Doğu Türkistan Bağımsızlık Meclisi kuruluyor

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyyit Tümtürk, 20 ülkeden 15 teşkilat ve 210 delegenin katılımıyla Doğu Türkistan Meclisi’ni kuracaklarını açıkladı

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyyit Tümtürk, yaklaşık 20 ülkeden 15 teşkilat ve 210 delegenin katılımıyla Paris’te Doğu Türkistan Meclisi’ni kuracaklarını söyledi.

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneğince, 20 ülkeden 15 teşkilatın temsilcilerinin bir araya geldiği “Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketi Uluslararası 1. Toplantısı” etkinliği Fransa’nın başkenti Paris’te düzenledi.

Etkinliğe Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ve Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir de katıldı.  Etkinlikte Doğu Türkistanlılar hakkında video gösterimi yapıldı.

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyyit Tümtürk, yaptığı konuşmada, Doğu Türkistanlıların çok büyük zulüm altında olduğunu belirtti.

Tümtürk, Çin’in, 35 milyon Doğu Türkistanlıyı asimile etmek ve katletmek için politika uyguladığını söyledi.

Avrupa’nın çeşitli kentlerinde daha önce yaptıkları çalışmalardan bir sonuç alamadıklarını, bu yüzden yeni bir metot ve söylem ile hareket etmeye karar verdiklerini belirten Tümtürk, “Burada Doğu Türkistan Meclisi kurulacak. Yaklaşık 20 ülkeden 15 teşkilat ve 210 delegenin katılımıyla Doğu Türkistan Meclisi’ni kuracağız. Buradaki amaç, bütün Doğu Türkistanlıları kucaklayan, teşkilatları içine alan, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı yolunda reel politika üreterek bu konuyu uluslararası ve dünya kamuoyuna anlatacak bir siyasi hareket oluşturmak. Meclisin merkezi Paris olacak.” diye konuştu.

Tümtürk, Fransa’nın kendilerine destek verebileceğini düşündükleri için Meclisi Paris’te kurmaya karar verdiklerini kaydetti.

Destici de, Doğu Türkistan’daki zulümlerin gündeme gelmediğini ve bunun kendilerini üzdüğünü ifade etti. Uluslararası kuruluşların Doğu Türkistanlıların maruz kaldığı zulüm için harekete geçmesi gerektiğini belirten Destici, Doğu Türkistanlıların bir gün hak ettikleri bağımsızlığı elde edeceklerini söyledi.

Dünya Bültenı

29.09.2018

Devami

AF Örgütü’nden Doğu Türkistan raporu: Baskılar intihara sürüklüyor

Uluslararası Af Örgütü’nün son raporu Çin’in esir kampına dönüştürdüğü Doğu Türkistan’daki zulmü gözler önüne serdi: Kamplarda tutulan Müslümanların sayısı hızla artıyor… Başörtüsü, sakal, dini kitap ‘aşırılık’ olarak değerlendiriliyor. Bu emareler toplama kampına göndermek için yeterli… Yurtdışına gönderilen bir mesaj bile hapis ve aylarca sürecek işkence nedeni… ‘Dönüşüm kampları’ndaki baskı intihara sürükleyecek boyuta ulaştı…

Uluslararası Af Örgütü’nün bugün yayımlanan “Çin: Neredeler? Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki toplu gözaltılar hakkında cevap verme zamanı” başlıklı raporu Doğu Türkistan’daki baskı ve işkencenin geldiği boyutu çarpıcı örneklerle ortaya koydu.

YÜZ YÜZE GÖRÜŞÜLEREK HAZIRLANDI

Yakınlarının akıbetinden haber almaya çalışan yaklaşık 100 kişiyle görüşülerek hazırlanan rapor, Sincan bölgesindeki Uygurlara, Kazaklara ve çoğunluğu Müslüman diğer etnik gruplara yönelik toplu gözaltı, izinsiz gözetim, siyasi telkin ve zorunlu kültürel asimilasyon politikalarına bir son verilmesi çağrısında bulunuyor.

18-09/24/in-dogu-turkistan-3.jpg

Rapora göre Aşırılıkla Mücadele Düzenlemesi’nin kabul edildiği Mart 2017’den bu yana, Sincan bölgesinde kamplara kapatılan ve çoğunluğu Müslüman olan etnik grupların sayısı hızla artıyor. Düzenlemeye göre “normal” olmayan sakal bırakmak, peçe veya başörtüsü takmak, namaz kılmak, oruç tutmak, alkol almamak ya da İslam veya Uygur kültürüyle ilgili kitaplar veya yazılar bulundurmak da dahil olmak üzere, dini veya kültürel aidiyetin açık veya hatta özel alanda sergilenmesi “aşırılık” olarak değerlendiriliyor.

Çalışma veya eğitim amacıyla özellikle Müslüman nüfusun ağırlıklı olduğu ülkelere gitmek ya da Çin dışında yaşayan insanlarla iletişim kurmak da insanları şüpheli konumuna düşüren temel sebepler arasında bulunuyor.

18-09/24/in-dogu-turkistan-9.jpg

AYLARCA SÜREN GÖZALTI

Yetkililer kampları “eğitim yoluyla dönüştürme” merkezleri olarak adlandırsa da, birçok kişi bu merkezlere “siyasi eğitim kampları” diyor. Gözaltı merkezlerine gönderilen kişiler yargılanmıyor ve bu kişilerin avukatlara erişimleri veya haklarında verilen karara itiraz hakları bulunmuyor. İnsanlar aylar boyunca gözaltında tutulabiliyor çünkü bir kişinin ne zaman “dönüştüğüne” yalnızca yetkililer karar verebiliyor.

18-09/24/in-dogu-turkistan-7.jpg
Çin’in ‘dönüşüm eğitimi’ adı altında açtığı esir kamplarında 1 Milyon Müslüman tutuluyor.

YÜZ BİNLERCE AİLE PARÇALANDI

UAÖ Doğu Asya Direktörü Nicholas Bequelin konuya ilişkin yaptığı açıklamada  “Kitlesel gözaltı kampları, beyin yıkama, işkence ve cezalandırma mekanlarıdır. Yurt dışında yaşayan ailenizle mesajlaşmak gibi son derece basit bir eylemin bile gözaltına alınmanıza yol açması, Çin yetkililerinin yaptıklarının ne kadar saçma, haksız ve tamamıyla keyfi olduğunun altını çiziyor” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yüz binlerce aile, şiddetli baskılar nedeniyle parçalandı. Sevdiklerinin başına ne geldiğini bilememenin çaresizliğini yaşıyorlar. Çin yetkilileri artık bu ailelere cevap vermeli.”

Daha önce kampta tutulan Kairat Samarkan gözaltına alındığında başına bir başlık geçirilmiş. Kollarına ve bacaklarına kelepçe takılan Samarkan, 12 saat boyunca sabit bir pozisyonda durmaya zorlandığını söyledi.

