Abdürreşid Hacim Doğu Türkistan’da şehid edildi

Doğu Türkistan’ın önemli isimlerinden Abdürreşid Hacim dün Çin yönetiminin hapishanesinde işkence edilerek öldürüldü

07.06.2018

Doğu Türkistan önderlerinden Gulca Nilka’lı Abdürreşid Hacim, tutuklu bulunduğu Hıtay (Çin) hapishanesinde dün gece başı ezilerek şehid edildi.

Associated Press ajansının bu ay yayınlanan özel haberinde de kamplarda işkencenin yaygın olarak kullanılabildiği iddia edilmişti.

Haberde, kamplarda yürütülen enterne programıyla gözaltındaki Müslümanların, “siyasi düşüncelerinin ve kimliklerinin yeniden şekillendirilmeye, inançların ortadan kaldırılmaya çalışıldığı” savunulmuştu.

Çinli yetkililer, gizlilikle yürütüldüğü iddia edilen program hakkında yorumda bulunmaktan kaçınırken, bazılarının, devlet medyasına aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadele için ideolojik değişiklikler gerektiği yönünde açıklama yaptığı biliniyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili geçen ay yaptığı açıklamada, onbinlerce Uygur’un gözaltına alındığını kaydetmişti. ABD’li yetkili “siyasi eğitim” kisvesi altında yapılan toplu gözaltıların rahatsız edici olduğunu, Çin’in daha şeffaf sisteme sahip olması gerektiğini belirtmişti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) daha önce hazırladığı bir raporda da Sincan Kamu Güvenliği Bürosunun 2016’da uygulamaya koyduğu “Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu (BOOP)” adlı izleme programı aracılığıyla bireylere ait kişisel bilgileri ve gündelik hareketlerine dair kayıtları rızaları dışında topladığını duyurmuştu. Raporda, son iki yılda program aracılığıyla çok sayıda kişinin “önleyici polisiye tedbiri” adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın “siyasi eğitim merkezleri” denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği ifade edildi.​

Çin işgali altındaki (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) Doğu Türkistan’da hapishanede şehit edilen din Alimi Abdulahad Barat Mahdum Hacim de 31 Mayıs’ta şehid edilmişti.

Kur’an-ı Kerim’i ve Riyazus Salihîn’i Uygur Türkçesine ilk çeviren Muhammed Salih Hacim’in Çin askerleri tarafından öldürülmüştü.

Türkistander Haber Merkezi

Devami

Çin, Doğu Türkistan’ı “polis devleti”ne dönüştürdü

Çin, Doğu Türkistan'ı

Economist dergisi, Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da modern teknolojiyle halkın her hareketini gözetim altında tuttuğunu ve farklı uygulamalarla bölgeyi polis devletine dönüştürdüğünü belirtti.

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

Çin’in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi adını verdiği DoğuTürkistan‘da, halkın kişisel bilgi ve hareketlilikleri ile ibadetlerini kontrol altına almak için ciddi bütçe ayırdığı ve yüksek teknoloji sayesinde tam teşekküllü gözetimin sağlandığı uygulamaları nedeniyle bir “polis devletine” dönüştüğü iddia edildi.

İngiliz menşeli The Economist dergisinin “Çin, Sincan’ı eşi benzeri olmayan bir polis devletine dönüştürdü” başlıklı haberinde, “totaliter Çin yönetiminin modern teknoloji araçlarını kullanarak Doğu Türkistan’da (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) yaşayanların insan haklarını ciddi ölçüde ihlal ettiği” öne sürüldü.

Sincan’ın “ülkenin en çok petrol ve gaz üretiminin yapıldığı bölge” ve Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol projesinin kilit noktalarından biri” şeklinde nitelendirildiği haberde, merkezi yönetimin insanların hayatlarının her kademesini etkilediğine dikkat çekildi ve bu durum “ırkçı, umursamaz ve totaliter” olarak nitelendirildi.

Doğu Türkistan gerçek anlamda bir polis devletinin kurulduğu ve burada dünyanın en geniş çaplı insan hakları ihlallerinin yaşandığı öne sürülen haberde, “Yüksek teknoloji olmadan bile Sincan’daki polis devleti uygulamaları dehşet verici iken teknoloji sayesinde bu durum korkunç bir hal alıyor.” ifadesi kullanıldı.

“Siyasi eğitim kampları/merkezleri”

Economist’in haberine göre Çin hükümeti, Uygurları, 1930’larda Sovyetler Birliği’nde Stalin zamanında kurulan ve “Gulag” olarak isimlendirilen çalışma kampları ve tutukevlerine benzeyen “siyasi eğitim kamplarına/merkezlerine” sürgün ediyor.

Bu merkezlerin doluluk oranının sınırları zorladığı bilgisinin yer aldığı haberde, Çin yönetiminin, bölgede her geçen gün daha fazla bu kamplardan inşa ettiği öne sürüldü.

10 milyon civarındaki Uygur nüfusunun yüzde 5’inin bu kamplarda alıkonulduğu öne sürülen haberde, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Kıdemli Çin araştırmacısı Maya Vang, kamplarda tutulan kişilerin sayısının 800 bin civarında olabileceğini bildirdi.

“Mobil karakollar”

Economist’in haberinde, Doğu Türkistan’ın Hotan şehrinde her 300 metrede bir polis merkezinin bulunduğu ve “mobil karakollar” adındaki bu merkezlerin şebeke yönetim sistemleri şeklinde çalıştığı iddia edildi.

Uygurların günlük yaşamlarında kullandığı yollarda her 4 ya da 5 kilometrede bir kontrol noktasının bulunduğu belirtildi. Economist dergisinin bu noktalardan geçen her yolcunun kimlik kontrolü yapıldığı ve parmak izlerinin alındığı belirtilen haberinde, “başörtülü kadınların başörtülerini açarak fotoğraflarının çekildiği” savunuldu.

Bunun yanı sıra Hotan’da dükkan ve restoranlarda bir dakika içinde polis tarafından yanıt verilen “panik butonları” ve güvenlik görevlisi bulundurma zorunluluğu bulunduğu ifade edildi. Bu nedenle sivil vatandaşların özel bir üniforma giyerek “yarı zamanlı polis” olarak bu mekanlarda görev alabilmesi, polis devletine dönüşümün bir başka örneği olarak gösterildi.

Modern veri toplama yöntemleri

Diğer yandan haberde, Çin’de “fanghuicu” adı verilen, bilgi toplamak için yerel halkın evlerine düzenli ziyaretler yapan yerel hükümet ve parti kadrolarından oluşan mahalle ve köy ziyaret heyetlerinin bulunduğu bilgisi yer aldı.

Bu ziyaretlerde Uygurların isimleri, kimlik numaraları, meslekleri, aile bağlantıları ile bu kişilerin “güvenilir veya güvenilmez” olup olmadıklarına, daha önce gözaltına alınmış veya “siyasi eğitime” tabi tutulup tutulmadığına dair notlar tutulurken, “güvenilir olmayan” kişilerin söz konusu eğitim kamplarına gönderildiği iddia edildi.

