BM’ye Tayland’daki Uygurlar için çağrı

10.07.2015

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, Tayland’da bulunan Uygurların Çin’e iade edilmelerinin engellenmesi için çağrıda bulundu

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, Tayland’a sığınan Doğu Türkistanlıların, hukuka aykırı olarak Çin’e iade edilmesine engel olunması çağrısında bulundu.

Dernekten yapılan yazılı açıklamada, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’dan yaşadıkları baskı sebebiyle kaçmak zorunda kalan ve Tayland’a sığınan, sayıları 250’yi bulan Doğu Türkistanlılar’dan 90’ının, Tayland Hükümeti tarafından Çin’e iade edildiğinin resmi kaynaklarca açıklandığı belirtildi.

İçinde bulundukları zulümden ve baskı rejiminden kaçmak için bir çıkış kapısı arayan Uygur Türklerinin, eğer hayatta kalabilirlerse sınırı bir şekilde aşarak komşu ülkelere kaçtığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

“Tayland, geri iadeleri durumunda hayatı tehlike altında oldukları aşikar Uygur Türklerini bugün itibarıyla Çin’e geri iade etmiştir. İade edilen Uygur Türkleri, yaşadıkları onca zulüm yetmezmiş gibi sırf bu zulümden kaçtıkları için yargı bağımsızlığını sağlayamamış bir mahkemede yargılanacak, yaşam hakkının son bulabileceği cezalara maruz kalacaklardır. Tayland’ın iade ettiği 90 Uygur Türkü’nün akıbetinin elem verici olacağı açıktır.”

Açıklamada, halen Tayland ve diğer komşu ülkelerde mülteci Uygur Türkleri bulunduğu aktarıldı.

İade edilen kişiler kadar, Tayland’da bulunan mültecilerin de tehlike altında olduğu vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti başta olmak üzere Birleşmiş Milletler’i, Müslüman coğrafyayı, insan hakları alanındaki ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarını, bu olayın duyurulması ile kamuoyu oluşturacak olan sorumlu medyayı, Çin yönetiminin baskı ve asimile politikasına karşı harekete geçmeye, geri gönderilen ve halen gönderilmek üzere Tayland Hükümeti’nin elinde bulunan mültecilerin kurtarılması için acil çağrıda bulunuyoruz. Hiç bir devlet, Çin’de yaşam hakkı garanti altına alınmayan Doğu Türkistanlıları Çin’e iade etmemelidir.”

Dünya Bülteni

 

Devami

Tayland’da kalan 60 Uygur için son karar bekleniyor

10.07.2015

Tayland’ın 109 Uygur’u Çin’e iade etmesinden sonra gözler orda kalan 60 mülteciye çevrildi

Tayland Dışişleri Bakanlığı’nın resmi websitesinde yayınlanan duyuruda 2014 yılı Mart ayında Tayland’a yasadışı yollarla giren 300 civarı Uygurlunun durumuna ilişkin bilgiler verildi ve şuan da beklemede olan 60 Uygur vatandaşın olduğu bildirildi.

Türkiye’nin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı’nın da kınadığı 109 kişinin Çin’e iadesine ilişkinde açıklama yapan bakanlık, söz konusu iade için Çin’den taahhüt alındığını ve yakın zamanda Tayland’dan bir ekibin gönderilen 109 kişinin takibini yapmak üzere Çin’e gideceği ve kontrollerde bulunacağı belirtildi.

Açıklamada ayrıca haberlerde farklı farklı söylenen kişi sayıları da netleştirildi ve “29 Haziran’da Tayland Hükümeti 172 Uygurun Türk hükümetine teslim edilmesine karar verdi. 9 Temmuz’da ise Çin hükümetinin delilleri ile vatandaşları olduğu aksine ihtimal vermeyecek şekilde ispat ettikleri 109 kişinin Çin’e iadesine karar verildi. Şuan da gözaltında bulunan 60 kadar Uygur daha var ve bunlar içinde Tayland en uygun olan kararı verecektir” denildi.

Ayrıca Çin hükümetinin iade edilen insanların gözlemlenmesini Tayland’dan talep ettiğini ve Tayland tarafından Ulusal Güvenlik Konseyi’nden bir ekip ile bu gözlemleri yapacağı belirtildi.

Şimdi herkes Tayland hükümetinin geriye kalan 60 kişi için hangi ülkeyi işaret edeceğini merakla bekliyor.

Dünya Bülteni

Devami

Türkiye Dışişleri’nden Tayland’a Doğu Türkistan kınaması

09.07.2014

Çin’den kaçarak Tayland’a sığınan Uygur Türkleri’nin Çin’e iade edilmesinin üzerine Türk Dışişleri’nden tepki geldi.

Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi:

“Tayland’da gözaltında bulunan 115 Uygur Türkü soydaşımızın kendi istekleri ve hür iradeleri hilafına üçüncü bir ülkeye gönderilmesini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.

