanların özellikle hedef alındığına” dikkat çekilen haberde, camilerin kapatıldığı ve ibadet etmek isteyenlerin önceden polise bildirimde bulunmaları gerektiği ifade edildi.

Müslüman ailelerin çocuklarına yönetimin yasakladığı 29 Müslüman ismi veremediği ve halkın okullarda Uygurca eğitim göremediği öne sürülen haberde, düğünler, yerel danslar gibi kültürel uygulamaların da yasaklanmasının mevcut idarenin “ırkçı uygulamalarına” örnek teşkil ettiği belirtildi.

Güvenlik faaliyetleri adı altındaki bu gibi uygulamaların “apartheid” rejimine benzediği vurgulanan haberde, Uygurların bu gibi uygulamalara Çinlilerden çok daha fazla maruz kaldığının altı çizildi.

HRW, daha önce hazırladığı bir raporda da Sincan Kamu Güvenliği Bürosunun 2016’da uygulamaya koyduğu “Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu (BOOP)” adlı izleme programı aracılığıyla bireylere ait kişisel bilgileri ve gündelik hareketlerine dair kayıtları rızaları dışında topladığını duyurmuştu.

Raporda, son iki yılda program aracılığıyla çok sayıda kişinin “önleyici polisiye tedbiri” adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın “siyasi eğitim merkezleri” denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği ifade edilmişti.

Daha önce bu kamplarda tutulan Uygur kökenli kişiler uluslararası basına açıklamalarda bulunmuştu. Görgü tanıkları, bu kamplarda yürütülen enterne programıyla gözaltındaki Müslümanların siyasi düşünceleri ve kimliklerinin yeniden şekillendirilmeye, inançlarının ortadan kaldırılmaya çalışıldığını savunuyor.

Çinli yetkililer, gizlilikle yürütüldüğü iddia edilen program hakkında yorumda bulunmaktan kaçınırken, bazılarının, devlet medyasına aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadele için ideolojik değişiklikler gerektiği yönünde açıklama yaptığı biliniyor.

Devami

DOĞU TÜRKİSTANLI ALİM ABDULAHAD MAHDUM DA ŞEHİD OLDU!

Doğu Türkistan’lı alim Abdulahad Mahdum’un Çin hapishanesinde şehid olduğu haberi üzerine TÜRKİSTANDER Başkanı Burhan Kavuncu aşağıdaki açıklamayı yaptı:

 

2017 yılından beri zindanda olan Doğu Türkistanlı alimlerden Abdulahad Mahdum’un tahminen geçtiğimiz Kasım ayında hapishanede hayatını kaybettiği açıklandı.Şehid’in naaşını ailesine teslim etmeyen Çinli yetkililer, öldüğünü de uzun zaman gizlediler. Ailenin görüşme talepleri üzerine, Abdulahad Mahdum’un vefat ettiği bildirildi.

Çin zindanlarında bundan önce de Abdulhamid Damolla ve Muhammed Salih Damolla (Damolla hoca, öğretmen demektir) da öldürülmüştü.

Doğu Türkistan’ı 1949 yılından beri işgal altında tutan Çin hükümeti, bir milyondan fazla Uygur ve Kazak asıllı Türkistanlı müslümanı hapishanelerde tutuyor. Herhangi bir eylem- çatışma olmamasına ragmen terörle suçlanan Türkistanlılardan yüzlercesi idam edildi.

Doğu Türkistanlıların oruç, namaz gibi ibadetlerini yerine getirmeleri, müslüman isimlerini kullanmaları yasak olduğu gibi, Çinli erkeklerle evlenmeye, alkol almaya zorlama uygulamaları uzun süreden beri devam ediyor. Son aylarda “eğitim” ve “zorunlu yer değiştirme” adı altında Doğu Türkistan’da etnik temizlik başlatılmıştı. Bütün bunların sonucu olarak Doğu Türkistan’daki Çinli nüfusu %70’lere yaklaştı.