“İslam özel hedef”

The Economist’in haberinde, tutulan kayıtlarda kişilerin kimlik bilgilerinden parmak izleri, kan grupları ve DNA bilgilerine kadar biyometrik tüm veri işlenirken, raporlarda Kur’an-ı Kerim ve dini birçok unsurun kayıt altına alındığı savunuldu.

“İslam ve Müslümanların özellikle hedef alındığına” dikkat çekilen haberde, camilerin kapatıldığı ve ibadet etmek isteyenlerin önceden polise bildirimde bulunmaları gerektiği ifade edildi.

Müslüman ailelerin çocuklarına yönetimin yasakladığı 29 Müslüman ismi veremediği ve halkın okullarda Uygurca eğitim göremediği öne sürülen haberde, düğünler, yerel danslar gibi kültürel uygulamaların da yasaklanmasının mevcut idarenin “ırkçı uygulamalarına” örnek teşkil ettiği belirtildi.

Güvenlik faaliyetleri adı altındaki bu gibi uygulamaların “apartheid” rejimine benzediği vurgulanan haberde, Uygurların bu gibi uygulamalara Çinlilerden çok daha fazla maruz kaldığının altı çizildi.

HRW, daha önce hazırladığı bir raporda da Sincan Kamu Güvenliği Bürosunun 2016’da uygulamaya koyduğu “Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu (BOOP)” adlı izleme programı aracılığıyla bireylere ait kişisel bilgileri ve gündelik hareketlerine dair kayıtları rızaları dışında topladığını duyurmuştu.

Raporda, son iki yılda program aracılığıyla çok sayıda kişinin “önleyici polisiye tedbiri” adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın “siyasi eğitim merkezleri” denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği ifade edilmişti.

Daha önce bu kamplarda tutulan Uygur kökenli kişiler uluslararası basına açıklamalarda bulunmuştu. Görgü tanıkları, bu kamplarda yürütülen enterne programıyla gözaltındaki Müslümanların siyasi düşünceleri ve kimliklerinin yeniden şekillendirilmeye, inançlarının ortadan kaldırılmaya çalışıldığını savunuyor.

Çinli yetkililer, gizlilikle yürütüldüğü iddia edilen program hakkında yorumda bulunmaktan kaçınırken, bazılarının, devlet medyasına aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadele için ideolojik değişiklikler gerektiği yönünde açıklama yaptığı biliniyor.

Devami

DOĞU TÜRKİSTANLI ALİM ABDULAHAD MAHDUM DA ŞEHİD OLDU!

Doğu Türkistan’lı alim Abdulahad Mahdum’un Çin hapishanesinde şehid olduğu haberi üzerine TÜRKİSTANDER Başkanı Burhan Kavuncu aşağıdaki açıklamayı yaptı:

 

2017 yılından beri zindanda olan Doğu Türkistanlı alimlerden Abdulahad Mahdum’un tahminen geçtiğimiz Kasım ayında hapishanede hayatını kaybettiği açıklandı.Şehid’in naaşını ailesine teslim etmeyen Çinli yetkililer, öldüğünü de uzun zaman gizlediler. Ailenin görüşme talepleri üzerine, Abdulahad Mahdum’un vefat ettiği bildirildi.

Çin zindanlarında bundan önce de Abdulhamid Damolla ve Muhammed Salih Damolla (Damolla hoca, öğretmen demektir) da öldürülmüştü.

Doğu Türkistan’ı 1949 yılından beri işgal altında tutan Çin hükümeti, bir milyondan fazla Uygur ve Kazak asıllı Türkistanlı müslümanı hapishanelerde tutuyor. Herhangi bir eylem- çatışma olmamasına ragmen terörle suçlanan Türkistanlılardan yüzlercesi idam edildi.

Doğu Türkistanlıların oruç, namaz gibi ibadetlerini yerine getirmeleri, müslüman isimlerini kullanmaları yasak olduğu gibi, Çinli erkeklerle evlenmeye, alkol almaya zorlama uygulamaları uzun süreden beri devam ediyor. Son aylarda “eğitim” ve “zorunlu yer değiştirme” adı altında Doğu Türkistan’da etnik temizlik başlatılmıştı. Bütün bunların sonucu olarak Doğu Türkistan’daki Çinli nüfusu %70’lere yaklaştı.

Doğu Türkistan’da “üstadları üstadı, allameler alimi” olarak tanınan Abdulahad Mahdum 86 yaşındaydı. Üstad’ın şehid edildiği haberi ailesi tarafından da doğrulandı. Ailesinin verdiği bilgiye göre merhum tutuklandığında yatalak hasta idi. Buna ragmen, sadece İslam alimi olduğu için hapsedildi. Şehadet haberi ve naaşı gizli tutuldu.

Türkistan halkının ve dünya müslümanlarının başı sağolsun. Allah’tan Doğu Türkistanlı müslümanların acısını dindirmesini ve bir an önce özgürlüğe kavuşturmasını niyaz ediyoruz.

Bir millet düşmanı üzerinden galip gelmeyinceye kadar Şehitleri ile gurur duyacak yüzleri olmayacaktır. (Şehit Abdulahad Han MAHDUM)

Devami

Çin yönetimi binlerce Müslümanın beynini yıkıyor

Çin’in, geçen ilkbahardan bu yana, işgal altındaki Sincan Uygur Bölgesi’nde kamplarda tuttuğu on binlerce Müslümanın beynini “siyasi eğitim” kisvesi altında yıkadığı savunuldu.

19.05.2018

Pekin yönetiminin, geçen ilkbahardan bu yana Çin’in işgal ettiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kamplarda gözaltında tuttuğu ve aralarında yabancıların bulunduğu on binlerce Müslümanın beynini “siyasi eğitim” adı altında yıkadığı iddia edildi.

Associated Press ajansının özel haberinde, kamplarda yürütülen enterne programıyla gözaltındaki Müslümanların, siyasi düşüncelerinin ve kimliklerinin yeniden şekillendirilmeye, inançların ortadan kaldırılmaya çalışıldığı savunuldu.

Çinli yetkililer, gizlilikle yürütüldüğü iddia edilen program hakkında yorumda bulunmaktan kaçınırken, bazılarının, devlet medyasına aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadele için ideolojik değişiklikler gerektiği yönünde açıklama yaptığı biliniyor.

7 AY BOYUNCA HÜCREDE KALDI

Haberde 2006 yılında Kazakistan’a yerleşen ve 2009’da bu ülkenin vatandaşlığını alan Çin doğumlu 42 yaşındaki Ömer Bekali’nin hikayesine yer veriliyor.

Geçen yıl 25 Mart’ta ailesini ziyaret etmek için gittiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde gözaltına alınan Bekali, “polisin kendisini bir sandalyeye bağladığı, bileklerinden duvara astığını” ve Çinlileri Kazakistan’a turist vizesi için başvurmaya davet etmesiyle ilgili sorguladığını söyledi.

Bekali, 7 ay boyunca tutulduğu hücreden tahliye belgesi verilerek çıkarıldığını, ancak serbest kalmadığını, Karamay’da binden fazla kişinin gözaltında tutulduğu tel örgülerle çevrili bir yerleşkeye gönderildiğini belirtti.