Geri göndermeme ilkesi, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statülerine İlişkin Sözleşme ile 1984 tarihli İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’de açıkça düzenlenen, yalnızca mülteci veya benzeri statüdeki kişiler için değil sınırdışı veya iade edilme gibi zorla geri gönderme hallerinde de yaşam hakkı ihlali veya işkence görme riski olan herkes için geçerli temel bir uluslararası hukuk ilkesidir.

Tayland ve ilgili uluslararası kuruluşlar nezdinde yaptığımız müteaddit girişimlere rağmen, Tayland Hükümetinin uluslararası insani hukuka da aykırı bu davranışını kınıyoruz.

Soydaşlarımızın akıbeti, ülkemizce ve uluslararası toplum tarafından yakınen ve dikkatle izlenmeye devam edilecektir.”

Devami

Doğu Türkistan’daki dini yasaklayan afişler görüntülendi

08.07.2015

Doğu Türkistan’da baskıcı Çin yönetimi tarafından asılan, dini nikahı, devlet kurumlarında oruç tutmayı yasaklayan afişleri görüntülendi

dogu-turkistan-22

 

Doğu Türkistan’daki baskıcı yönetimi giderek dünya kamuoyunun gündemine gelen Çin’in yasaklar listesini gösteren afişleri Urumçi’de meydanlarda asılı duruyor.

Bölgeye giden Anadolu Ajansı muhabirleri tarafından görüntülenen afişlerde Müslüman Uygur halkının uyması gereken kurallar yazılı.

Merkezi yerleşim yerlerinde çeşitli binalara ve kalabalık mekanlara yerel yönetimce asılan afişler, Çin yönetiminin getirdiği bazı dini kısıtlamalara dikkati çekiyor.

Afişlerde, resmi nikahı olmayan çiftlere dini nikah kıyılması, dini yöntemle boşanma işleminin yapılması, okulda öğrenimini sürdüren öğrenci ve reşit olmayanlara namaz kılmak, oruç tutmak ya da Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenme yönünde telkinler yapılması yasaklanıyor.

“Yasa dışı Kur’an kursu açmanın, resmi onay olmadan dini amaçlı öğrenci toplamanın ve düğün, cenaze gibi törenlerde “dini tebliğ” yapmanın” yasak olduğu hatırlatılan afişlerde, üzerinde “Sincan Medenileşme Ofisi” ibareleri yer alıyor.

Afişlerde ayrıca, “helal” ve “haram” kavramları kullanılarak “aşırı dinci ideolojileri yayma suretiyle olağan dini faaliyetlere zarar vermek; yabancı kaynaklı radikal dini eğilimleri yurt içine taşımanın” suç kapsamında değerlendirileceği ifadeleri yer alıyor.

Dünya Bülteni

Devami

Doğu Türkistan’a Ecdâdımız Gibi Gitmek

05.07.2015

Yıl 1873.  Doğu Türkistan Çin zulmü altında inlemektedir.  Güneşin doğduğu yerdeki, yani Doğunun son Müslüman milleti Uygurların lideri Yakup Han, yeğeni Hoca Töre’yi İstanbul’a nizam-ı âlemin padişahı Sultan Abdülaziz’e elçi olarak gönderir.

Hoca Töre elinde bir mektupla huzura alınır. Mektupta, Yakup Han’ın, yeryüzündeki Müslümanların hâdim olan padişahın “engin kanatları altına sığınmaya geldiklerini, Çin istilası ile mücadele etmek için büyük hünkarımızın yardımına ihtiyacı olduğunu” belirten sözleri,  Sultan Abdülaziz’in yüreğinin üstünden geçer.

Dünyaya nizam veren âl-i Osman ceddinin İ’lâ-yı Kelimetullah dâvası kalbine düşer ve hüzünlenir. Güneşin doğduğu yerdeki uzak milletdaşımızın ülkesi Doğu Türkistan için askerî yardım hazırlıklarına başlanır.

Kaşgar Çin zulmü altında ezilirken hiç durur muydu Osmanlı? Dünyanın neresinde mazlum millet ve ümmetdaşımız varsa, Osmanlının eli ve yüreği oradadır.

Yakup Han’ın elçisi Doğu Türkistan’a askerî yardım yüklü bir Osmanlı gemisi ve teçhizatlı bir savaşçı takımı ile İstanbul’dan gönlü şâd, yüreği bileyli bir şekilde ayrılır. Hindistan’ın Bombay şehrinden sonra heyet, uzun bir kara yolculuğundan sonra Kaşgar’a varır. Türk heyetinin şehre varmasıyla şehirde sevincin göklere erdiği bir bayram havası başlar. Yakup Han, Osmanlı heyetini yüz pare top atışıyla selamlarken, Uygurlu karındaşlar Osmanlı heyetini gözyaşlarıyla karşılar.

Kafilenin komutanı Yüzbaşı Ali Kâzım, dağlarına ve bitek ovalarına bakarak Kaşgar’ın bir Anadolu şehrinden farklı olmadığını anlar. Doğu Türkistan’a gönderilen Türk bayrağı Kaşgar semalarında dalgalanmaya başlar. O günden itibaren  Kaşgar câmilerindeki hutbeler yeryüzüne nizam veren,  Müslümanların ve Türklerin hâdimi Osmanlı Padişah’ı adına okunmaya başlar.