18-09/24/in-dogu-turkistan-4.jpg

İNTİHARA SÜRÜKLEYEN BASKI

Aynı kampta yaklaşık 6.000 kişinin olduğunu söyleyen Kairat, “Siyasi marşlar söylemeye ve Çin Komünist Partisi’nin söylevleri hakkında çalışmaya zorlandık. Buna göre, kampta kalanlar birbirleriyle konuşamıyorlar, yemeklerden önce ‘Çok Yaşa Şi Cinping’ diye bağırmaya zorlanıyorlardı” dedi ve serbest bırakılmadan kısa bir süre önce intihar girişiminde bulunduğunu söyledi.

ZULÜM ‘STRIKE HARD’ KAMPANYALARIYLA BAŞLADI

Doğu Türkistan’ın batısında bulunan kamplarda 1 milyon civarında Müslüman hapis tutuluyor.

1990 yılının ortalarında Çin hükümeti tarafından başlatılan “Strike Hard” (sert vuruş) kampanyaları, Sincan bölgesinde yaşayan insanlara zulmedilmesine yasal bir zemin hazırlamıştı. 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı sonrasında da Çin hükümeti, ‘terörizme karşı küresel mücadele’ye destek bahanesiyle, Uygurların ülkede faaliyet gösteren insan hakları örgütlerini ‘terörist gruplar’ olarak yaftalamıştı.

Sonuç olarak Çin hükümeti, Müslümanlara (özellikle Uygurlara) haksız yere, terörist muamelesi yapıyor. Bölgeden, her türlü yayın organına yapılan şiddetli sansüre rağmen, gelen haberler bu zulmün ne boyutlara ulaştığını kanıtlar nitelikte.

18-09/24/in-dogu-turkistan-5.jpg

HER ADIM TUTUKLAMA BAHANESİ

Sakal uzatmak ve farklı ülkedeki insanlarla konuşmak gibi bahanelerle insanları tutsak eden Çin hükümetinin asimilasyon uygulamaları dünya kamuoyu tarafından maalesef görmezden geliniyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporlarına göre, insanları hapse atmak için sudan sebeplere başvuran Çin hükümetinin en çok kullandığı bahaneler:

1- SAAT AYARI BİLE..

Bir Doğu Türkistanlı, saatini Pekin’in iki saat gerisinde bir zaman dilimi olan “Urumçi zamanına” göre ayarladığı için terörist şüphelisi olarak tutuklandı. Çin’de, başkent Pekin’in bulunduğu meridyene göre ayarlanmış olan ve tüm ülkeyi kapsayan tek bir resmi saat dilimi kullanılır. Fakat ülkenin sınırları geniş olduğu için, Pekin’in bulunduğu meridyenin epey batısında yer alan Sincan’da saat, gün ışığına göre, iki saat geride.

18-09/24/in-dogu-turkistan-7-1537796100.jpg

Saatleri, Doğu Türkistan’ın (Sincan) başkenti olan Urumçi’ye göre ayarlamak, Çin Komünist Partisine karşı bir direniş biçimi olarak görülür. Bu yüzden Çin’de, saatleri resmi olmayan bir saat dilimine göre ayarlamak suç sayılıyor.

2- ÖDEV YAPMAK İÇİN VPN (SANAL ÖZEL AĞ) KULLANMAK

Takma ismiyle tanınan Sofia adlı bir kadın, kızının Sincan’a yaptığı bir ziyaret sırasında VPN kullandığı için tutuklandı.

18-09/24/in-dogu-turkistan-6.jpg

Çin’in dışında üniversite öğrencisi olarak okuyan kızın annesi, “Sincan’daki akrabalarını ziyaret ediyordu ve ödevi için okulunun internet sitesine erişmesi gerekiyordu … ve bunun için VPN kullandı” dedi.
Sofia, kızının neden gözaltında tutulduğunu kendisine söylemediklerini ve eski kocasının soruşturmasından sonra bunun sebebinin VPN kullanmak olduğunu öğrendiğini belirtti.

3- SAKAL UZATMAK

Çin hükümetinin, İslam geleneklerine göre sakal uzatmayı ve halk arasında peçe takmayı vb. unsurları yasakladığı en azından 2017’den beri biliniyor.

Daha önce siyasal eğitim kampında yer almış bir Uygur Türkü olan Erkin, bu gibi kurallara uymamanın tutuklanmaya sebep olduğunu İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne anlatarak doğruladı.

Erkin, “(Toplama kampında) liderimiz olan bir Uygur Türkü, sakalı olduğu için tutuklanmıştı” dedi.

Guli takma adıyla tanınan 23 yaşındaki Müslüman bir Uygur kadını da, the Guardian’a, başörtüsü takıp namaz kıldığı raporlarda yer aldığı için yerel makamlar tarafından nasıl sorguya çekildiğini anlattı. Kadın, suçu belli olmadığı halde, Çin polisi tarafından 8 gün boyunca cezaevinde alıkonuldu.

18-09/24/99518315-fc7a-47d6-9a76-c668261d2122.jpg

4- RESTORANLARDA ALKOL SERVİSİ YAPMAMAK

Yine eski bir tutuklu olan Erkin’in İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne anlattığına göre, ‘İslami restoran’ sahibi 3 kişi, kendi restoranlarında sigara ve alkol içilmesine izin vermedikleri için gözaltına alındı.
Nur takma adıyla bilinen bir başka Uygurlu (erkek) ise, komşusuna “sigara içmemelisin çünkü sen Müslümansın” dediği için hapse atılan biriyle tanıştığını anlattı.

Nur, adamın yakalanmasına ve ardından tutuklanmasına sebep olan olayın bölge yetkililerine rapor edildiğini, ancak tutanağın kim tarafından hazırlandığının belli olmadığını söyledi.

The New York Times’ın bildirdiğine göre, Çin hükümeti köylülerden akrabalarını, arkadaşlarını ve komşularını soruşturmalarını istiyor ve köylülerin, hükümete onlar hakkında bilgilendirme yapması için baskılarda bulunuyor.

5- MEVLÜT OKUTMAK

Sincan’ın güneyinde yaşayan Hoshur ismindeki Uygurlu bir adamın İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne anlattığına göre, annesi ve diğer yaşlı kadınlar beş yıl önce mevlüt okumasına katılmaktan gözaltına alınmış.

Hoshur, “Annem Mart 2018’de tutuklandı. Ailemden aldığım bilgiye göre, annem bir cezaevinde ve komşumuzda yapılan dini anma törenine (mevlüt) katılmak ile suçlanmış” dedi. 2013’te gerçekleşen mevlüt programının ölen komşuları için yapılmış olduğunu belirten Hoshur, “60 yaşlarındaki yaklaşık 20 kadın yetkililer tarafından tutuklandı” diye ekledi.

6- İSLAMİ ÖĞRETİLERİ DİJİTAL ORTAMDA PAYLAŞMAK

Alim takma adıyla bilinen eski bir mahkum, 60 yaşındaki bir adamın ve onun kızının İslami öğretileri diğer insanlarla paylaştıkları için nasıl hapse çarptırıldıklarını anlattı.

HRW’ye konuşan mahkum, 60 yaşındaki adamın kızına sesli tebliğ yolladığını, ardından kızının da o gönderiyi başka bir arkadaşına ilettiğini söyledi.

Alim, “60 yaşındaki adam 6 yıl, kızı da 3 yıllık cezaya çarptırıldı” dedi.