GÖREVLİLER ‘İSLAM’IN TEHLİKELERİ’Nİ ANLATIYOR

Yerleşkede her gün şafak sökmeden uyandırıldıklarını, Çin milli marşını söylediklerini ve Çin bayrağını göndere çektiklerini ifade eden Bekali, burada kendilerine ayrıca Çin Komünist Partisini (ÇKP) öven marşlar ile Çin dil ve tarihinin öğretildiğini kaydetti.

Bekali, yetkililerin 1950’lerde ÇKP “özgürleştirmeden” önce Sincan halkının geri kalmış olduğunu söylediğini, yemekten önce “Partiye şükürler olsun! Anavatana şükürler olsun! Devlet Başkanı Şi’ye şükürler olsun!” demelerinin istendiğini savundu.

Gün boyunca diğer 8 tutukluyla aynı odaya kapatıldığını, tuvaletlere kameraların yerleştirilmiş olduğunu, abdest almamaları için banyo yapmalarına nadiren izin verildiğini ifade eden Bekali, görevlilerin 4 saat süren toplantılarda “İslam’ın tehlikelerini” anlattığını, birbirlerini eleştirmelerinin istendiğini söyledi.

İlk hücre cezasının ardından 24 Kasım’da aniden serbest bırakılan Bekali’nin hikayesini önce kız kardeşi ve annesinin gözaltına alınabileceği endişesiyle paylaşmak istemediği, polisin 10 Mart’ta önce kız kardeşi Adile Bekali, bir hafta sonra annesi Emine Sadık, 24 Nisan’da da babası İbrahim’i götürmesi üzerine fikrini değiştirdiği belirtildi.

Kamptan söz ederken göz yaşlarına hakim olamayan Bekali, “Kendinizi eleştirmek, düşüncenizi ve etnik grubunuzu inkar etmek zorunda olduğunuzda psikolojik baskı muazzamdı. Hala her akşam güneş doğana kadar bunu düşünüyorum.” diye konuştu.

BEKALİ’NİN ANLATTIKLARINI ESKİ TUTUKLULAR DA DOĞRULADI

Haberde Bekali’nin anlattıklarının, diğer 3 eski tutuklu ve farklı kamplarda görev yapan eski bir eğitimci tarafından onaylandığı da vurgulandı.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili geçen ay yaptığı açıklamada, onbinlerce Uygur’un gözaltına alındığını kaydetmişti. ABD’li yetkili “siyasi eğitim” kisvesi altında yapılan toplu gözaltıların rahatsız edici olduğunu, Çin’in daha şeffaf sisteme sahip olması gerektiğini belirtmişti.

BİREYLERİN KİŞİSEL BİLGİLERİNİ TOPLUYORLAR

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) daha önce hazırladığı bir raporda da Sincan Kamu Güvenliği Bürosu’nun 2016’da uygulamaya koyduğu “Bütünleşik Ortak Operasyonlar Platformu (BOOP)” adlı izleme programı aracılığıyla bireylere ait kişisel bilgileri ve gündelik hareketlerine dair kayıtları rızaları dışında topladığını duyurmuştu. Raporda, son iki yılda program aracılığıyla çok sayıda kişinin “önleyici polisiye tedbiri” adı altında suçsuz yere alıkonulduğu, siyasi açıdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın “siyasi eğitim merkezleri” denilen gözaltı merkezlerine gönderildiği ifade edildi.​

Son yıllarda Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan çok sayıda Uygur, Çin’in kendilerine baskı uyguladığını belirterek bölgeden kaçmaya çalışıyor. Bunların çoğu Tayland üzerinden Malezya’ya yöneliyor.

Dünya Bülteni

Devami

Rusiya eng kuchli ta’sirga ega bo’lgan davlat Tojiikistondir (Lotin va Kirilda)

11.05.2018
Tojikiston postsovet hududidagi Rossiya ta’siri eng kuchli davlat deb topildi

Vashingtondagi siyosiy va diplomatik strategik qarorlar markazi o‘tkazgan tadqiqot xulosasiga ko‘ra, Tojikiston Rossiyaga eng moyil davlat deb topilgan.

Markaz Tojikiston va G‘arb davlatlari o‘rtasidagi sarmoya va savdo aloqalarining zaifligini ham shu bilan izohlagan.

Vashingtondagi StrategEast siyosiy va diplomatik strategik qarorlar markazining ӯtgan hafta nashr etgan “G‘arblashuv indeksi-2018” (Index of Westernization-2018) tadqiqotida sobiq sovet davlatlari orasida Tojikiston va Turmanistonda G‘arb bilan yaqinlashuvga qiziqish yo‘qligi va bu ikki davlatning G‘arb bilan juda ehtiyotkorona munosabat qilishi aytilgan.

Tadqiqot mualliflariga ko‘ra, Tojikistonda Rossiyaning ta’siri juda katta.

StrategEast markazi tadqiqotiga binoan, G‘arb davlatlarining Tojikiston iqtisodidagi hissasi juda kichik bӯlib, 25 ballik o‘lchovda faqat 6 ballni tashkil etadi.

Hozir Tojikistonning G‘arb va AQSh bilan hamkorligi bir necha xalqaro tashkilotlar, jumladan, S5 + 1 guruhi doirasida olib borilmoqda.

Тожикистон постсовет ҳудудидаги Россия таъсири энг кучли давлат деб топилди

Вашингтондаги сиёсий ва дипломатик стратегик қарорлар маркази ўтказган тадқиқот хулосасига кўра, Тожикистон Россияга энг мойил давлат деб топилган.

Марказ Тожикистон ва Ғарб давлатлари ўртасидаги сармоя ва савдо алоқаларининг заифлигини ҳам шу билан изоҳлаган.

Вашингтондаги StrategEast сиёсий ва дипломатик стратегик қарорлар марказининг ӯтган ҳафта нашр этган “Ғарблашув индекси-2018” (Index of Westernization-2018) тадқиқотида собиқ совет давлатлари орасида Тожикистон ва Турманистонда Ғарб билан яқинлашувга қизиқиш йўқлиги ва бу икки давлатнинг Ғарб билан жуда эҳтиёткорона муносабат қилиши айтилган.

Тадқиқот муаллифларига кўра, Тожикистонда Россиянинг таъсири жуда катта.

StrategEast маркази тадқиқотига биноан, Ғарб давлатларининг Тожикистон иқтисодидаги ҳиссаси жуда кичик бӯлиб, 25 баллик ўлчовда фақат 6 баллни ташкил этади.

Ҳозир Тожикистоннинг Ғарб ва АҚШ билан ҳамкорлиги бир неча халқаро ташкилотлар, жумладан, S5 + 1 гуруҳи доирасида олиб борилмоқда.

Ozodlik

Devami

TÜRKİYE’YE GELEN MİRZİYOYEV’E ÇAĞRI: “REFORMLAR DEVAM ETSİN”

27 Ekim 2017 Cuma Günü TÜRKİSTANDER Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısında Başkan Burhan Kavuncu Türkçe olarak, Başkan Yardımcısı Namaz Normumin de Özbekçe olarak açıklama metnini okudular.