Yüzbaşı Ali Kâzım, Kaşgar’da Uygur gönüllülerinden katıldığı bir topçu taburu kurar.  Kurduğu birliğe de Nizam-ı Cedid adını verir. Nizami savaşı ve top-tüfek kullanma, mermi imal etme tekniklerini öğretir. Bu durumdan Çinliler rahatsız olur ve ezici gücüyle Doğu Türkistan’a saldırmaya başlar.

Büyük bir mücadeleye rağmen Osmanlı askeri Çinlilere esir düşer. Yüzbaşı Ali Kâzım ve arkadaşları zindana atılıp zincire vurulur. Ağır Çin işkencesi altında ölümcül günler başlar.  Sırtlarında kamçı yarası ve açlıktan bir deri bir kemik kalırlar. Tırnaklarına demir iğneler saplarlar ve otuz üç gün işkenceye tâbi tutulurlar.

Yüzbaşı Ali Kâzım ve Osmanlı askerlerinin idamına karar verilir.  Zindanda elleri ve ayakları zincirlenmiş olan Yüzbaşı Ali Kâzım yaslandığı taş duvardan sırtını çekerken derisi yer yer kopar.  Ağır acılara rağmen dua için bir deri bir kemik kalmış ellerini Allah’(c.c.)’a kaldırır:

“Allah’ım, Müslüman karındaşların ülkesine Sen’in rızan ile geldik. Mazlum karındaşlarımızın mücadelesine yardım için harp ettik.  Sen’in bizim için hayırlı kıldığın her şeye razıyız.  Şimdi Sen’in yardımına muhtacız” der ve devamını getiremez, yığılır kalır.

Yeni atanan Vali, idamlık Osmanlı askerlerini görmek için hapishaneye gelir. Valinin aslı nesli Doğu Türkistanlıdır.  Çocukken esir edilerek Çinliler tarafından eğitilmiştir.  Esirlerin idam edilişlerine Vali de eşlik edecektir. İdam öncesi esirlere son istekleri sorulur.  Ali Kâzım kendisi ve arkadaşları için iki rekât namaz kılma isteğinde bulunur.  Namaz kılma istekleri kabul edilir.

Yüzbaşı Ali Kâzım imam olur, askerler arkasında saf tutarlar. Vali, onların namaz kılışlarını dikkatle bakmaktadır. Namaz bittiğinde Vali, Ali Kâzım’ın yanına gelir, “Bu yaptığınız nedir?” diye sorar. O da “Müslümanların ibadetidir” der.

Bu iki kelimelik ifadenin ardından Vali “Babam da böyle yapardı” der ve sîmasına adeta merhamet damarları hâkim olmaya başlar ve düşünceleri değişir. Vali’nin kalp ve dimağından azıcık da olsa Doğu Türkistanlılık şuuru sâdır olur.  İdamın ertelendiği tâlimatını verir.

Bir zaman sonra Ali Kâzım ve arkadaşları İstanbul dönerler, fakat hâlâ zulüm çilesi dolmamıştır Doğu Türkistanlı karındaşların.  Osmanlı ecdâdımızın yardımları büyük sultan Abdülhamid Hanın, üzerinde Türk bayrağı dalgalanan Pekin Hamidiye Üniversitesi ile devam eder.

O gün bugündür bu iki  -Türk sultanlarının gönderdiği askerler gibi gidemedik. Ne acı değil mi?

Bozgun yıllarından sonra Batı ve Asya’da hükümferma olduğumuz zamanlar aklımıza düştükçe başımız hep öne düşüyor. Sonra alıştık, izzet ve şerefle çekildiğimiz diyarlara ve Doğu Türkistan’a turist olarak gezmeye gidiyorduk, Çinlilerle ticaret hacmimizi artırmaya çalışıyorduk.

Doğu Türkistan’ın şanlı önderleri Yakup Han’dan sonra sürüp gelen İsa Yusuf Alptekin’i, Osman Batur’u, Barat Hacı’yı unuttuk.

Ah, mazlum Doğu Türkistan! Geleyim diyorum, gelemiyorum… Bildiğin muhteşem recüliyetimiz yok artık… Anla bizi, sana mahcubuz…

Devami

Doğu Türkistan’da zulüm var: 5 maddede Uygur Türklerinin yaşadıkları

05.07.2015

Ramazan’la birlikte Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin yaşadığı kötü muamele yeniden gündemde. Çin yönetimi kamuda oruç tutmanın yasak olduğunu ama sokaklara karışmadıklarını açıkladı. Sosyal medyada paylaşılan zulüm fotoğraflarının çoğunun sahte olduğu da dillendirildi. Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkanı Oğuzhan “Fotoğrafların çoğu yanlış ve temsili olsa da olaylar gerçek” diyor

Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’ı hâkimiyeti altına alıp bölgeyi ‘Sincan’ olarak adlandırdığı tarihten bu yana, Doğu Türkistanlılara yönelik etnik temizlik ve asimilasyon politikası uyguladığı yönündeki haberlerle sık sık karşılaşıyoruz. 2009’da Urumçi’de yaşanan olaylardan sonra bu zulmün şiddetlenerek arttığı yönündeki haberler bu Ramazan ayının başında yeniden alevlendi. Özellikle sosyal medya üzerinden yayılan akıl almaz işkence fotoğrafları Uygurlularla ilgili kampanyada hepimizin ekranına bir şekilde düştü. Tabii haliyle pek çok fotoğrafın başka bölgeler ve olaylarla ilgili olduğu, çoğunun yalan ve yanlış olduğu da sıkça dillendirildi. “Oruç tutmak yasaklandı”, “Ramazan’da zorla içki içirdiler” gibi kimi haberlerin gerçekten uzakta olduğu ve bu fotoğrafların Şandong bölgesindeki bira festivalinden alınan fotoğraflar olduğu iddiası da medyamızda kendisine yer buldu. Peki gerçek ne? Bu fotoğraf ve olaylar ne kadar doğru?

TERAVİH NAMAZI YASAK 

Olayın iç yüzünü anlamak ve fotoğrafı doğru çekmek için merkezi Zeytinburnu’nda bulunan Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hidayet Oğuzhan’ın kapısını çalıyoruz. 13 yıl önce annesini bırakıp Doğu Türkistan’dan kaçarak İstanbul’a gelen Oğuzhan, Çin’in 66 senedir rutin bir zulüm ve baskı uyguladığını, 2009 senesindeki Urumçi olaylarından sonra da bu baskıları kat be kat artırdığını kaydediyor. “Ramazan’da her sene denetim ve uygulamalar zaten sıkılaştırılırdı. Bizim bağımsızlık hareketimizin temelinde dinimizin etkili olduğunu düşündükleri için tamamen ‘dinlerini yok edelim’ psikolojisindeler. Ramazan ayında içki festivali yapıyorlar mesela bizim meydanlarda. Kadınları zoraki muhtarlar vasıtasıyla evlerinden çıkarıp orada dans ettiriyorlar. Camilerin hocalarını dans ettirip şarkı söyletiyorlar. ‘Bunlar çok takva oluyorlar, hayatın içine katmak istiyoruz’ diyorlar.” diyen dernek başkanı internette dolaşan fotoğrafların gerçekliği konusunda ise şunları söylüyor: “Doğu Türkistanlıların haber yayan resmi ajansları yok. Bir duyum aldıklarında veya şahit olduklarında bunu sosyal medyada paylaşıyorlar. Bu haberlere eşlik eden bazı resimlerin gerçekle ilgisi yok. Bunu kabul etmek lazım. O olaya ait gerçek bir fotoğraf olmadığı için böyle temsili resimler kullanılıyor. Veya çok eski, benzer bir fotoğrafı kullanmak zorunda kalıyoruz. Çünkü yeni fotoğraf çekmek çoğu kez mümkün değil. Resim temsili olsa da olay tamamen gerçek. Üstelik haberlere yansıyanlar doğruların ancak yüzde 10’u kadardır. Orada bir hadise olduğunda kimsenin haberi olmuyor, Çinliler orayı abluka altına alıp karartma uyguluyorlar hemen. Ramazan’da zorla içki içirilmesi olayı doğru. Görüşebildiğim kişilerden aldım bu bilgiyi. Telefonları sürekli dinlendiği için konuşamıyoruz da pek. Daha önceki Ramazanlarda böyle bir olay olmamıştı. İlk kez yaptılar bunu. Teravih namazı kılınması da yasak.”

AKILLI TELEFON KULLANAMIYORUZ 

Peki teknoloji bu kadar yaygınlaşmış ve bireyselleşmişken Doğu Türkistan’daki bu işkence ve zulümden neden birkaç kare dışında fotoğraf veya video görüntüsüne rastlayamıyoruz? Hidayet Oğuzhan birçok vilayette internetin yasak, yasak olmayan yerlerde de sıkı denetim altında olduğunu ifade ederek “Doğu Türkistan’dakiler eski tip telefonları kullanıyorlar artık. Akıllı telefon taşımıyorlar. Çünkü sokakta bile artık telefonları polis veya zabıtalar kontrol ediyor. Telefonunuzda ayetli bir fotoğraf ya da siyasi içerikli bir görsel bulduklarında hemen el koyuyorlar. Hapse atabiliyorlar. Bu korkuyla kimse fotoğraf çekemiyor. Biz de kanıt arıyoruz ama cidden aktarılamıyor. Bu konuda sıkıntı yaşıyoruz.” diyor.