7- BİLGİSAYARDA İSLAMLA İLGİLİ VEYA UYGUR DİLİNDE DOSYALAR BULUNDURMAK

Alim HRW’ye, ayrıca, “8 yıla mahkum edilmiş bir adam vardı. Anlattığına göre, Uygur dilinde e-kitapları olduğunu tespit eden polis bunları birer dini materyal olarak kabul etmiş.”
Ayrıca ‘The Associated Press’in bildirdiği bir habere göre Çin hükümeti, ülkede herkesin ateist Komünist Partiye sadık kalmasını sağlamak amacıyla İncilleri yakıyor ve kiliseleri kapatıyor.

8- BÖLGEDEN UZAKLAŞMAK

Medina takma adıyla bilinen 42 yaşındaki bir Uygur kadını HRW’ye, kocasının yurt dışına seyahat etmesi üzerine siyasal eğitim kampına gönderildiğini anlattı. Kadın kocasının hangi ülkeye gittiğini belirtmedi.
Mayıs ayında HRW’ye konuşan kadın, “Eşim yanlış bir şey yapmış olup da ceza alsaydı bunu anlayışla karşılardım, ancak o hiçbir şey yapmadı” dedi.

Medina, ayrıca, “Kocamın kuzeninin kardeşi de Malezya’ya turist olarak gittiği için gözaltına alındı. Sırf oraya gittiği için” diye ekledi.

Bazı Uygurlular da, seyahat için, resmi onay almak zorunda olduklarını söylediler.
Sincan bölgesinden ayrılabilmek için muhtarlığa gitmeleri gerektiğini belirten Omerjan takma isimli Uygurlu bir genç ise “Herhangi bir dini etkinliğe katılmayacağımıza dair çeşitli belgeleri imzalamak için muhtarlığa gitmemiz gerekti ve daha sonra ülkeden 10 günlüğüne çıkış izni aldık” dedi.
Çin hükümeti aynı zamanda, Hacca giden Çinli Müslümanların boynuna GPS takip sistemi yerleştiriyor. Çin’deki İslam Derneği ise bu takip cihazlarının hac yolcuları güvenliği için gerekli olduğunu savunuyor.

9- DİĞER ÜLKELERDEKİ İNSANLARLA TANIŞMAK

Yine Nur ismiyle tanınan mahkum bir adam HRW’ye “Avustralya’ya, Türkiye’ye ya da Çin’in dışındaki yerlere giden ve (bu yüzden mahkum olan) insanlarla tanıştım. (Onların) yurt dışında yakın akrabaları bile yok. Gözaltına alınmak için yurt dışında giden arkadaş ya da komşularının olması yeterli” dedi.

10- ÜLKE DIŞINDAKİ İNSANLARLA WHATSAPP İLETİŞİMİ

Geçen yıl Sincan’dan ayrılan Omerjan isimli genç, babasına Whatsapp yoluyla selam yolladığı için babasının sorgulandığını söyledi.

HRW’ye konuşan Omerjan, “Babamın telefonuna, o yanımdayken (farklı bir ülkedeyken), WhatsApp yüklemiştim. Daha sonra babam, (Sincan’a döndüğünde), WhatsApp’i oradayken kullanabilir mi diye denemek istedim. Bu yüzden ona bir mesaj yolladım. Babam mesajımı aldıktan sonra (yetkililer tarafından) götürülmüştü” dedi.

“Bir şey bile söylemedim, yalnızca selam gönderdim” diyen Omerjan, babasının bir günlüğüne götürüldüğünü ve ona Whatsapp hakkında her türlü sorunun sorulduğunu anlattı.
Sadece yabancı bir mesajlaşma servisi olan Whatsapp’i kullanmak bile (Çin hükümeti tarafından) suç olarak algılanmakta.

Eşinin yurt dışına çıkması üzerine gözaltına alındığını söyleyen Medina ise, yetkililerin “eşinin telefonunda Whatsapp bulunduğunu ve onun yabancı bir ülkedeki biriyle Whatsapp üzerinden konuşmakla suçladıklarını” söyledi.

Çin’de en çok kullanılan mesajlaşma programı WeChat. Çinli yetkililer, bu uygulama üzerinden gönderilen özel mesajları izin almadan takip edebiliyorlar.

11- GÖÇ ETME PLANLARI YAPMAK

Eşi ve üç çocuğu siyasal kamplara gönderilen bir kadın, yetkililerin, eşinin telefon mesajlarını kontrol ettiğini ve ülkeden ayrılma planları yapma ihtimaline karşı tutukladıklarını söyledi.

Enlik takma ismini kullanan kadın HRW’ye, “Polis geldi ve kocamın telefonunu inceledi. Daha sonra mesajlarda yabancı bir ülkeye göç etme olasılığının tartışılmış olduğunu gördüler” dedi. Polislerin, neden başka bir ülkeye göç etme hakkında konuşuyorsunuz diye sorduğunu belirten kadın, “Eşim bir suçlu değil ama nasıl oluyor da sırf yabancı bir ülke hakkında konuştuğu için tutuklanıyor?” dedi.

18-09/24/in-dogu-turkistan-10.jpg
Çin’in, Doğu Türkistanlılara yasak olan ‘hassas ülkeler’ haritası.

12- HASSAS ÜLKELERDEN BİRİNİ ZİYARET ETMEK

Sincan bölgesindeki insanlarla dini bağı olan 26 ülke, Çin’in ‘hassas ülkeler’ listesinde yer alıyor. Listedeki bazı ülkelerin nüfusunun çoğunluğu Müslümanlardan oluşuyor, bazılarının da büyük bir Müslüman nüfusu var.

Listedeki ülkeler: Afganistan, Cezayir, Azerbaycan, Mısır, Endonezya, İran, Irak, Kazakistan, Kenya, Kırgızistan, Libya, Malezya, Nijerya, Pakistan, Rusya, Suudi Arabistan, Somali, Güney Sudan, Suriye, Tacikistan, Tayland, Türkiye, Türkmenistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Özbekistan ve Yemen.

13- TUTUKLULUK ESNASINDA İNTİHAR GİRİŞİMİNDE BULUNMAK

Ehmet ismiyle tanınan eski bir tutuklu, gözaltına alınırken kendisini öldürmeye çalıştığını ve bu yüzden fazladan 7 yıl hapis cezasına çarptırıldığını söyledi.

HRW’ye konuşan Ehmet, “Kafamı duvara vurdum; güçsüz, çaresiz ve öfkeliydim. Bilincimi kaybetmiştim ve uyandığımda bir doktorun odasındaydım. Daha sonra beni hastaneye götürdüler” dedi.

“… başımın ciddi şekilde yaralandığını söylediler. Gardiyan bana şöyle dedi: ‘İntihar girişiminde bulunduğun için yedi yıl daha hapis cezasına çarptırıldın.”

KARAR

25.09.2018

Devami

İnsan Hakları İzleme Örgütü: Çin Uygur Türklerine insan hakları ihlalleri işliyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Çin’in ülkenin kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslüman Uygur Türklerine sistematik insan hakları ihlallerinde bulunduğunu bildirdi.