[youtube width=”300px” height=”200px”]2_EBE7sRSWQ[/youtube]

[youtube width=”300px” height=”200px”]xtXHPWUf0f4[/youtube]

Basın toplantısına dernek üyesi Türkistanlılar ve basın yoğun ilgi gösterdi. Toplantıda, Özbekistan’daki reformlara destek ve yönetimden talepler içeren dövizler asıldı.
Dövizlerde yazılı olan sloganlar:
Türkçe:
-HOŞ GELDİNİZ!
-ÖZBEKİSTAN’DAKİ REFORMLARI DESTEKLİYORUZ!
-ÖZBEKİSTAN’DA DİNİ VE SİYASİ MAHPUSLAR BIRAKILSIN!
-VATANIMIZA DÖNMEK İSTİYORUZ!
-ÖZBEKİSTAN’DA İŞKENCE VE YOLSUZLUK BİTSİN!
Özbekçe:
– XUSH KELIBSIZ!
– O’ZBEKISTONDAGI REFORMALARNI QO’LLAB QUVVATLAYMIZ!
– O’ZBEKISTONDA DINIY VA SIYOSIY MAHBUSLAR
OZOD QILINSIN!
– VATANIMIMIZGA QAYTISHNI XOHLAYMIZ!
– O’ZBEKISTONDA QIYNOQLAR VA PORAXO’RLIK
TUGATILSIN!
                           
TÜRKİ̇STANDER BASIN BİLDİRİSİ VE EKİ

TÜRKİ̇STANDER (Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği) olarak 25 Ekim 2017 tarihinde Türkiye’ye resmî ziyaret için gelecek olan Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in bu ziyaretini destekliyor ve Türkiye’deki Türkistanlılar adına sayın Cumhurbaşkanı’na “hoş geldiniz” diyoruz.

Bu vesile ile sayın Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’e verilmek üzere hazırlanan bir mektubu ekte sunuyoruz. Bu mektup Özbekistan Büyükelçiliği’ne teslim edildi. Ekteki mektup metninde özetle:

Sayın Şevket Mirziyoyev’in yönetime gelmesinden sonraki yaklaşık bir yıl boyunca yapılan konuşmalar, verilen talimat ve alınan kararlardan bazıları belirtilerek bunların olumlu karşılandığı ve bir reform döneminin başlangıcı olarak görüldüğü belirtilmiştir.

Ancak bu reformların genişletilerek devam etmesi ve halkın dini/sosyal/ siyasi hayatında özgürlüklerin ve hukukun egemen olması için bazı talepler zikredilmiştir.

2017 yılı özgürlük ve değişim için reformların başladığı bir dönemin habercisidir. Eski dönemin kalıntılarının değişime mani olmak istemesi normaldir. Ülkemizin güçlenmesi ve halkımızın mutlu olması için, devlet başkanımızın kararlılığına güveniyoruz.

Ekteki mektupta da belirtildiği gibi, artık “Kara listelerin” olmadığı, hapisteki dini/ siyasi mahkumların serbest bırakıldığı, halkımızın dini yaşayışında kendini özgür hissettiği, uluslararası itibarımızın arttığı ülkemize, biz de dönmek isteriz.

Türkiye devleti yöneticileri ile yapılacak görüşmelerde, burada bulunan muhacirlerin sorunlarını da gündeme getirmenizi ve Türkistanlı işçi, öğrenci ve göçmenlerin hayatının kolaylaştırılması için kararlar alınmasını ümid ediyoruz. Bununla birlikte biz muhacirler, vatanımıza dönme arzumuzu da size bildiriyoruz.
Halkımızın ve ülkemizin gelişmesi yolunda çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Türkistander Haber Merkezi

 

Sayın Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’e verilmek üzere hazırlanan mektup:

Özbekistan Cumhurbaşkanlığı Yüksek Makamına
Muhterem Başkanım!

Biz Türkiye’de yaşamakta olan Türkistanlı (Özbek) muhacirleriz.
Sizin 4 Aralık 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilmenizi tebrik ediyoruz. İdareniz döneminde ülkemiz Özbekistan ve halkımız için başarılı, verimli, hayırlı hizmetler gerçekleşmesini,  büyük kalkınma, ıslahat ve terakki adımları atılmasını diliyor, bunun için dua ediyoruz.

Ayrıca, Başkanlık vazifesine gelmenizden sonra yapılan işler, reformlar ve diğer olumlu çalışmalardan duyduğumuz memnuniyeti bildirmek isteriz. Şöyle ki;
-Özbek halkının layık olduğu erkinlik ortamına mani olan müdahalelerin kaldırılması için yaptığınız konuşma ve talimatlar,
-Pamuk toplamada çalıştırma mecburiyetinin kaldırılması,
-Yolsuzlukla suçlanan Şöhret Gulamov ve Gülnara Kerimova gibi şahısların cezalandırılması,
-Vatana dönen yazar Nurullah Muhammad Raufhan’ın serbest bırakılması,
-Özbek yazar ve insan hakları savunucularından bir çoğunun hapisten çıkarılması,
-Dinî suçlarla suçlananların yer aldığı “Kara liste”den 16 bin kişinin çıkarılması,
-Ülkeden ayrılmış bazı siyasi liderlerin “İnterpol suçlular listesi”nden çıkarılması,
-Güzel kıraatlı hafızlar yetiştirilmesi talimatınız,
-İmam Buhari, İmam Maturidi, Ulug Beg, Harezmi gibi alimleri Özbek gençliğine örnek göstermeniz ve bu şahsiyetler ismini taşıyan Enstitüler kurulması talimatınız,
-Yurt dışına çıkış vizesi (OVIR)’in kaldırılması,
-Komşu kardeş ülkelerle sınır problemlerinin halledilmesi ve iyi İlişkiler geliştirilmesi
gibi burada sayamayacağımız daha bir çok güzel açılımlar oldu.

Bundan sonra da;
-Hapisteki dinî/ siyasi bütün mahkumların serbest bırakılması ve ülkemizin adını karalayan Caslık Hapishanesi’nin kapatılması,
-Yolsuzluk ve işkence suçlarının cezalandırılması, bundan sonra yapılamaması için gerekli önlemlerin alınması,
-Hicab takmak isteyen kadınlarımızın okullara ve diğer kamusal alanlara serbestçe girebilmesi,
-18 yaştan küçük çocukların hafızlık ve diğer dini eğitimlerinin sağlanması,
-18 yaştan küçük çocukların camiilerde namaz kılmasına izin verilmesi,
-Ezan sesinin, Müslüman ülkelerde olduğu gibi camii dışında da duyurulması,
-Eski dönemde ülkeden ayrılmak zorunda kalmış bütün dini/ siyasi muhaliflerin geri
dönmelerine imkan sağlanması,
Hususlarını arz ediyoruz.
Türkiye’de yaşamakta olan Türkistanlı hemşerileriniz ve Özbekistanlı vatandaşlarınız olarak, tekrar tebrik ediyor, Yüce Allah’tan sağlık ve başarılı hizmetler nasip etmesini diliyoruz.