KÜRTAJ UYGULAMASI HEP VARDI

Çin polisinin artık insanların evlerine ve yatak odalarına bile rahatlıkla girdiklerini ve baskıların kırsal alanda daha çok olduğunu söyleyen Oğuzhan her mahallede kontrol noktaları olduğunu ve buradakilerin hamile olanları, başörtülü olanları, sakallıları yakalayacak görev dağılımına göre dizayn edildiğini iddia ediyor. “Uygur Türkleri’nin en fazla iki çocuk yapma hakkı var. Daha fazlasını dünyaya getirirseniz para cezası uyguluyorlar. Bizim ailelerimizde ise en az beş çocuk vardır. Hamile iken yakalandıkları zaman kürtaj yaptırıyorlar. Bunlar hiç abartı değil. Yedi-sekiz aylık bebekleri kürtajla anne karnından alıyorlar. Hamile olanlar evden çıkmayarak, gizlenerek veya başka şehirdeki akrabalara gidip orada çocuklarını doğuruyor. Sosyal medyadaki kürtaj görüntüsü temsili bir fotoğraf ama kürtaj olayı gerçek.” diyen Oğuzhan, Doğu Türkistanlıların ülke içinde bile seyahat özgürlüklerinin olmadığını, otelde kalmalarına izin verilmediğini, ancak her şehirde yapılan yurt gibi yerlerde konaklayabildiklerini anlatıyor. Oğuzhan 22 kurumun onayıyla tahsis edilen bir güvenlik kartıyla seyahat edilebildiğini ve sadece izin verilen camilere girmek için yeşil kart verildiğini belirtiyor.

5 MADDEDE UYGUR TÜRKLERİNİN YAŞADIKLARI

Doğu Türkistan’da yaşananları ve bundan sonra yaşanabilecek olan gelişmeleri bölgeyi çok iyi bilen bir isme sorduk. Penn State Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan ve siyaset bilimi üzerine çalışan SETA direktörlerinden Kılıç Buğra Kanat, beş soruda bölgede yaşananları anlattı.

1 Doğu Türkistan dediğimizde nasıl bir coğrafi bölgeden bahsediyoruz? 

Yüzölçümü Türkiye’nin yaklaşık iki buçuk katı olan ve Orta Asya Cumhuriyetleri, Rusya Federasyonu, Afganistan ve Pakistan’ın arasında geniş bir bölge. Sincan Çince’de yeni sınırlar anlamına gelen Xinjiang kelimesinin Türkçe söylenişidir. Dolayısıyla Uygurlar açısından çok da kabul gören bir isim değildir. Urumçi şehri ise şu an Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırılan bölgenin başkentidir.

2 Bu bölgedeki nüfus ve etnik yapı nasıl?

Bölgenin nüfüsu hakkında çok fazla güvenilir kaynak yok. Çin yönetimi tarafından verilen resmi rakamlara göre (2010 yılı) nüfus şu an için 21 milyonun üzerinde. Bu rakamın yaklaşık yarısı kadarı Uygur Türkleri olarak verilmektedir. Nüfus konusunda en önemli sorun bölgede bir demografik asimilasyon girişiminde bulunmaya çalışan Pekin hükümetinin bölgeye sürekli pompaladığı Han Çinli iç göçüdür. Şu an resmi rakamlara göre yüzde 40 üzerinde olan Çinli nüfüsun çoğunluğu ele geçirerek Uygurların azınlık haline düşmesi hedeflenmektedir.

3 Çin’in Sincan bölgesi için etnik temizlik ve asimilasyon politikası var mı? 

Bölgede uygulanan farklı politikalar etnik bir asimilasyon politikasının ipuçlarını ortaya koymakta. Dini özgürlüklerin kısıtlanması bu konudaki en önemli başlıklardan biri. Din eğitiminin son derece sıkı bir şekilde kısıtlanması, ibadet özgürlüğünün önüne koyulan trajikomik önlemler, öğrencilerin ve memurların oruç tutmasını yasaklamak, namaz kılınması konusunda uygulanan yasaklar oldukça ciddi bir baskı politikasının izlendiğini ortaya koyuyor. Özellikle Kaşgar şehrinde uygulanan kültürel soykırım ve kentsel dönüşüm adı altında Uygur kültürel altyapısının ortadan kaldırılmaya çalışılması ciddi bir hamle. Uygur aydınlarının ifade özgürlüklerinin ortadan kaldırılması ve başta İlham Tohti olmak üzere en ılımlı Uygur aydınlarının bile ömür boyu hapis cezasına çarptırılması dünyaya meydan okurcasına uygulanan baskı politikalarının başka bir örneğidir.

4 Son haftalarda sosyal medya üzerinden Doğu Türkistan’da yaşanan zulümlerle ilgili pek çok fotoğraf yayınlanıyor. Bazı kaynaklar bu fotoğrafların başka bölge ve olaylarla ilgili olduğunu iddia ediyor. Bunların gerçeklik payı nedir? 