New York merkezli İnsan Hakları İzleme örgütü daha önce Sincan’da yaşamış ve oradan ayrılmış kişiler, gözaltına alınanlar ve onların yakınları ile yaptıkları mülakatlar sonucu hazırladığı 117 sayfalık raporu, Çin hükümetinin, Müslüman Uygur Türklerine karşı toplu keyfi gözaltı, işkence ve kötü muamelesini ortaya koydu.

Hakaret ve kısıtlamalara maruz kalıyorlar

Raporda, “Bölgede yaşayan 13 milyon Müslüman Uygur Türkü siyasi telkine, kolektif cezalandırmaya, hareket, iletişim ve dini kısıtlamalara maruz kalıyor.” ifadesi yer aldı.

HRW Çin Direktörü Sophie Richardson, ”Çin hükümeti, Sincan’da onlarca yıldır görülmemiş bir boyutta insan hakları ihlalleri işliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

İhlallere son verilmesi çağrısı

Richardson, Sincan’da Müslüman Uygur Türklerine yönelik baskının Birleşmiş Milletler (BM) ve ilgili devletler için önemli bir sınav olduğunu belirterek, bu ihlallere son verilmesi için Çin’e yaptırım uygulanması çağrısı yaptı.

Çin hükümetinin Uygur Türklerine karşı baskısının 2016 yılından beri ”dramatik şekilde” arttığına dikkat çekilen raporda, Çinli yetkililerin keyfi toplu gözaltıları artırdığı ifade edildi.

Yabancı ülkelerle bağlantılı olduğu ve WhatsApp gibi yabancı iletişim araçlarını kullandıkları gerekçesiyle siyasi eğitim kamplarında tutulduğu tahmin edilen bir milyon Uygur Türkü’nün Mandarin Çincesi öğrenmeye ve Çin Komünist Partisinin propaganda şarkılarını söylemeye zorlandığı ve öğrenemeyenlerin cezalandırıldığı kaydedilen raporda, kamplardaki Uygur Türklerine adil yargılanma hakkı tanınmadığı ve aile ve avukatlarına erişimlerinin olmadığı belirtildi.

Dini uygulamaların emsalsiz şekilde kontrol altında tutulduğu ve yetkililerin bölgede İslam dinini yasakladığına işaret edilen raporda, halkın devamlı gözetim altında tutulduğu ve birbirlerini ”ispiyonlamaya” teşvik edildiği aktarıldı.

Uygur Türklerine yönelik başlatılan kampanyanın aileleri de birbirinden ayırdığına değinilen raporda, sınırdaki sıkı pasaport kontrolleri nedeniyle çocukların ailelerinden ayrı kaldığı ve Çin hükümetinin Türk Müslümanların yurt dışındaki tanıdıkları ile iletişim kurmasını engellediği ifade edildi.

Çin suçlamaları reddediyor

Çin ise suçlamaları kabul etmiyor. Çin Dışişleri Bakanlığı, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki insan hakları ihlalleri gerekçesiyle ABD’li yetkililerin Çin’e yönelik yaptırım talep etmelerine tepki göstermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying, ABD’li yetkililerin Pekin yönetimine Sincan’da insan hakları ihlalleri yaptığı gerekçesiyle yaptırım talep etmelerine ilişkin, Çin’in insan hakları kayıtlarının ABD’den daha iyi durumda olduğunu savunarak, Çin’deki etnik azınlıkların dini özgürlüklerinin kanunlarla korunduğunu savunmuştu.

Dünya Bültenı

11.09.2018

Devami

Çin hacca giden müslümanları GPS ile izliyor

Çin yönetiminin, hacca giden Müslümanlara dağıttığı yaka kartlarındaki GPS sistemiyle 24 saat izledikleri iddia edildi.

Çin yönetiminin, hacca giden Müslümanlara dağıttığı yaka kartlarındaki GPS sistemiyle 24 saat izledikleri iddia edildi.

ABD kaynaklı Wall Street gazetesi tarafından, Çin hükümeti tarafından yönetilen Çin İslam Derneği’nin dağıttığı, Pekin havaalanından Mekke’ye Hac vazifesini yerine getirmek için yola çıkan Çinli Müslümanların fotoğraflarını yayınlandı. Çin yönetiminin, hacca giden Müslümanlara dağıttığı yaka kartlarındaki GPS sistemiyle 24 saat izledikleri iddia edildi.

Derneğin ifadesine göre bu akıllı kartlar, kullanıcısının güvenliğini sağlıyor. Kartlarda GPS izleme cihazı ve şahsi veriler bulunuyor. İnsan hakları aktivistleri, söz konusu kartları Çin’in casusluk ve istihbarat faaliyetlerinin bir parçası olarak niteliyor.

Londra King’s College’den Çin insan hakları uzmanı Eva Pils durumun, Çin’in Müslümanların dini pratiğine yönelik zulmünün yeni bir yolu olduğunu ifade etti. Çin’in ülkenin doğusundaki Doğu Türkistan’da Uygurlara yönelik kısıtlama ve asimilasyon faaliyetleri biliniyor. Çin hükümeti bu faaliyetleri bir süredir Hui Müslümanlara da uyguluyor. Çin yönetimi bu kartların hacıların hepsi tarafından taşınmadığını ve Uygur hacılara kartlardan verilmediğini iddia ediyor. Çin’in bu uygulamasının nasıl bir seyir izleyeceği bilinmiyor.

Dünya Bülteni

06.08.2018

Devami

ÖZBEKİSTAN CAMİİLERİNDE KONTROL:  “İÇERİDE ÇOCUK VAR MI?”

 

Özbekistan’da bir süredir “18 yaşından küçüklerin camiilere girmesi” konusu tartışılıyor. Geçtiğimiz Ramazan ayında Taşkent, Mergilan ve Namangan’daki bazı camiilerden çocukların geri çevrildiğine dair haberler basında yer almıştı. 21 Mayıs 2018 tarihli haberimizde de bazı imamların, çocukların camiiye gelmesini teşvik ettiklerini duyurmuştuk.  https://turkistanlilar.com/2018/05/21/ozbekistanda-cocuklara-cami-yasagi-kalkiyor/

Haberde adı geçen Taşkent’in Şeyhhantakhur ilçesinin baş imamı olan Odilhon kui Yunuskhanoglu daha sonra görevden alındı.

Okullar tatile girerken velilerden “çocuğumun camiiye gitmesine izin vermeyeceğim, böyle bir durumun tespiti halinde sorumlu olduğumu kabul ediyorum” yazılı “taahhütname” alındığına dair haberler sosyal medyada yer almıştı. Bu belgelerden birisini de sitemizde yayınlamıştık.

Şimdi de yaz tatilinde çocukların camiiye gidip gitmediklerini kontrol etmek için oluşturulan ‘özel komitelerin’ camiilere giderek kontrol yaptıkları ve “camiide okul çağında çocuk bulunmadığına dair” tutanakların düzenlendiği haberleri geliyor. Bu komitelerde okul idarecileri, öğretmenler, İçişler Bakanlığı görevlileri ve camii görevlileri bulunuyor.