25 Ekim 2017
Burhan Kavuncu
TÜRKİSTANDER  (Uluslararası Türkistanlılar Dayanış Derneği)
Başkanı

ХАЛҚАРО ТУРКИСТОНЛИКЛАР ҲАМКОРЛИК ЖАМИЯТИНИНГ БАЁНОТИ

24.10.2017

Халқаро Туркистонликлар Ҳамкорлик Жамияти  ўлароқ 25 Октябрда Туркияга расмий ташриф билан келаётган Ўзбекистон Президенти Шавкат Мирзиёевнинг бу зиёратини қўллаб қувватлашимизни билдирамиз ва Туркиядаги Туркистонликлар номидан Ўзбекистоннинг ҳурматли Президентига Туркияга “Хуш Келибсиз”, деймиз.

Ушбу муносабат билан ҳурматли Президент Ш. Мирзиёев номига ёзилган бир мактубни иловада тақдим қилмоқдамиз. Ушбу мактубда хусусан:

Ҳурматли Шавкат Мирзиёв раҳбар бўлгандан кейин ўтган бир йилга яқин муддат ичида ўқиган маърузалари, берган буйруқлари ва олган қарорларидан баъзилари кўрсатилиб, уларнинг ижобий қабул қилингани ва ислоҳот даврининг муқаддимаси ўрнида кўрилгани таъкидланди.

Мактубда бу ислоҳотларнинг янада кенг миқёсда давом эттирилиши ва халқимизнинг ҳаётида диний, ижтимоий ва сиёсий ҳаётида эркинликлар ва ҳуқуқ устивор бўлиши учун баъзи талабларимизни тилга келтирдик.

2017 йил Ўзбекистонда эркинликлар ва барча ижтимоий соҳаларда ислоҳотлар бошлаётган бир босқичнинг хабарчисидир. Эски давр вакилларининг бу ислоҳотларга тўсиқ бўлишга уриниши табиийдир. Мамлакатимизнинг кучли бўлиши ва халқимизнинг фаровон яшаши учун ҳурматли Президентнинг қатъий, кучли ва адолатли сиёсат олиб боришига ишонамиз.

Иловадаги мактубда айтилгани каби бундан кейинги даврда “Қора рўйхатлар” бўлмайдиган, диний ва сиёсий маҳкумлар озод қилинган, халқимизнинг ўз динини ҳаётига тадбиқ қилишда муаммоларга дуч келмайдиган ва булар орқали халқаро майдонда эътибори ортадиган мамлакатимизга биз ҳам қайтиб боришни орзу қилмоқдамиз.

Туркия давлати раҳбарлари билан учрашувларингизда бу ердаги муҳожирларнинг муаммоларини ҳам кун тартибига келтиришингизни ва Туркистонлик ишчилар, талабалар ва  бошқа муҳожирларнинг бу ердаги ҳаётини қулайлаштиришга қаратилган қарорлар олинишини умид қиламиз. Шу билан бирга биз муҳожирлар  ватанимизга қайтиб бориш истагида эканлигимизни Сизга билдирамиз.

Халқимизнинг ва мамлакатимизнинг тараққиёти йўлидаги фаолиятларингизга муваффақиятлар тилаймиз.

ТУРКИСТАНДEР ХАБАР МАРКАЗИ

 

 

Ўзбекистон Республикаси Президентига

Ҳурматли Президент Шавкат Миромонович Мирзиёев!

Биз Туркиядаги Туркистонлик (Ўзбек) муҳожирлармиз.

Сизни 2016 йил 4 декабрда президентлик сайловидаги ғалабангиз билан табриклаймиз. Президентлик даврингизнинг Ўзбекистон ва халқимиз учун муваффақиятли, самарали ва фойдали бўлишини, катта ўзгаришлар ва ислоҳотларга бой бўлишини истаймиз ва бунинг учун дуо қилмоқдамиз.

Шунингдек, Президентлик вазифасини бошлаганингиздан кейин амалга оширилган ишлар, ислоҳотлар ва бошқа ижобий жараёнлардан қониқишимизни билдирамиз.

Яъни;

-Ўзбек халқи муносиб бўлган эркинлик муҳитига тўсқинлик қилаётган омилларни  олиб ташлаш масаласида қилган нутқлар ва кўрсатмаларингиз,
– Мажбурий пахта теришни бекор қилишингиз.
– Порахўрликда айбланган Шуҳрат Ғуломов ва Гулнора Каримова каби шахсларнинг жазоланиши.
– Мамлакатга қайтиб келган ёзувчи Нуруллоҳ Муҳаммад Рауфхоннинг озод қилиниши,
-Баъзи ёзувчилар ва инсон ҳуқуқлари ҳимоячиларининг қамоқдан чиқарилиши,
– Диний жиҳатдан айбланган 16 минг кишининг “қора рўйхат”дан чиқарилиши.

– Сургандаги баъзи сиёсий мухолифларнинг “Интерполнинг жиноят рўйхати” дан ўчирилиши.
– Қуръон ҳофизлари тайёрлаш ҳақидаги таълимотингиз.
– Имом Бухорий, Имом Матуридий, Улуғбек, Хоразмий каби буюк олимларимизни Ўзбекистон ёшларига намуна кўрасатишингиз ва уларнинг номлари бериладиган институтларни тузиш ҳақидаги топшириқларингиз.

– Мамлакатдан чиқиш визасининг (ОВИР) бекор қилиниши.

-Қўшни ўлкалар билан чегара муаммоларининг ҳал қилиниши ва яхши муносабатларнинг йўлга қўйилиши каби бу ерга сиғмайдиган бошқа яхши тараққийпарвар одимлар.

Бу ижобий қадамларнинг ёнида:

– Барча диний ва сиёсий маҳбусларнинг озод қилиниши ва мамлакатимиз номига қора доғ бўлган  “Жаслиқ” қамоқхонасини ёпиш.
– Порахўрлик ва қийноқлар каби жиноятлар содир қилганларни жазолаш, бундан кейин уларга йўл қўймаслик учун зарур чоралар кўрилиши,
– Ҳижобда бўлишни истаган аёл ва қизларимизнинг  мактабларга ва бошқа жамоат жойларига эркин кириши.
– 18 ёшгача бўлган болаларимизга Қуръон ҳофизлиги дарслари ва ва бошқа диний таълим бериш,
– 18 ёшдан кичкина болаларимизга масжидларда намоз ўқишга рухсат берилиши,

-Азон овозининг Мусулмон мамлакатлардаги каби жомеъ ва масжидларнинг ташқарисида ҳам эшитилиши.
– Мамлакатни тарк этишга мажбур бўлган барча диний  ва сиёсий мухолифларнинг ватанга қайтиши каби хусусларни Сизга таклиф қиламиз.