İbadet yasağı devletin resmi bir şekilde uyguladığı politikalar zaten. Bu politikalar son derece ciddi bir biçimde belgelenmiş meseleler. Dolayısıyla Çin hükümetinin uyguladığı bu politikalar aslında insan hakları örgütleri tarafından son derece detaylı bir şekilde raporlanmış ve ispatlanmıştır. Urumçi olayında belki önemli bir eşik atlanıldı bu konuda. Urumçi olayları sırasında ilk kez Uygurlara uygulanan linç girişimleri ve polis şiddeti bazı Uygurlar tarafından cep telefonu kameraları ile kayıt edilerek sosyal medyada paylaşıldı. Elbette Çin yönetimi bu sebeple uzun bir süre için bölgede internet erişimini yasakladı. Ancak internet kullanıcıları tarafından yayılan bu görüntüler ve sosyal medyada oluşan reaksiyon insan hakları ihlallerinin raporlanmasında yeni bir eşik oldu. Çin yönetimi bu görüntüleri ve bölgeden haber verenleri en ağır şekilde cezalandırmaya başladı bu olaylar sonrasında. Ortaya çıkan görüntüleri tek tek değerlendirmek gerekiyor. Ancak benim gördüğüm kadarıyla görüntülerin birçoğu Çin yönetiminin şimdiye kadar Uygur ile birlikte Tibetliler ve Falun Gong üyelerine uygulanan insan hakları ihlallerini ortaya koyuyor. Bunların arasında bazı sahih olmayan görüntüler varsa, bu da bunları çıkaranların ayıbı. Bu konuda uydurmaya gerek kalmayacak kadar bilgi ve belge var.

5 Bu hak ihlallerinin dünya kamuoyunda yeterince görünür olmamasının nedenleri neler? 

Uygur meselesi genel olarak iki sebeple gündem dışı kalıyor. Bunların başında elbette Çin’in yükselen ekonomik gücü ve birçok ülkenin bu ekonomik güce insan haklarını kurban etmesi geliyor. Diğeri de özellikle uzun yıllar bölgeden sağlıklı bilgi alınmasında yaşanan zorluklar. Şu an için dünyanın en önemli ikinci süper gücünün kendisine en büyük tehditlerden biri olarak gördüğü ve en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bu meseleler konusunda yazılan yetkili kitapların sayısı bir elin parmağını geçmez. Bölgedeki güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet, işkence, zor kullanma ve infazlar ve dünyanın bu konuda gösterdiği cılız tavır Uygurları oldukça zor durumda bırakıyor. Çin’in bu konuda gösterdiği umursamaz ve cüretkar tavır dünya sesini yükseltmezse bölgeyi bir kan gölüne çevirecek. En azından dünya kamuoyu ve sivil toplum Çin’e bu yaptıklarının bir sonucu ve bir maliyeti olacağı mesajını vermezse bölgede olaylar kontrolden çıkabilir. Bu durum Çin için uzun vadede içinden çıkmaya çalıştıkça batacağı bir stratejik bataklık olabilir.

Sabah

Devami

“Türkistan-Der” den hüzünlü iftar geçesi

04.07.2015

 

Doğu Türkistan’daki Müslümanlara karşı Çin vahşeti ve zulmü bütün dünya kamuoyunun gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Buradaki Müslümanlara Ramazan ayında oruç tutmak bile yasaklandı…

Böyle görülmemiş Çin baskısı ve zulmü Türkiye’de yaşayan Türkistanlıları de derin bir şekilde etkiliyor. Onlar Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerinin kaderlerini paylaştıklarını her fırsatta ortaya koymaya çalışıyorlar.

03 Temmuz Cuma günü İstanbul’da yapılan “Türkistan-Der” iftarında da genellikle Türkistan bölgesinde, özellikle Doğu Türkistan’da Müslümanlara karşı yapılmakta olan akıl almaz baskı ve işkenceler gündemde idi.

Tam olarak adı “Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği” olan “Türkistan-Der” iftar geçesi bütün Türkistanlı Müslümanların kardeşliği ve işbirliği ruhunda gerçekleşti.

İftar gecesine Türkiye’de muhacerette bulunan Batı ve Doğu Türkistanlı Müslümanların yanında İstanbul’daki başta İMH, İHH, Mazlum-Der, Maarif Derneği, Kuzey Haber Ajansı, AKDAV, Kudüs Der, Fatih Gençlik Merkezi  ve başka sivil kuruluşların vekilleri katıldılar.

Gecede bir konuşma yapan  “Türkistan-Der” Genel Başkanı Burhan Kavuncu katılımcılara Türkistan’daki genel durum ve dernek olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Sayın Kavuncu Türkiyeli ve dünya Müslümanlarını Türkistan Müslümanlarının yaşamakta olduğu zulüm günlerinde onları yalnız bırakmamaya davet etti.

İftarda ehli ilimlerden Sadikcan Domla (Özbek dilinde) ve Şeyh Nurullah (Tacik dilinde) birer konuşma yaptılar.

“Türkistan-Der” iftar gecesinde bir konuşma yapan İMH Genel Sekreteri Mehmet Bulayir de Türkiye Müslümanların her zaman Türkistanlı kardeşlerinin yanında olduğunu vurguladı.

20150703_212635

20150703_212746

 

“Türkistan-Der” Haber merkezi 

Devami

Çin’in Uygurlara baskıları protesto edildi

04.07.2015

Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslümanlara yönelik uygulamalar siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerince kınandı

Bursa, Yalova ve Çanakkale’de, Doğu Türkistan’daki Çin baskısını protesto eden gösteriler düzenlendi.

Bursa’da, Orhangazi Parkı’nda toplanan Saadet Partisi İl Gençlik Kolları üyesi grup, sloganlar atarak zulümleri protesto etti.