Doğu Türkistan’da “üstadları üstadı, allameler alimi” olarak tanınan Abdulahad Mahdum 86 yaşındaydı. Üstad’ın şehid edildiği haberi ailesi tarafından da doğrulandı. Ailesinin verdiği bilgiye göre merhum tutuklandığında yatalak hasta idi. Buna ragmen, sadece İslam alimi olduğu için hapsedildi. Şehadet haberi ve naaşı gizli tutuldu.

Türkistan halkının ve dünya müslümanlarının başı sağolsun. Allah’tan Doğu Türkistanlı müslümanların acısını dindirmesini ve bir an önce özgürlüğe kavuşturmasını niyaz ediyoruz.

Bir millet düşmanı üzerinden galip gelmeyinceye kadar Şehitleri ile gurur duyacak yüzleri olmayacaktır. (Şehit Abdulahad Han MAHDUM)

Devami

Çin yönetimi binlerce Müslümanın beynini yıkıyor

Çin’in, geçen ilkbahardan bu yana, işgal altındaki Sincan Uygur Bölgesi’nde kamplarda tuttuğu on binlerce Müslümanın beynini “siyasi eğitim” kisvesi altında yıkadığı savunuldu.

19.05.2018

Pekin yönetiminin, geçen ilkbahardan bu yana Çin’in işgal ettiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kamplarda gözaltında tuttuğu ve aralarında yabancıların bulunduğu on binlerce Müslümanın beynini “siyasi eğitim” adı altında yıkadığı iddia edildi.

Associated Press ajansının özel haberinde, kamplarda yürütülen enterne programıyla gözaltındaki Müslümanların, siyasi düşüncelerinin ve kimliklerinin yeniden şekillendirilmeye, inançların ortadan kaldırılmaya çalışıldığı savunuldu.

Çinli yetkililer, gizlilikle yürütüldüğü iddia edilen program hakkında yorumda bulunmaktan kaçınırken, bazılarının, devlet medyasına aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadele için ideolojik değişiklikler gerektiği yönünde açıklama yaptığı biliniyor.

7 AY BOYUNCA HÜCREDE KALDI

Haberde 2006 yılında Kazakistan’a yerleşen ve 2009’da bu ülkenin vatandaşlığını alan Çin doğumlu 42 yaşındaki Ömer Bekali’nin hikayesine yer veriliyor.

Geçen yıl 25 Mart’ta ailesini ziyaret etmek için gittiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde gözaltına alınan Bekali, “polisin kendisini bir sandalyeye bağladığı, bileklerinden duvara astığını” ve Çinlileri Kazakistan’a turist vizesi için başvurmaya davet etmesiyle ilgili sorguladığını söyledi.

Bekali, 7 ay boyunca tutulduğu hücreden tahliye belgesi verilerek çıkarıldığını, ancak serbest kalmadığını, Karamay’da binden fazla kişinin gözaltında tutulduğu tel örgülerle çevrili bir yerleşkeye gönderildiğini belirtti.

GÖREVLİLER ‘İSLAM’IN TEHLİKELERİ’Nİ ANLATIYOR

Yerleşkede her gün şafak sökmeden uyandırıldıklarını, Çin milli marşını söylediklerini ve Çin bayrağını göndere çektiklerini ifade eden Bekali, burada kendilerine ayrıca Çin Komünist Partisini (ÇKP) öven marşlar ile Çin dil ve tarihinin öğretildiğini kaydetti.

Bekali, yetkililerin 1950’lerde ÇKP “özgürleştirmeden” önce Sincan halkının geri kalmış olduğunu söylediğini, yemekten önce “Partiye şükürler olsun! Anavatana şükürler olsun! Devlet Başkanı Şi’ye şükürler olsun!” demelerinin istendiğini savundu.

Gün boyunca diğer 8 tutukluyla aynı odaya kapatıldığını, tuvaletlere kameraların yerleştirilmiş olduğunu, abdest almamaları için banyo yapmalarına nadiren izin verildiğini ifade eden Bekali, görevlilerin 4 saat süren toplantılarda “İslam’ın tehlikelerini” anlattığını, birbirlerini eleştirmelerinin istendiğini söyledi.