Туркистонли ҳамюртларингиз ва Туркияда истиқомат қилаётган Ўзбекистон фуқаролари сифатида Сизни яна бир бор табриклаймиз ва Аллоҳ таолодан Сизга  соғлиқ ва муваффақиятли хизматларни насиб қилишини сўраймиз.
2017 йил 25 Октябрь

ТУРКИСТАНДEР (Халқаро Туркистонликлар  Ҳамкорлик Жамияти)
Раиси

Бурҳон ҚОВУНЧИ

Devami

Андижонда ҳижобли абитуриентлардан ҳужжат қабул қилинмаган

18.07.2017

Андижон Давлат Университетида ҳижобли абитуриент қизлардан ҳужжат қабул қилинмаган. Қабул коммиссияда ўтирган Хотин қизлар қўмитаси ва бошқа мутасаддилар уларнинг ҳижобини ечтиришга мажбур қилган.

Ҳижобни ечмайман, деб оёқ тираб турган қизлар уни қулоқни орқасидан ўрашга мажбурланган. Акс ҳолда улардан имтиҳон топшириш учун ҳужжат қабул қилинмаган.

Бу каби талаб ҳужжат топширишга шортик (калта шим)да келган абитуриентларга ҳам қўлланилган.

Андижон Давлат Университети Қабул коммиссиядан гўшакни кўтарган масъул ҳужжат топширишга келган абитурентлардан ҳижобни ечиш шарт қилиб қўйилганини тасдиқлади.

“Ҳижобни ечтириш ҳолати бўлди. Хотин қизлар қўмитасидан келган одамлар ва бошқа мутасаддилар қизлардан ҳижобни ечишни, сўнгра ҳужжат топширишни талаб қилишди. Рози бўлиб ечишди, кўнмаганлари уни қулоқнинг орқасидан ўраб ҳужжат топширишди. Бу талаб бизга Тошкентдан келган, веб камерага суратга тушаётганда ҳижоб билан бўлмаслик керак экан”, – дейди қабул комиссияси ходими Би-би-си Ўзбек хизмати билан суҳбатда.

Андижон Давлат университетига ҳужжат қабул қилиш 15 июндан 15 июлгача давом этган. Қабул комиссияси ходимининг билдиришича, ҳижобли абитурентлар кўп бўлмаган, аммо уларга уни ечиш ёки қулоқ орқасидан ўраш каби қатъий талаб қўйилган.

Олий ва ўрта махсус таълим вазирлиги ахборот хизмати раҳбари Фарҳод Бабашев Би-би-си Ўзбек хизмати билан суҳбатда Олий ўқув юртларидаги ички тартиб қоидаси бўйича ҳижоб кийиш мумкин эмаслигини таъкидлади.

Вазирлик мутасаддиси ўқув юртларини ҳарбий объектларга тенглаштирди ва талаб қилинган кийимда келиш шартлигини уқтирди.

“Олий таълим муассасасининг ички тартиб қоидаси бор-да. Масалан, казармада, ҳарбий қисмдаям шортик билан бороролмайсиз. Ҳарбий қисмда ҳарбий тартиб бўлади. Олий таълим муассасасининг ҳаммасининг ўз ички тартиб қоидаси бор. Олий таълим муассасасига талабалар киритилади, умуман формасиз кириш мумкин эмас”, – дейди Фарҳод Бабашев.

Мутахассислар аёлларнинг ҳижобини ечтиришга мажбурлаш уларнинг диний ва виждон эркинлиги каби ҳуқуқларини қўпол равишда бузиш эканлигини айтишади.

Олий таълим масъули қизлар ҳижоб билан суратга тушса, имтиҳонга киришда қалбакилаштиришга уринишлар бўлиши мумкинлингини айтади.

“Расмга олиш учун албатта кўриниб туриш керак. Тасаввур қилинг, ҳижобда расмга тушса, унинг ўрнига ким кирганини ким билади. Расмга туширганда одамнинг қулоқлари, сочлари ҳамма ери кўриниб туриши керак. Шунинг учун ўша сиз айтган нарсани ечинг дейишга ҳаққи бор”, – дейди Фарҳод Бабашев.

Би-би-сининг қулоқдан одамни қандай ажратиш мумкин, деган саволига Матбуот хизмати раҳбари ўша одам норози бўлса судга бериши мумкинлини айтди.

Фарҳод Абашев ҳижобда ҳужжат топшириш мумкин эмасми деб қайта берилган саволга, ҳижобда мумкин эмас, деётганим йўқ, деб жавоб берди.

“Мен сизга ҳижобда мумкин эмас, деётганим йўқ. Аниқ кўринишга ҳалақит берадиган нарсалар бўлса, уларни ол, деб айтишга ҳаққи бор. Сиз шундай десангиз кейин ҳамма мана шунақа нарса ўраб, кийиб борадиган бўлади. Уни қандай ажратади”, – дейди у.

Суҳбат бошида олийгоҳ ҳудудига формасиз кириш мумкин эмас деган матбуот котиби суҳбат охирида бинога ҳижобда кириш мумкинлигини, аммо суратга тушаётганда уни ечиб қўйиш кераклигини айтди.

Фарҳод Бабашев олий ўқув юртларида ҳижобда ўқиш мумкинми, шундай қизлар борми деган саволга “мен қаёқдан билайин”, деб жавоб берди.

Бабашев билан суҳбатни тинглаш учун ушбу линкка босинг

o’zbek bbc

Görüntünün olası içeriği: gökyüzü ve açık hava
Görüntünün olası içeriği: açık hava
Devami

Özbekistan’da bir ‘işkencede ölüm’ olayı daha!

Özbekistan’dan işkence ve ölüm haberleri gelmeye devam ediyor

 “Toşturma’dan (Taşkent cezaevinden) Kardeşimin Cesedi Çıktı”

(BBC -3 Temmuz 2017)

Taşkent şehrinden Umrbaev ailesi geçen hafta Taşkent cezaevinden 24 yaşındaki oğulları Cesur‘un ölüsünün çıktığını söylüyor. Telegramda yayınlanan açıklamada anlatıldığına göre, bir kaç ay önce tutuklanan Cesur Umrbaev sapasağlamdı. Cesur Umrbaev’in ablası Gülçehre, kardeşinin işkenceler sebebiyle öldüğünü iddia ediyor.

Gülçehre‘nin açıklamasını dinlemek için (BBC)  YouTube kanalımıza girin. 

Gülçehre‘nin söylediğine göre kardeşinin vücudunda işkence izleri mevcut ve Cesur Umrbaev yargılama süresince işkenceye maruz kaldı.

Resmî yetkililer Cesur Umrbaev‘in kalp krizinden öldüğünü bildirdi.


Merhum Cesur Umrbaev 

BBC, İç İşleri Bakanlığı Basın sözcüsü Tolagan Abdullaev ile bağlantı kurmak istedi. Ama Bakanlık telefon numaraları cevap vermedi.

Özbekistan hapishaneleri ve terör tecrit hücrelerinden mahbusların ölü çıkışı daha önce de olmuştu.

Devami

1942’de Hollanda’da 101 Orta Asyalı neden öldürüldü?