Fotoğraftaki belgede, “Namangan Şehir Halk Talimi Bölümü Müdürü D.Haşimova’ya, 45.sayılı Umumi Orta Talim Maktabi Müdürü M.Sabirova’dan BİLDİRİŞ: 16.07.2018 günü, mektebin nöbetçi öğretmenlerinin iştirakiyle “MOLLA BAZAR AHUN” Camiinde gözlem yapıldı. 45. Mekteb öğrencilerinden Öğle Namazına katılan olmadı”. Tutanağın altında imza sahiplerinin isimleri ve görevleri de belirtilerek ıslak imzaları görülüyor:

Mekteb Müdürü M.Sabirova- Müdür Yardımcısı R.Haşimova- İmam Hatip M.Ahuncanov- Nöbetçiler R.Kazakov’un isim ve imzaları ile İİB (İç İşleri Bakanlığı) Görevlisi ibaresi yer alıyor. Tutanak, Mescide ait mühürle mühürlenmiş.

TÜRKİSTANDER HABER MERKEZİ

Devami

AB’den Çin’e Uygur tepkisi

AB – Çin İnsan Hakları Diyaloğu toplantısında, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki “siyasi eğitim merkezleri”nin endişe kaynağı olduğu ortaya konuldu.

23.07.2018

Çin ile 36’ncısı yapılan İnsan Hakları Diyaloğu toplantısında Sincan Uygur Özerk Bölgesi‘ndeki “siyasi eğitim merkezleri”nin endişe kaynağı olduğunu vurguladı.

AB – Çin İnsan Hakları Diyaloğu’nun 36. turu Pekin’de yapıldı.

Toplantıya ilişkin AB’nin resmi internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, iki günlük programda, Çin’deki insan hakları, iş hayatı, engelli ve kadın haklarına ilişkin konular tartışılırken, AB’deki son gelişmelere ilişkin değişimler, özellikle göçmenlerin ve sığınmacıların haklarının korunmasında göç konularına ve temel hakların korunmasına odaklanıldı.

AB heyeti, insan hakları savunucuları, dini inançları nedeniyle zulüm gören kişiler ve ifade özgürlüğü veya temel insan haklarına aykırı şekilde hapsedilen Tibetliler ve Uygurluların serbest bırakılmasını istedi.

Heyet, Çin’in ekonomik ve sosyal haklar konusundaki ilerlemesini tam olarak tanırken, insan haklarının evrenselliğe, bölünmezliğine, insan haklarına bağlılık, siyasi ve sivil haklara eşit ağırlık verme ihtiyacına dikkati çekti. Heyet, Çin’in Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni imzalamasının üzerinden yirmi yıl geçmesine rağmen hala onaylamadığını hatırlattı.

AB heyeti ayrıca, gözaltına alınan kişilerin seçtikleri bir avukat tarafından temsil edilmelerine izin verilmesi, aile üyeleriyle görüşmesi, gerektiğinde uygun tıbbi yardıma ulaşması, işkence ve kötü muameleye ilişkin iddiaların derhal soruşturulmasına izin verilmesi beklentisini de dile getirdi.

Çin’deki bireysel ve siyasi hakların kötüleşen durumunu ve bunun yanı sıra insan hakları savunucularının önemli bir kısmının tutukluluk ve mahkumiyetini vurgulayan AB heyeti, bu çerçevede, bireysel davaları gündeme getirdi. Heyet, isimlerine tek tek yer verdiği insan hakları savunucuları, dini inançları nedeniyle zulüm gören kişiler ve ifade özgürlüğü veya temel insan haklarına aykırı şekilde hapsedilen Tibetli aktivistlerve Uygurların serbest bırakılmasını istedi.

Çin makamları da yoksulluğun azaltılması, istihdam yaratılması ve sosyal güvenlik ağına yapılan reformlar gibi bir dizi alanda olumlu sonuçlar ortaya koydu.

“Siyasi eğitim merkezleri endişe kaynağı”

Toplantıda din ve inanç özgürlüğünün teşvik edilmesi ve özellikle Tibetliler ve Uygurlar olmak üzere azınlıklara mensup kişilerin hakları da ele alındı. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki “siyasi eğitim merkezleri” adlı sistemin endişe kaynağı olduğu vurgulandı.

Programda masaya yatırılan diğer konular arasında, ölüm cezası ve keyfi gözaltı, ifade ve dernek kurma özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar ve Çin’in Yabancı Sivil Toplum Örgütü Faaliyet Yönetimi Yasası’nın uygulanmasını da içeren cezai yargı sistemindeki sistematik problemler yer aldı.

Muhabir: Meltem Bulur

Anadolu Ajansı


Devami

Özbekistan Bakanlar Kurulu “Umum Orta Okullar”da Başörtüsü’nü Yasaklıyor

 

Özbekistan’da Başörtüsü Tartışmaları

İslam Kerimov’un 1 Eylül 2016’da ölmesinden sonra özgürlük rüzgarları esmeye başlayan Özbekistan’da bir süredir  öğrencilerin eğitim kurumlarında başörtülü bulunabilme özgürlüğü tartışılıyordu. Özbekistan Halk Talim Vazirliği (Halk Eğitim Bakanlığı) tarafından hazırlanıp 12 Haziran’da muhakemeye başlanan yönetmeliğin müzakeresi 27 Haziran’da tamamlandı. Bakanlar Kurulu, 27 Haziran 2018 tarihinde yakunlangan (müzakeresi tamamlanan) “Umumî Orta Ta’lim Muassasalari Okuvçilari (Öğrencileri) Zamonaviy (modern) Mektep Forması hakkında”ki kararı ile tartışmalara son noktayı koydu: Okul binalarında başörtülü bir şekilde bulunmak açık ve kesin bir dille yasaklanıyor.

https://regulation.gov.uz/uz/documents/2611

Bakanlar Kurulu kararları ve parlamento kanun layihaları yukarıda linki verilen adreste ve sosyal medyada halka açılarak tartışılıyor. Orta dereceli okullarda başörtüsünü yasaklayan yönetmelik de 12-27 Haziran tarihleri arasında tartışmaya açılmıştı. Devlete ait bu sitede diğer layihalara (tasarılara) genellikle 0-2 adet yorum, en fazla yorumlanan layihanın da 32 adet yorumla 2589 numaralı layiha olduğu görülürken, okullarda başörtüsünü yasaklayan “forma layihası”na ise tam 858 adet yorum yapılmış. Sosyal medyada ise yüz binlerce yorumla eleştirilen layiha, bütün eleştirilere rağmen Bakanlar Kurulu tarafından “yakunlangan”.

Dünya Bülteni’nin daha önce verdiği habere göre, Özbekistan Dini İdaresi isteyen öğrencilerin okullara başörtüsü ile gidebileceğini” belirten açıklamasını 23 Haziran’da kendi internet sayfasından kaldırmıştı.

BBC Özbek servisinin kaynak gösterildiği haberde, hükümet, öğrencilerin okullara başı açık gelmesini öngören karar tasarını halk tartışmasına açtı. Buna cevaben Dini İdare “isteyen öğrencilerin okullara başörtüsü ile gidebileceğini” belirten bir açıklama yaptı. Daha sonra İdare önce öğrencilere verdiği bu desteği geri çekti ve 24 Haziran tarihinde de başörtüsünü destekleyen görüşünü internet sayfasından sildi..