İlk hücre cezasının ardından 24 Kasım’da aniden serbest bırakılan Bekali’nin hikayesini önce kız kardeşi ve annesinin gözaltına alınabileceği endişesiyle paylaşmak istemediği, polisin 10 Mart’ta önce kız kardeşi Adile Bekali, bir hafta sonra annesi Emine Sadık, 24 Nisan’da da babası İbrahim’i götürmesi üzerine fikrini değiştirdiği belirtildi.

Kamptan söz ederken göz yaşlarına hakim olamayan Bekali, “Kendinizi eleştirmek, düşüncenizi ve etnik grubunuzu inkar etmek zorunda olduğunuzda psikolojik baskı muazzamdı. Hala her akşam güneş doğana kadar bunu düşünüyorum.” diye konuştu.

BEKALİ’NİN ANLATTIKLARINI ESKİ TUTUKLULAR DA DOĞRULADI

Haberde Bekali’nin anlattıklarının, diğer 3 eski tutuklu ve farklı kamplarda görev yapan eski bir eğitimci tarafından onaylandığı da vurgulandı.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili geçen ay yaptığı açıklamada, onbinlerce Uygur’un gözaltına alındığını kaydetmişti. ABD’li yetkili “siyasi eğitim” kisvesi altında yapılan toplu gözaltıların rahatsız edici olduğunu, Çin’in daha şeffaf sisteme sahip olması gerektiğini belirtmişti.

BİREYLERİN KİŞİSEL BİLGİLERİNİ TOPLUYORLAR

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) daha önce hazırladığı bir raporda da Sincan Kamu Güvenliği Bürosu’nun 2016’da uygulamaya koyduğu “Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu (BOOP)” adlı izleme programı aracılığıyla bireylere ait kişisel bilgileri ve gündelik hareketlerine dair kayıtları rızaları dışında topladığını duyurmuştu. Raporda, son iki yılda program aracılığıyla çok sayıda kişinin “önleyici polisiye tedbiri” adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın “siyasi eğitim merkezleri” denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği ifade edildi.​

Son yıllarda Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan çok sayıda Uygur, Çin’in kendilerine baskı uyguladığını belirterek bölgeden kaçmaya çalışıyor. Bunların çoğu Tayland üzerinden Malezya’ya yöneliyor.

Dünya Bülteni

Devami

Doğu Türkistanlılar Haklarını Arıyor

31.07.2015

Dünya Türkistanlılar Derneği, Çin’in Uygur Türklerine yönelik baskıları ve ellerinden alınan hakları geri kazanmak için imza kampanyası başlattı. Dernek, toplanan imzalarla AİHM’e başvurarak haklarını arayacak.

Dünya Türkistanlılar Derneği, Çin’in Uygur Türklerine yönelik baskılara son vermek ve ellerinden alınan hakları geri kazanmak için imza kampanyası başlattı. Toplanan imzalarla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurarak haklarını arayacak. Dernek Başkanı Abdullah Akyol muhabirimize imza kampanyası hakkında bilgi verdi.

ZULÜME KARŞI İMZA

1982 yılında Doğu Türkistan’dan ailece sürgün edildiğini söyleyen Dünya Türkistanlılar Derneği Başkanı Abdullah Akyol, imza kampanyasının daha önce yapılmadığını belirterek, “Üç dalda imza kampanyası düzenlemeye karar verdik. Önce Çin zulmünün durdurulması, Tayland başta olmak üzere Çin’e bağlı olan sınır ülkelerinde sığınmacı olan Doğu Türkistanlıların Çin’e teslim edilmemesi için, Norveç başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde bulunan Türkler için imza kampanyası başlattık” dedi.