Almanya’nın Sovyetler Birliği’ni işgale başladığı ilk haftalarda Smolensk yakınlarında esir düşen 101 Özbek, işgal altındaki Hollanda topraklarına propaganda amacıyla getirilerek Amersfoort kampında işkence edildikten sonra öldürülerek isimsiz Sovyet mezarlığına gömüldü

15.05.2017

Orta Asya’daki evlerinden Alman ordusuna karşı savaşmak için yola çıkanlar daha sonraki günlerde üstlerinde paçavralarla esir olarak Hollanda’daki toplama kampına getirildi. 1942 yılında Amersfoort kenti yakınlarında bir ormanda öldürülen çoğu Özbek 101 Orta Asyalıyı hatırlayanlardan çok azı hayatta. Öyle ki Hollandalı dikkatli bir gazeteci olmasa belki de tamamen unutulacaklardı.
BBC’nin derlediği habere göre her baharda kadın-erkek, yaşlı-genç yüzlerce Hollandalı, Utrecht yakınlarındaki Amersfoort kenti yakınlarındaki bir ormanda toplanır.
Bu insanlar Naziler tarafından tam bu noktada silahla infaz edilen ve yarım yüz yıldır unutulmuş olan 101 meçhul Sovyet askerini anmak için mumlar yakarlar.
Burada yatanların hikayesi Rusya’da birkaç yıl çalıştıktan sonra 18 yıl önce Amersfoort’a geri dönen gazeteci Remco Reiding’in yakınlarda bir Sovyet savaş mezarlığı olduğunu öğrenmesiyle başladı.
Reiding “Daha önce hiç duymadığım için şaşırmıştım. Mezarlığı ziyaret ederek arşiv bilgileri ve tanıklıklar aramaya başladım” diyor.
Araştırmaya başladığında mezarlıkta 865 Sovyet askerinin yattığını, 101’i dışında hepsinin cansız bedenlerinin Hollanda’nın diğer bölgelerinden ve Almanya’dan getirildiğini, fakat isimsiz 101 kişinin orada, Amersfoort’ta öldürüldüğünü öğrendi
Kampın Komutanı Karl Peter Berg, 1949’da idam mangası tarafından infaz edildi.
Almanya’nın Sovyetler Birliği’ni işgale başladığı ilk haftalarda Smolensk yakınlarında esir düşen bu 101 kişi, işgal altındaki Hollanda topraklarına propaganda amacıyla getirildi.
“Özellikle Asyalı görünüme sahip esirleri seçip, Nazilere direnç gösteren Hollandalılara sergilemek istiyorlardı. “Alt insan” diye tanımladıkları bu insanları gördükten sonra Sovyetlerin neye benzediğini anlayan Hollandalıların Almanya’ya destek vermesini umuyorlardı” diyor Reiding.
Nazilerin Sovyet halkları hakkında düşüncelerini değiştirmeye çalıştığı kişiler ise Amersfoort’taki toplama kampında kalan Hollandalı komünistlerdi. 1941’den beri Yahudilerle birlikte bu kampta tutuluyorlardı.
Bugün 91 yaşında olan Henk Broekhuizen, hâlâ hayatta olan az sayıda tanıktan biri. Ergenliğinde Sovyet esirlerinin kente getirilişini izlediğini hatırlıyor.
“Gözlerimi kapattığımda yüzlerini hatırlıyorum” diyor ve ekliyor:
“Paçavralara bürünmüşlerdi, hiç askere benzemiyorlardı. Yalnızca yüzlerini görebiliyordunuz.
“Naziler onları tren istasyonundan kampa kadar ana caddeden yürüttüler. Çok küçük ve güçsüzlerdi, ayaklarına da çaput bağlamışlardı. Bazıları arkadaşlarının koluna girerek güçlükle yürüyebiliyordu.”
Bazı esirler, kendilerini izleyen halkla göz teması kurmuş, el hareketleriyle aç olduklarını anlatmaya çalışmışlardı.
“Onlara su ve ekmek getirdik. Ama Naziler hepsini ellerimizden alıp yere attı. Yardım etmemize izin vermediler” diyor Broekhuizen,
Onları bir daha görmediğini söyleyen Broekhuizen, başlarına ne geldiğini de bilmiyordu.
Fakat gazeteci Remco Reiding Hollanda arşivlerine girerek yaşananlarla ilgili belgeler bulmaya başlamıştı.
İlk fark ettiği, çoğunun Özbek olduğuydu. Toplama kampındaki yetkililerin de bundan haberi yoktu. Yalnızca Rusça konuşan bir Nazi görevlisi onları sorguladıktan sonra bunu öğrenebildiler.
Reiding, bu kişilerin çoğunun Semerkant’tan geldiğini söylüyor:
“Belki bazıları Kazak, Kırgız veya Başkurt’tu. Ama çoğu Özbekti.”

Reiding’in ortaya çıkardığı bir diğer şey de Orta Asyalıların kamptaki diğer herkesten daha kötü muamele gördüğüydü:
“Kamptaki ilk üç günlerinde etrafı dikenli telle çevrili açık bir alanda tutularak aç bırakıldılar.
“Alman bir film ekibi, barbar ‘insan altı varlıkların’ yemek için birbiriyle kavga ettiği anı çekmek için hazırlanıyordu. Propaganda için bu filme ihtiyaçları vardı.
“Sonunda Naziler aç Özbeklerin arasına bir somun ekmek attı.
“Ama hiç beklemedikleri bir şekilde içlerinden biri ekmeği eline alarak bir kaşıkla eşit parçalara böldü. Diğerleri de o sırada sakince bekledi. Kimse kavga etmedi. Sonra da eşit şekilde bölünmüş ekmekleri paylaştılar. Naziler hayal kırıklığına uğramıştı.”

Remco Reiding, Amersfoort’ta yatan 865 Sovyet askerinden 200’ünün ailesinin izini sürmeyi başardı
Ama esirleri daha kötü şeyler de bekliyordu.

“Özbeklere diğer esirlere verdiklerinin yarısı kadar gıda veriyorlardı ve onlara yardımcı olmaya çalışan biri olduğunda bütün kampı cezalandırıyorlardı. Yemek artıklarını ve patates kabuklarını yediklerinde Naziler onları ‘domuzların yiyeceği şeyi yiyorsunuz’ diyerek dövüyordu” diyor.

Özbek tarihçi Bahodir Uzakov. Yakınlardaki Gouda kentinde yaşayan Uzakov da Amersfoort kampının tarihiyle ilgili araştırmalar yürütüyor.

Kamptaki gardiyanların itirafları ve kamptaki diğer esirlerin tanıklıklarını arşivlerden çıkartan ve bunlarla 2015 yılında bir kitap yayınlayan Reiding, kampta Özbeklere taş, kum veya kütük taşıma gibi en kötü işlerin verildiğini, düzenli olarak da dayak atıldığını ortaya koydu.