Yapılanlar karışında ”tek ümmet” olmak zorunda oldukların anlatan Saadet Partisi Bursa İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Hasan Arslan, ”Biran önce ülkemizin önderliğinde İslam ülkeleriyle birlikte bir platform oluşturmalı, İslam birliğini tesis etmeli, gerekli diplomatik girişimleri yapmalıyız” dedi.

YALOVA

Yalova’da da Yalova Gönüllü Sivil Toplum Kuruluşları Platformu, Müslümanlara yönelik uygulamalara tepki gösterdi.

Cuma namazı sonrasında Merkez Camisi önünde toplanan grup ellerinde Türkiye ve Doğu Türkistan bayrakları ile dövizler taşıdı. Grup içinde Doğu Türkistan’dan Müslümanlara yapılan saldırılar nedeniyle Türkiye’ye kaçan anne ve 4 çocuğu da yer aldı.

ÇANAKKALE

Çanakkale’de de MHP il ve ilçe teşkilatı üyeleri, “Doğu Türkistan”da hayatını kaybeden Müslümanlar için denize çelenk bıraktı.

Ramazanın başında, tüm dünyanın gözü önünde sırf Müslüman ve Türk olmaları nedeniyle inançlarını yaşamak isteyen 28 “Doğu Türkistan”lı Türk’ün acımasızca katledildiğini belirten MHP İl Başkanı İsmet Balkan, son 10 yılda 2 milyon Uygur Türkünün öldürülmesine MHP’nin seyirci kalmadığını ve kalmayacağını bildirdi.

IĞDIR’DA PROTESTO

Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslümanlara yönelik uygulamalar, Iğdır’da protesto edildi.

Cuma namazının ardından Zübeyde Hanım Bulvarı’nda toplanan grup, Çin’in Müslüman Türklere yaptığı zulmü kınadı. Bir süre slogan atan grup, saldırıları protesto etti.

Grup adına basın açıklaması yapan Iğdır Ülkü Ocakları Başkanı Arif Gürel, Çin’de yapılan katliama göz yummanın dünyanın ayıbı olduğunu söyledi.

Aksaray’da Aksaray Sivil Toplum Kuruluşları Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen vatandaşlar, cuma namazı sonrası Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Müslümanlara yönelik saldırıları protesto etti.

Ulu Cami önünde Cuma namazı sonrası toplanan Aksaray Sivil Toplum Kuruluşları Platformu üyeleri, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde öldürülenler için dua etti.

MÜSİAD Aksaray Şube Başkanı Eyüp Dağdaş, grup adına yaptığı açıklamada, dünya üzerindeki en büyük vahşetlerden birinin “Doğu Türkistan”da yaşandığını söyledi.

100 UYGUR’A İŞ İMKANI

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, şunları kaydetti: Doğu Türkistan’da yaşayan kan kardeşlerimiz, soydaşlarımız Uygur Türklerine tüm dünyanın gözü önünde baskı ve işkence uygulanmaktadır. Evrensel bir hak olan dini vecibelerini özgürce yerine getirmeleri engellenmektedir. Aydın halkı misafirperver ve duyarlıdır. Aydın Büyükşehir Belediyesi olarak 100 Uygur Türk ailesini Aydın’a kabul etmek ve bu ailelerin reislerine Aydın’da iş olanağı sağlamak istiyoruz. Dışişleri Bakanlığımızın gerekli girişimlerde bulunarak bu vatandaşlarımızı Aydın’a getirmesini bekliyoruz.

Dünya Bülteni

 

Devami

Çin Doğu Türkistan’a uygarlık götürüyormuş!

02.07.2015

Çin, son birkaç yılda binlerce Uyguru katlettiği Doğu Türkistan’a uygarlık götürdüğünü iddia ederek baskılara karşı çıkan Uygurları ‘terörist’ olarak nitelendiriyor

Doğu Türkistan’da son yıllarda baskı ve zulümlerini arttıran Çin, bölgeye uygarlık götürdüğü iddiasını taşıyor.

Çin Komünist Partisi’nin aylık yayın organı Qiushi’nin son satısında bir makale yazan askeri üst düzey yöneticilerden Miao Wenjiang, Uygur bölgesinde uygarlık olmadığını savunarak Çin’in tek hedefinin burayı uygarlaştırmak olduğunu savundu.

Kendisinin de bölgeyi çok sevdiğini ve imarı için büyük çabalar gösterdiğini savunan Çinli komutan, ülkesinin tüm etnik halklara karşı aynı seviyede olduğunu öne sürdü. Wenjiang, “Çin’deki uluslar devlet için birer nar tanesi gibidir ve Uygurlar da bundan farklı değil” ifadelerini kullandı.

Makalesinde Doğu Türkistan’a sağlık, ulaşım, bilim, kültür ve hukuk götürdüklerini, bölgenin kalkınmasına ciddi katkılarda bulunduklarını iddia eden Wenjiang, radikal ve terörist olarak nitelendirdiği bazı silahlı grupların ise bu yatırımları engellemeye çalıştığını öne sürdü.