HEDEF 100 BİN İMZA

Şuanda 30 bin’in üzerinde imza topladıklarını aktaran Akyol, “Bizim hedefimiz 100 bin imza. 100 bin imza topladıktan sonra başta partiler olmak üzere, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve dernekler olmak üzere toplamda 100 kuruma dilekçe halinde verip, 200 avukatla beraber Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Birleşmiş Milletler, ne kadar insan hakları mahkemesi varsa dava açacağız. Kuru toprağa bir tohum attık. Elimizden geldiğince sulamaya gayret ediyoruz” diye konuştu.
HAKLARINI GERİ İSTİYORLAR

Çin’de yapılan zulmün durdurulması için AİHM’e gideceklerini dile getiren Akyol, “1949 yılından beri Çin yeraltı kaynaklarını kendisi kullanıyor. Bu yeraltı kaynaklarının en az yarısının iade edilmesini, 1949 yılından beri Doğu Türkistan’da öldürülen anne – babaların kalan çocuklarına tazminat verilmesi ve Doğu Türkistan’dan sürgün edilen insanların kalan mal ve mülklerinin geri verilmesi ile orada insanca yaşama hakkının geri verilmesi için bir dava açacağız” şeklinde konuştu.

KENDİLERİNİ AKLAMAYA ÇALIŞIYORLAR

Uygurlara yönelik düzenlenen baskılara değinen Akyol, “Başta Türkiye olmak üzere diğer devletler de tepki gösterince Çin baskılarını son bir haftadır durdurdu. Akabinde Çin uydurma Ramazan sofraları düzenleyerek dünyaya hilekar bir politika yaptı. Kendilerini aklamaya çalıştılar” ifadelerini kullandı.

İMZA STANDINDA PROVOKATÖR

Abdi İpekçi ve Güven parkta imza stantlarının olduğunu dile getiren Akyol, birkaç tahrik olayı yaşadıklarını belirterek şöyle konuştu: “Abdi İpekçi parkındaki imza standına avukat olduğu yalanına sığınan bir vatandaş geldi. Bana ‘Siz iftira atıyorsunuz’ dedi. Ben de o arkadaşa dedim ki ‘Sana ayak üstü anlatamam. Bizim derneğimiz var  oraya gel. Görüntüler var gösterip ispat edeyim’ diye cevap verdim. Provokatörlük etmeye gelmiş. O sırada imza atan 60 – 70 yaşındaki bir amca sinirlendi adamın yakasını tuttu. Ben de ‘Amca yapma bizim üstümüze kalacak’ dedim. Çankaya emniyetine gidip ben avukatım diye şikayet eder o adam. Karakola gittik. Bunun üzerine ben de ondan şikayetçiyim bana iftira atıyor dedim. Avukatım diyen adamı aradılar bulamadılar. Daha sonra o adamın avukat olmadığı ortaya çıktı. Geçen gün bayanın biri de geldi. burada olay çıkartmaya çalıştı hemen polis geldi götürdü. Tahrik etmeye çalışan çok oluyor.”

Habervaktim

Devami

Tayland, Uygurlar için Çin’e heyet gönderiyor

14.07.2014

Tayland’dan bir heyet, Çin’e geçen hafta gönderilen 109 Uygur’un durumunu kontrol etmek için Pekin’e gidiyor

Tayland Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Anusit Kunakorn önderliğindeki delegeler, Çin’e geçen hafta gönderilen 109 Uygur’un durumunu kontrol etmeye gidecek.

Tai delegeler, yarından itibaren üç gün boyunca her bir Uygur’un ne durumda olduğunu kontrol edip verilen sözlere uygun şartlar oluşturulup oluşturulmadığı denetleyecek. Ayrıca Pekin’den mevcut durumu tüm dünyaya açıklamaları istenecek.

Kunakorn yaptığı açıklamada Uygurlar’ın, Türkiye’ye ya da Çin’e acele bir şekilde yollanmadıklarını, bir yılı aşkın süre gözaltı kamplarında tutulup, durumlarının uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirildiğinin altını çizdi.