BBC, Özbekistan Dini İdaresi Başkan yardımcısı Abdulaziz Mansur’dan bu görüş değişikliğinin nedenini sorduğunda, “Dini İdare okullarda başörtüsünden yana görüş bildirmişti. Ancak niçin bu konuda görüş değişikliğine gidildiğinin nedenlerini bilmiyorum. Pazartesi açıklama yapılabilir” dedi.

Ancak nihai karar, Bakanlar Kurulu’nun 27 Haziran tarihinde muhakemesini tamamladığı kararı ile verilmiş oldu. Özbekistan Bakanlar Kurulu, 12 Haziran’da müzakereye başladığı  “Umumî Orta Ta’lim Muassasalari Zamonaviy Forma Yönetmeliği”ni 27 Haziran 2018 günü tamamlayarak “yakunladi”. Yürürlüğe girecek olan Yönetmeliğin ekindeki  “Okul formaları hakkında Nizam” başlıklı bölümün 3.Bab-9.maddesinde “Öğrencilerin eğitim kurumu binası içinde başörtüsüz olmaları gerekmektedir, eğitim kurumunda düzenlenen çeşitli etkinlikler bundan müstesnadır” ibaresi açık bir şekilde öğrencilerin başlarını örtmesini yasaklıyor.

Yönetmeliğin 4.Bab’ında, “modern okul kıyafeti giyme kuralına uymayan” öğrencilerin fiillerinden, ata-anaları sorumlu tutuluyor. Bu bölümdeki 15. maddede öğrenciye verilecek çeşitli cezalar sıralanıyor ve 16. maddede “çocuklarını gerektiği gibi terbiye etmedikleri için” ailelerin, ceza kanunundaki ilgili maddelere göre yargılanacakları belirtiliyor.

Görüşlerine başvurduğumuz sürgündeki Özbek çevreleri, bu kararı ve benzeri bazı uygulamaları, “reform döneminden geri dönüş” olarak yorumladılar.

TÜRKİSTANDER HABER MERKEZİ

Taşkent’te üniversite okumaya gelen Afganistanlı öğrenciler

 

 

Devami

Kazakistan’da bir eyalete Türkistan adı verildi

 

Kazakistan’da Güney Kazakistan eyaletinin adı Türkistan eyaleti olarak değiştirildi

Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Güney Kazakistan eyaletinin adının Türkistan olarak değiştirilmesine ve eyalet merkezinin Türkistan kentine taşınmasına ilişkin kararnameyi imzaladı.

Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Güney Kazakistan eyalet merkezi Çimkent’e büyük şehir statüsü verilmesi, eyaletin adının Türkistan eyaleti olarak değiştirilmesi ve eyalet merkezinin Türkistan kentine taşınmasını öngören “Kazakistan’ın bazı idari ve bölgesel yapısı konularına” ilişkin kararnameyi törenle imzaladı.

Nazarbayev, burada yaptığı konuşmada, 1 milyondan fazla nüfusu olan Çimkent’e büyükşehir statüsü verildiğine işaret ederek, “Türkistan eyaletinin merkezi, yüzyıllardır Kazak Hanlığının ve bütün Türk dünyasının siyasi ve manevi hayatının kalbi olan Türkistan kenti olacak.” dedi

Kararnamenin tarihi önem taşıdığının altını çizen Cumhurbaşkanı Nazarbayev, “Çimkent, sadece ülkemizin değil, Orta Asya bölgesinin yatırımlar, teknolojiler ve entelektüel kaynakları için yeni merkez olacaktır. Bunun için bütün imkanlar ve gerekli potansiyel var.” ifadelerini kullandı.

Nazarbayev ayrıca Çimkent’e büyükşehir statüsü verilmesinin şehrin sosyal ve ekonomik dengesi ile bölgedeki halkın yaşam kalitesinin artırılması için sürdürülebilir ivme kazandıracağını söyledi.

(Dünya Bülteni/ Haber Merkezi)

Devami

ИСЛОҲОТЛАРДА ПАЛА-ПАРТИШЛИК БОР

(Kiril va Lotinda)

Мамлакатимзда бугун ислоҳотларга уриниш бор, бу яхши албатта. Сўнг икки йилда жамиятда оз бўлса ҳам ижобий ўзгаришлар бор. Ислом Каримов давридаги умумий қўрқув ва сукунат, умумий турғунлик, умумий бефарқликдан қутулишга уринаяпмиз…

Аммо пала- партишлик бор бу ишларда. Нима бўлаётганини ҳеч ким тушунмаяпти назаримда. Президент гоҳ бу соҳага, кейин бошқа соҳага ташланади. Бир тухум етиштирайлик, кейин эса қалампир экайлик, дейди. Соғлиқни сақлаш соҳасини қаттиқ танқид қилади, кейин Таълим тизимини ерга уради…

Ҳамма ҳайрон, ҳамма лол. Нима бўляпти ўзи? Мақсад нима бу ишлардан, бу ислоҳотларга уринишдан? Жамият ва давлат қаёққа қараб кетяпти? Эртага нима бўлади, қачон ва қандай тугайди бу ислоҳотлар? Бу саволларнинг ҳозирча жавоби йўқ…

Бир мухолиф сиёсатчи сифатида бу масалада ўз фикрларимни айтмоқчиман. Аввало ислоҳотларнинг мақсади нима ва ишни аввал нимадан бошлаш керак, деган масала жуда муҳим, деб ўйлайман. Яъни, ислоҳотларнинг моҳияти ва мақсади нимадан иборат ўзи?

ИСЛОҲОТЛАРНИНГ 3 АСОСИЙ МАҚСАДИ БОР:

1. ЎЗБЕКИСТОННИ МАЪНАВИЙ ВА МАФКУРАВИЙ РИВОЖЛАНТИРИШ

2. ЎЗБЕКИСТОННИ СИЁСИЙ РИВОЖЛАНТИРИШ

2. ЎЗБЕКИСТОННИ ИҚТИСОДИЙ РИВОЖЛАНТИРИШ.

1. Ўзбекистонни маънавий ва мафкуравий ривожлантириш.

Бу ислоҳотлар натижасида Ўзбекистонда 50% дунёвий ва 50% диний жамият ўртага чиқиши керак. Албатта, бу ерда 50% дейиш масалани тушунтириш учундир. Яъни, жамият масалан Эрондаги каби бутунлай руҳонийлар (зеро динимизда руҳонийлик йўқ) назоратига, уларнинг дин ва бошқа соҳаларни суъистемол қилишига ўтиб кетмаслиги керак. Чунки Ислом дини бошқа динлар (Насронийлик, Буддапарастилик ва ҳк) каби дунёвийликни инкор қилмайди. Яъни, жамиятнинг мафкураси “Динийлик дунёвийликдир, дунёвилик динийликдир” ғоясидан иборат бўлиши керак. Бу мафкура жамиятнинг кундалик ҳаётида ўрин олиши (оммавий ахборот воситаларида фаол тарғиб қилиниши) билан бирга, таълим тизимининг бутун босқичларида (бошланғич, ўрта ва олий мактабларда) диний ва дунёвий таълимнинг бирга олиб боришини тақоза қилади. Ана шунда жамиятда янги, яъни ҳам дунёвий илмли, дунёвий мутахассис эгаси бўлган, айни пайтда имонли, тоат ибодатли ва яхши ахлоқли кишилар етиши чиқади. Натижада жамиятда тўғрилик (бугун ёлғон кенг тарқалган), адолат (бугун зулм кенг тарқалган, масалан порахўрлик), маънавият ва яхши ахлоқ (бугун маънавиятисизлик ва ахлоқсизлик кенг тарқалган) тараққий қилади. Бу эса жамият ва давлат ҳаётини ривожлантиришнинг асоси ҳисобланади.