Gördüğü en şok edici hikayelerden biri ise kampın Hollandalı doktoru Nikolaas Van Nieuwenhuysen’in bir eylemiydi:
“Kamptaki Özbekleri, ölen iki arkadaşlarının kafalarını kesip kafataslarını tamamen temizleninceye kadar kaynatmaya zorlamış.
“Sonra da bu kafataslarını çalışma masasına yerleştirmiş. Tam bir delilik!”
Dr. Nikolaas Van Nieuwenhuysen savaşın ardından 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı
Aç ve çelimsiz kalan Özbekler yakaladıkları sıçanları, fareleri ve buldukları bitkileri yemeye başlamış. Aralarından 24’ü 1941’in sert geçen kışını çıkaramadı. Kalan 77’sine ise çalışmak için çok güçsüz kaldıkları için ihtiyaç duyulmadı.
Bu yüzden 1942 senesinde bir Nisan sabahı “İklimi size daha uygun olan Güney Fransa’ya gönderiliyorsunuz” denilerek kamptan çıkarıldılar.
Ancak götürüldükleri yer Güney Fransa değil, kampın hemen dışındaki ormandı. Burada kurşuna dizilerek infaz edildiler ve bir toplu mezara gömüldüler.

101 Orta Asyalının mezarlarının başlarında Rusça “Meçhul Sovyet Askeri” yazan mezar taşları bulunuyor.

“Bazıları ağlamaya başladı, diğerleri el ele tutuşarak ölümle yüzleştiler. Kaçmaya çalışanlar ise askerler tarafından kovalanarak vuruldu” diyor kampın gardiyanları ve şoförlerinin tanıklıklarını anlattıkları belgelere ulaşan Reiding ve ekliyor:
“Müezzinlerin insanları namaza çağırdığı, pazaryerinde rüzgârların kum ve tozlarla dans ettiği ve sokakları baharat kokan şehrinizden 5 bin kilometre uzakta olduğunuzu hayal edin.
“Onların dilini bilmiyorsunuz, onlar da sizin dilinizi bilmiyor.
“Ve bu insanların size niye hayvan gibi muamele ettiğini asla anlamıyorsunuz.”

Bu esirleri teşhis etmek için çok az bilgiye sahibiz. Naziler Mayıs 1945’te kaçarken kamp arşivlerini ateşe verdiler.
Geriye yalnızca adı bilinmeyen iki kişinin yüzlerinin gözüktüğü bir fotoğraf kaldı.

Amersfoort toplama kampındaki Özbeklerden geriye kalan tek fotoğraf.

Hollandalı bir esirin kalemle çizdiği dokuz portreden yalnızca ikisinde resimdeki kişinin adı yazılmış.
“Adları yanlış yazılmış ama kulağa Özbekçe gibi geliyor” diyor Reiding:
“Biri Kadiru Xatam ve diğeri Muratov Zayer diye yazılmış. İlk kişinin doğru adı Hatam Kadirov, ikincisi ise Zair Muratov olmalı.”( MUSEUM FLEHİTE)

Resimlere baktığımda Özbekçe isimleri ve Orta Asyalıların yüz hatlarını anında fark ediyorum. Tek kaşlar, melez yüz özellikleri… hepsi benim ülkemde güzel bulunan şeyler.

Bu genç erkekler 20’li yaşlarının başlarındaydı, belki de daha genç. Muhtemelen anneleri onlara uygun bir gelin bakmaya başlamış, babaları düğünlerine kadar besleyip büyütmek için bir dana almıştı, araya savaş girmeden önce.

100 BİN ÖZBEK KAYBOLDU

Bu kişilerden bazılarının benim akrabalarım da olabileceğini idrak ediyorum. İki büyük amcam ve eşimin dedesi savaştan geri dönmemiş.

Bana amcalarımın Alman kadınlarla evlenip Avrupa’da kalmayı tercih ettiği söylenirdi. Ninelerimin kendilerini avutmak için uydurdukları bir hikaye.
Gerçek ise savaşa giden 1,4 milyon Özbek’in üçte birinin geri dönmediği ve 100 bininin de kaybolduğu.

Amersfoort’ta yaşamını yitiren 101 Özbek’ten adı bilinen ikisi dışındakilerin teşhis edilememesinin çok nedeni var. Bunlardan biri Soğuk Savaş. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından başlayan Soğuk Savaş, Batı Avrupa ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni ideolojik düşmanlar haline getirdi.
Bir diğer neden ise Özbekistan’ın 1991’de bağımsızlığını kazanmasının ardından Sovyet geçmişini unutma kararı alması. Savaş gazileri artık kahraman statüsünde değil.

Her ne kadar ülkenin yeni devlet başkanı Şevket Mirziyoyev geri getirileceğini söylese de, savaşın ardından 14 yetimi evlat edinen bir aile anısına dikilmiş bir heykel başkent Taşkent’ten kaldırıldı.
Özetle, yıllar önce Sovyet ordusundayken kaybolan askerlerin izini sürmek Özbek hükümeti için bir öncelik olmadı.

Özbekler toplu mezardan çıkarılarak mezarlığa yerleştirildi. Daha sonra buradan da çıkarılıp özel Sovyet savaş mezarlığına yerleştirildi (NATİONAL ARCHİVES OF THE NETHERLANDS)
Özbekler toplu mezardan çıkarılarak mezarlığa yerleştirildi. Daha sonra buradan da çıkarılıp özel Sovyet savaş mezarlığına yerleştirildi
Ama Reiding, bu Özbeklerin isimlerinin ülkenin arşivlerinde bulunabileceğini düşünüyor ve ekliyor:
“Savaşta ölmeyen veya öldüğünden haber alınamayan askerlerin belgeleri yerel KGB birimlerine gönderilirdi. Bu 101 kişinin bilgileri de muhtemelen Özbekistan’da. Eğer onlara erişebilirsem bu 101 kişinin bir kısmını bulabilirim.”

Dünya Bülteni.

Görüntünün olası içeriği: açık hava ve doğa
Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakta duran insanlar
Devami

Kırgızistan’da sokakta İslami davet yasaklanıyor

Kırgızistan’da sokaklarda İslami davet yapmak, bu amaçla görsel ve sesli malzemeler dağıtmak yasaklanıyor

05.06.2017

Kırgızistan’da sokaklarda İslami davet yasaklanmasını öngören yasa tasarısı ülke Parlamentosunun gündemine alındı.

Tasarıyı Parlamentonun Sosyal İşler, Eğitim, Bilim, Kültür ve Halk Sağlığı Komitesi toplantısında Diyanet İşleri yetkilisi Zayyrbek Ergeshov sundu.

Tasarıya göre, sokaklarda İslami davet yapmak, bu amaçla görsel ve sesli malzemeler dağıtmak yasaklanıyor.

Tasarının görüşmesi sırasında “Onuugu-Progress” partisi vekili Tazabekov Ikramov’un “Bu tasarı ülkede İslamı daveti yasaklıyor mu?” sorusuna Z.Ergeshov “belgenin insanları camiye davet etmeye yasaklamadığını” söyledi.

Kırgız diyanet yetkilisi, “Hiç kimse vatandaşları camiye davet etmeye karşı değildir. İnsanlarımız dini bilgileri mescitlerde imamlardan almalıdırlar, sokaklarda değil” dedi.

Görüşmelerin ardından, milletvekilleri ilk okumada hükümetin önerisini kabul etti.

Dünya Bülteni.

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, ayakta duran insanlar ve oturan insanlar
Devami