Dünya Bülteni

Devami

Çin Uygurlara karşı ‘IŞİD’ bahanesini kullanıyor

14.07.2015

Uygurlara uyguladığı yoğun baskılar nedeniyle dünya kamuoyundan tepki alan Çin, bu tepkileri dindirmek için “IŞİD’e katılacaklar” bahanesini kullanıyor

Doğu Türkistan’da Uygurlara karşı uyguladığı baskıcı uygulamaları tepki çeken Çin yönetimi IŞİD gerekçelerini öne sürmeye başladı. Geçtiğimiz günlerde 109 Uygur Türkünü teslim alan Çin, bu kişilere karşı insanlık dışı muamelede bulunduğu için aldığı tepkilere karşı, onların Suriye ve Irak’ta devam eden çatışmalara katılmak için ülkeyi terkettiklerini iddia etti.

Ülkenin resmi haber ajansı olan Xinjua‘nın iddasına göre bugüne kadar Çin polisi bu çatışma gruplarına üye toplayan birçok grubu deşifre etti. Geçtiğimiz sene Tayland’da bu gruplara üye olduğu söylenen 300 mülteci yakalanmış ve bu mültecilerin geneli kadın ve çocuklardan oluşan 173 kişilik kısmı Türkiye’ye teslim edilmişti.

Birleşmiş Milletlere ve Avrupa Birliğine bağlı birçok insan hakları örgütü ise Çin’in Uygur Türklerine çeşitli yollarla baskı uyguladığını açıkladı.

Almanya’da bulunan Uygur İnsan Hakları Örgütü Başkan Yardımcısı Ömer Kanat Dünya Uygur Türkleri Kongresinde bütün bu suçlamaların tamamıyla asılsız birer yalandan ibaret olduğunu söyledi.  Grup sözcülerinden biri de konu hakkında “Çin’den kaçmaya çalışıyorlar çünkü baskı altındalar. Özgür bir ülkeye gitme çabaları radikallik diye anılıyor.” dedi.

Uluslararası Af Örgütü Doğu Asya sorumlusu Tayland 90 Uygur’u yaka paça Çin’e göndermekle uluslararası hukuku ihlal ettiğini, Çin’e giden mahkûmların işkence ve ortadan kaybolma gibi çeşitli zulümlere maruz kaldığını ifade etti.

Şu an Tayland’ın elinde akıbetinin ne olacağı bilinmeyen 67 Doğu Türkistanlı tutuklu daha bulunuyor.

Dünya Bülteni

Devami

Tayland Uygurlar için Çin’den para aldı iddiası

13.07.2015

Çin’in Tayland’daki Uygurları geri alabilmek için 3 milyar dolar para verdiği ileri sürülüyor. Bu arada Çin, başına çuval geçirilmiş Uygurların görüntülerini yayınlayan ABD’ye nota verdi

Tayland’ın Uygurları para karşılığında Çin’e iade ettiği iddia ediliyor. Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistan Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, Tayland’ın Uygur Türklerini para karşılığı iade ettiğini savundu.

Uygur Türklerinin uçakla götürülmesi sırasında çekilen video ve fotoğrafları basına dağıtan Seyit Tümtürk, şunları söyledi: “Tayland’dan Çin’e götürülürken başlarına çuval geçirildi. Fotoğraf ve görüntülerden de anlaşılacağı gibi soydaşlarımız ne yazık ki Çinli özel harekat mensupları tarafından üçlü koltuğun tam ortasına oturtularak götürülmüştür. Tayland, ne yazık ki Çin’in 3 milyar dolarlık hibe rüşvet karşılığında, 16 aylık esaret sonrası Doğu Türkistanlı soydaşlarımızı teslim etmiştir. Bunu kınıyoruz ve soydaşlarımızın hayatından ciddi endişe duyduğumuzu buradan haykırıyoruz.”

ÇİN’DEN ABD’YE NOTA

Tayland’ın iade ettiği Uygurların terörist faaliyetler planladığını öne süren Çin, ABD’ye de protesto notası verdi. Çin Dışişleri Bakanlığı, Uygurların Tayland’dan iade edilmelerine ilişkin görüntülerin yayınlandığı ABD’ye de tek taraflı tutumunu gerekçe göstererek protesto notası verdi.