2. Ўзбекистонни сиёсий ривожлантириш.

Сиёсий ислоҳотлардан мақсад жамиятнинг ФУҚАРОЛИК (инсонлар ҳар томонлама эркин ва жамият ўз ўзини бошқарадиган ҳолга келиши) жамияти ва давлатнинг АДОЛАТЛИ ҚОНУНЛАР ВА ҲУҚУҚЛАР устун бўлган (бир диктаторнинг яккаҳокимлиги эмас, масалан Ислом Каримов даврида бўлгани каби ёки ҳозир Тожикисонда ёки Туркманистонда бўлгани каби эмас) давлат ҳолиги келишидир. Бунинг учун жамиятда ва давлат ҳаётида:

– Сўз, фикр ва матбуот эркинлиги
-Cайлаш ва сайланиш эркинлиги.
-Ҳукуматни очиқ танқид қилиш ва тинч намойишлар
ўтказиш эркинлиги
-Сиёсий мухолифатга фаолият эркинлиги каби эркинликлар (ғарбдаги каби пала партиш, шахс ва жамият фитратини бузадиган, турли ахлоқсизликларни тарғиб қиладиган эркинликлар эмас, албатта) таъминланиши зарур.
-Бундай сиёсий ислоҳотлар натижасида давлат ҳокимиятининг Қонун чиқарувчи (Олий Мажлис), Ижро (Вазирлар Маҳкамаси) ва Маҳкамалар (Судлар) тармоқлари бир биридан мустақил, айни пайтда уларнинг фаолиятлари ўзаро мувофиқлашган ҳолга келиши керак. Бу эса ўз ўрнида мамлакатда ижтимоий сиёсий барқарорликни (оддий сўз билан айтганда тинчликни) таъминлашнинг энг муҳим омили ҳисобланади.

Сиёсий ислоҳотларни маҳалла бошқарувларини эркин ва адолатли сайловлар йўли билан қайта сайлашдан бошлаш зарур. Кейин босқичма босқич туман, вилоят бошқарувлари, охирида эса Олий Мажлис ва Президент сайлови ўтказилиши зарур. Бу сайловларда сиёсий мухолифат ва уларнинг номзодларининг қатнашуви мутлақо шартдир. Акс ҳолда сайловлар Каримов даврида бўлгани каби чўнтак партиялар иштирокида сохта сайлов ўйинларидангина иборат бўлиб қолади.

3. Ўзбекистонни иқтисодий ривожлантириш.

Иқтисодий ислоҳотларнинг негизини жамиятда мулк ва маҳсулот ишлаб чиқаришнинг қайта тақсимланиши ташкил қилади. Ҳозир давлат мулк ва маҳсулот ишлаб чиқаришнинг 100% ўз назоратида тутишга уринмоқда. Мамлакатда ҳақиқий тадбиркорлик, хусусий ва ижра мулк эгаси бўлиш, мамлакат ичкрасида ва ташқарисида эркин тижорат билан шуғулланишнинг деярли имкони йўқдир. Бу соҳадаги чақириқлар, қарорлар сўзда қолмоқда. Масалан, Президентнинг ўзи вилоят, шаҳар ва туман ҳокимларини ички ва ташқи сармояларни жалб қилишга даъват қилмоқда. Ҳолбуки, иқтисодий соҳа эркинлаштирилса (масалан, Хитойдаги каби), бу соҳада ҳам эркинликлар, қонун ва ҳуқуқ устунлиги таъминланса, ички ва ташқи сармоя ўз ўзидан ўртага чиқади ва пайдо бўлади…

Молия, солиқ ва божхона соҳалари иқтисодий соҳанинг бундай қайта шаклланишига мос равишда қайта ташкил қилиниши зарур.

Хўш, ислоҳотларнинг ғояси ва мақсади шунчалик оддий экан, нега Президент ва ҳукумат уларни тўлиқ амалга оширмаяпти, бу ишда пала партишликка йўл қўймоқда?.

Ёки Президент Мирзиёев ва ҳукуматдагилар агар ҳақиқий ислоҳотлар ўтказилса, ўз лавозимларидан ажралиб қолишларидан қўрқишмоқдами? Ёки бунинг бошқа сабаблари борми? Бу саволга улар жавоб беришлари керак.

Намоз НОРМЎМИН
22.06.2018

ISLOHOTLARDA PALA-PARTISHLIK BOR

Mamlakatimzda bugun islohotlarga urinish bor, bu yaxshi albatta. So‘ng ikki yilda jamiyatda oz bo‘lsa ham ijobiy o‘zgarishlar bor. Islom Karimov davridagi umumiy qo‘rquv va sukunat, umumiy turg‘unlik, umumiy befarqlikdan qutulishga urinayapmiz…

Ammo pala- partishlik bor bu ishlarda. Nima bo‘layotganini hech kim tushunmayapti nazarimda. Prezident goh bu sohaga, keyin boshqa sohaga tashlanadi. Bir tuxum yetishtiraylik, keyin esa qalampir ekaylik, deydi. Sog‘liqni saqlash sohasini qattiq tanqid qiladi, keyin Ta’lim tizimini yerga uradi…

Hamma hayron, hamma lol. Nima bo‘lyapti o‘zi? Maqsad nima bu ishlardan, bu islohotlarga urinishdan? Jamiyat va davlat qayoqqa qarab ketyapti? Ertaga nima bo‘ladi, qachon va qanday tugaydi bu islohotlar? Bu savollarning hozircha javobi yo‘q…

Bir muxolif siyosatchi sifatida bu masalada o‘z fikrlarimni aytmoqchiman. Avvalo islohotlarning maqsadi nima va ishni avval nimadan boshlash kerak, degan masala juda muhim, deb o‘ylayman. Ya’ni, islohotlarning mohiyati va maqsadi nimadan iborat o‘zi?