Bölgede hala doktor sıkıntısı çekildiğini belirten Çinli komutan, çocuk sağlığı konusunda gelişme kaydedilmesi için bu konuda yatırımlara ihtiyaç olduğunu yazdı.

Doğu Türkistan’da kamu kurumlarında çalışanların ve öğrencilerin oruç tutması ve kamusal alanda kadınların başörtü takması yasak. Bu yasaklara karşı sürekli eylemler düzenleyen Uygur Türklerine Çin işgal güçleri sert müdahalede bulunuyor. Son yıllarda bölgede ölenlerin sayısı 1000’lerle ifade ediliyor.

Dünya Bülteni

Devami

Tayland’daki Uygurlar Türkiye’ye getirildi

01.07.2015

Çin zulmünden kaçtıktan sonra Tayland’da tutuklu bulunan Uygurların ilk kafilesi Türkiye’ye getirildi

Çin’den kaçarak Tayland’da sığınan ancak buradan da iade edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Uygurlarla ilgili sonunda olumlu bir gelişme yaşandı. Türkiye’nin girişimleri sonucu, uzun süredir bu ülkede tutuklu bulunan Uygur mültecilerden bir grup İstanbul’a getirildi.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Güngör Yavuzaslan, Türkiye’nin uluslararası bir diplomasi başarısına daha imza attığını ifade ederek, “Tayland’da tutuklu bulunan Uygur Türkleri kurtarıldı. Tayland’daki Uygur Türkleri Türkiye’ye gelmeye başladı” dedi.

Yavuzaslan yaptığı açıklamada, “Mart 2014 tarihinden beri Tayland’da tutuklu bulunan Uygur Türkleri dün akşam saatlerinde Türkiye’ye gelmeye başladı. İlk önce kadın ve çocuklardan oluşan 173 kişilik kafile Türkiye’ye geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nin aylardır Taylanlı yetkililerle yaptığı çalışmalar sonucu Uygur Türkleri anavatana giriş yapmaya başladı. Uygur Türklerini İstanbul Atatürk Havaalanı’nda Doğu Türkistanlılar Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk ve yetkililer tarafından karşılandı” diye konuştu.

KAYSERİ’YE YERLEŞTİRİLDİLER

Çocuk ve kadınlardan oluşan 173 kişi, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin girişimleri sayesinde özel uçakla Bangkok’tan İstanbul’a oradan da Kayseri ye getirildi.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistan Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, “Bu konuda hassasiyet gösteren Türk hükümetine teşekkür ediyoruz. 30 Haziran 2015 tarihi itibari ile 1.5 yıldır Tayland’da bir kampta hapis olan kadın ve çocuklardan oluşan 173 kardeşimiz İstanbul Atatürk Havalimanı’na sağ salim indi. Biz bunun için Allah’a hamd ediyoruz. Şükrediyoruz. Elhamdülillah bu kardeşlerimiz bir zarara uğramadan bugün Türkiye topraklarına ayak bastı. Burada emeği geçen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve yetkililerine özellikle Dışişleri Bakanlığı mensuplarına Bangkok’taki Türk büyükelçiliğine ve Türk milletine teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum. Bu süreç içerisinde hassasiyet gösteren bütün siyasi parti liderlerine, siyasi parti temsilcilerine ve Türk milletinin aziz evlatlarına Doğu Türkistan’dan kaçıp, hicret edip oradaki zulümden dolayı hiç bilmediği meçhule doğru ölümüne bir hicreti tercih eden bu kardeşlerimiz çeşitli meşakkatli yollardan sonra kimisi yolda hayatını kaybetti. Kimisi sınır ülkelerinin muhafızları kurşunları ile hayatını kaybetti. Kimisi doğal şartlarda hayatını kaybetti. Kimisi büyük mağduriyetler ve süistimallere maruz kaldı. Ama çok şükür bugün toplam 250 kardeşimizden 173’ü sağ salim Türkiye’ye geldiler. Bunun için tekrar ve tekrar devletimize ve milletimize teşekkür ediyoruz. İnşallah bu süreç diğer kardeşlerimizin de sağ salim gelişi ile sonuçlanır.” dedi.

Türkiye’ye gizlilik içinde gelen Doğu Türkistanlı soydaşlar, Kayseri’de, daha önce Çin’den çeşitli yollardan kaçıp gelen Uygur Türkleri’nin yanına yerleştirildi.

Can güvenliği açısından Uygur Türkleri’nin barındığı yerlerden fotoğraf ve görüntü alınmasına Valilikçe müsade edilmiyor.

ÇİN ZULMÜNDEN KAÇIYORLAR

Çin’den geçen yıl kaçarak Tayland’a sığındığı belirtilen Uygurların 300 civarında olduğu belirtiliyor. Pekin yönetimi, Tayland’dan kendilerine sığınan uygurların iade edilmesini istiyor. Ancak uluslararası sivil toplum kuruluşları ve Türkiye mültecilerin iade edilmemesini isteyerek çeşitli girişimlerde bulunmaya devam ediyor.

Dünya Bülteni

Devami