Deutsche Welle’nin haberine göre, ‘ABD’nin yanlış açıklamalar yaparak yasadışı göçü teşvik ettiğini’ savunan Bakanlık, ABD’yi önyargılı olmak ve gerçekleri tahrip etmekle eleştirdi.

Tayland’daki Uygurlar perşembe gecesi kafalarına çuval geçirilip zorla bir uçağa bindirilerek Çin’e gönderilmişti. Bu görüntüleri insan hakları savunucularının yanı sıra ABD ve BM de sert bir dille eleştirmişti. Sınırdışı sırasındaki uygulamaya tepki gösteren Türkiye de Uygurları mülteci olarak kabul etme önerisinde bulunmuştu. Pekin, D. Türkistan’daki Uygurların dini özgürlüklerini kısıtladığı yönündeki iddiaları da yalanladı.

Dünya Bülteni

Devami

Çin, Uygurların başına çuval geçirdi

11.07.2015

Tayland’ın Çin’e iade ettiği Uygurların uçakla geri gönderilirken başlarına numaralandırılmış çuvallar geçirildiği görüntüler büyük tepki uyandırdı

Çin medyası tarafından yayınlanan görüntülerde, Çin’e iade edilen 109 mülteci Uygurun uçaklar ile Çin’e getirilirken numaralandırılmış tişörtler giydirildiği ve başlarına siyah çuval geçirilerek aşağılandığı görüldü.

Çin, Doğu Türkistan’dan çıkmak isteyen uygurlara pasaport vermiyor ya da pasaport verdiği uygurlardan da aylık kazançlarının 100 katına yakın para istiyor. Bunun sonucu uygurlar her türlü tehlikeyi göze alarak ülkelerinden kaçak yollarla çıkmaya başladı.

Son 10 gün içinde hem üzücü hem sevindirici ciddi gelişmeler oldu. 1 Temmuz’da 173 mülteci Uygur kardeşimiz Tayland tarafından Türkiye’ye iade edilirken 100’ü aşkın Mülteci Uygur 8 Temmuz ‘da Çin’e iade edildi .

10 Temmuz’da da, Tayland‘da kalan 60 mülteci Uygurdan 4’ü kadın 4’ü çocuk 8 tanesi daha Türkiye’ye getirildi.

Dünya Bülteni

Devami

Tayland’daki 8 Uygur daha Türkiye’ye getirildi

uygur-tayland (1)

11.07.2015

Tayland’da bulunan ve dört kadın ile dört çocuktan oluşan Uygur grubu Cansuyu Derneği’nin girişimleri ile Türkiye’ye getirildi

Tayland’a sığınan ve Çin’in iadesini istediği Uygurlardan 8’i İstanbul’a geldi.

Cansuyu Derneği’nden yapılan açıklamaya göre 4 kadın ve 4 çocuk mülteci, 8 kişilik grupta yer alan çocukların tamamı Çin’den kaçtıktan sonra yollarda ve Tayland’da doğmuş bebeklerden oluşuyor.

Çin’e iadesi yapılmayan 4’ü kadın 8 kişinin, Cansuyu Derneği temsilcileriyle Tayland’dan bindikleri THY uçağı, bu sabaha karşı Atatürk Havalimanı’na indi.

Pasaport kontrolleri yapılan 8 kişinin havalimanındaki işlemleri sürüyor.

Tayland, kendisine sığınan 100 civarında Doğu Türkistanlı mülteciyi geçtiğimiz günlerde Çin’e iade etmişti. Mültecilerin bir kısmının ise daha önce Türkiye’ye gönderildiği öne sürülmüştü.

Cansuyu Derneği, Tayland’da kalan Uygur sığınmacıların Çin yerine Türkiye’ye getirilmesi için girişimleri sürdüreceğini açıkladı.

Dünya Bülteni

Devami