ISLOHOTLARNING 3 ASOSIY MAQSADI BOR:

1. O‘ZBEKISTONNI MA’NAVIY VA MAFKURAVIY RIVOJLANTIRISh

2. O‘ZBEKISTONNI SIYoSIY RIVOJLANTIRISh

2. O‘ZBEKISTONNI IQTISODIY RIVOJLANTIRISh.

1. O‘zbekistonni ma’naviy va mafkuraviy rivojlantirish.

Bu islohotlar natijasida O‘zbekistonda 50% dunyoviy va 50% diniy jamiyat o‘rtaga chiqishi kerak. Albatta, bu yerda 50% deyish masalani tushuntirish uchundir. Ya’ni, jamiyat masalan Erondagi kabi butunlay ruhoniylar (zero dinimizda ruhoniylik yo‘q) nazoratiga, ularning din va boshqa sohalarni su’istemol qilishiga o‘tib ketmasligi kerak. Chunki Islom dini boshqa dinlar (Nasroniylik, Buddaparastilik va hk) kabi dunyoviylikni inkor qilmaydi. Ya’ni, jamiyatning mafkurasi “Diniylik dunyoviylikdir, dunyovilik diniylikdir” g‘oyasidan iborat bo‘lishi kerak. Bu mafkura jamiyatning kundalik hayotida o‘rin olishi (ommaviy axborot vositalarida faol targ‘ib qilinishi) bilan birga, ta’lim tizimining butun bosqichlarida (boshlang‘ich, o‘rta va oliy maktablarda) diniy va dunyoviy ta’limning birga olib borishini taqoza qiladi. Ana shunda jamiyatda yangi, ya’ni ham dunyoviy ilmli, dunyoviy mutaxassis egasi bo‘lgan, ayni paytda imonli, toat ibodatli va yaxshi axloqli kishilar yetishi chiqadi. Natijada jamiyatda to‘g‘rilik (bugun yolg‘on keng tarqalgan), adolat (bugun zulm keng tarqalgan, masalan poraxo‘rlik), ma’naviyat va yaxshi axloq (bugun ma’naviyatisizlik va axloqsizlik keng tarqalgan) taraqqiy qiladi. Bu esa jamiyat va davlat hayotini rivojlantirishning asosi hisoblanadi.

2. O‘zbekistonni siyosiy rivojlantirish.

Siyosiy islohotlardan maqsad jamiyatning FUQAROLIK (insonlar har tomonlama erkin va jamiyat o‘z o‘zini boshqaradigan holga kelishi) jamiyati va davlatning ADOLATLI QONUNLAR VA HUQUQLAR ustun bo‘lgan (bir diktatorning yakkahokimligi emas, masalan Islom Karimov davrida bo‘lgani kabi yoki hozir Tojikisonda yoki Turkmanistonda bo‘lgani kabi emas) davlat holigi kelishidir. Buning uchun jamiyatda va davlat hayotida:

– So‘z, fikr va matbuot erkinligi
-Caylash va saylanish erkinligi.
-Hukumatni ochiq tanqid qilish va tinch namoyishlar
o‘tkazish erkinligi
-Siyosiy muxolifatga faoliyat erkinligi kabi erkinliklar (g‘arbdagi kabi pala partish, shaxs va jamiyat fitratini buzadigan, turli axloqsizliklarni targ‘ib qiladigan erkinliklar emas, albatta) ta’minlanishi zarur.
-Bunday siyosiy islohotlar natijasida davlat hokimiyatining Qonun chiqaruvchi (Oliy Majlis), Ijro (Vazirlar Mahkamasi) va Mahkamalar (Sudlar) tarmoqlari bir biridan mustaqil, ayni paytda ularning faoliyatlari o‘zaro muvofiqlashgan holga kelishi kerak. Bu esa o‘z o‘rnida mamlakatda ijtimoiy siyosiy barqarorlikni (oddiy so‘z bilan aytganda tinchlikni) ta’minlashning eng muhim omili hisoblanadi.

Siyosiy islohotlarni mahalla boshqaruvlarini erkin va adolatli saylovlar yo‘li bilan qayta saylashdan boshlash zarur. Keyin bosqichma bosqich tuman, viloyat boshqaruvlari, oxirida esa Oliy Majlis va Prezident saylovi o‘tkazilishi zarur. Bu saylovlarda siyosiy muxolifat va ularning nomzodlarining qatnashuvi mutlaqo shartdir. Aks holda saylovlar Karimov davrida bo‘lgani kabi cho‘ntak partiyalar ishtirokida soxta saylov o‘yinlaridangina iborat bo‘lib qoladi.

3. O‘zbekistonni iqtisodiy rivojlantirish.

Iqtisodiy islohotlarning negizini jamiyatda mulk va mahsulot ishlab chiqarishning qayta taqsimlanishi tashkil qiladi. Hozir davlat mulk va mahsulot ishlab chiqarishning 100% o‘z nazoratida tutishga urinmoqda. Mamlakatda haqiqiy tadbirkorlik, xususiy va ijra mulk egasi bo‘lish, mamlakat ichkrasida va tashqarisida erkin tijorat bilan shug‘ullanishning deyarli imkoni yo‘qdir. Bu sohadagi chaqiriqlar, qarorlar so‘zda qolmoqda. Masalan, Prezidentning o‘zi viloyat, shahar va tuman hokimlarini ichki va tashqi sarmoyalarni jalb qilishga da’vat qilmoqda. Holbuki, iqtisodiy soha erkinlashtirilsa (masalan, Xitoydagi kabi), bu sohada ham erkinliklar, qonun va huquq ustunligi ta’minlansa, ichki va tashqi sarmoya o‘z o‘zidan o‘rtaga chiqadi va paydo bo‘ladi…

Moliya, soliq va bojxona sohalari iqtisodiy sohaning bunday qayta shakllanishiga mos ravishda qayta tashkil qilinishi zarur.

Xo‘sh, islohotlarning g‘oyasi va maqsadi shunchalik oddiy ekan, nega Prezident va hukumat ularni to‘liq amalga oshirmayapti, bu ishda pala partishlikka yo‘l qo‘ymoqda?.

Yoki Prezident Mirziyoyev va hukumatdagilar agar haqiqiy islohotlar o‘tkazilsa, o‘z lavozimlaridan ajralib qolishlaridan qo‘rqishmoqdami? Yoki buning boshqa sabablari bormi? Bu savolga ular javob berishlari kerak.

Namoz NORMO‘MIN
22.06.2018

Devami

Kazakistan’da Soyuz MS-09 kapsülü fırlatıldı

Astronot Alexander Gerst’in içinde bulunduğu Soyuz MS-09 kapsülü, yerel saatle 17.12’de fırlatıldı.

07.06.2018

Kazakistan’dan, Soyuz MS-09 kapsülünün, Baykonur Uzay Üssü’nden uzaya fırlatıldığı bildirildi.

Rusya Uzay Ajansı Roskosmos’tan yapılan açıklamada, kozmonot Sergey Prokopyev, Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) astronotu Serena Auñón-Chancellor ve Avrupa Uzay Ajansından (ESA) astronot Alexander Gerst’in içinde bulunduğu uzay aracı Soyuz MS-09 yerel saatle 17.12’de fırlatıldı.

187 GÜN SÜRECEK

Kapsülün Uzay İstasyonu’na 2 gün sonra ulaşması beklenirken, ekibin 187 gün sürecek uzay çalışmaları kapsamında bilimsel araştırmalar yapması bekleniyor.

Rusya, ABD, Japonya, Avrupa ve Kanada uzay kuruluşları tarafından modüllerin birleştirilmesiyle oluşturulan Uluslararası Uzay İstasyonu’nda, bilimsel araştırmalar yürütülüyor.

Türkistander Haber Merkezi

Devami