NATO Özbekistan’da temsilcilik açıyor

NATO, Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te temsilcilik açmaya hazırlanıyor. Girişimin Özbek lider İslam Kerimov’un isteği olduğu ve işgal güçlerinin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Özbekistan’da radikal diye nitelendirdiği grupların aktif hale gelmesinden endişe ettiği için Nato’ya teklif götürdüğü belirtiliyor.

2008 yılında NATO’nun Bükreş zirvesinde konuşma yapan Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov, Afganistan’da barışın sağlanması maksadıyla NATO’nun da katılımıyla koalisyon grubunun oluşturulmasını teklif etmişti. Grup içerisinde Afganistan’a komşu olan İran, Çin, Pakistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi ülkelerin yanı sıra Rusya, ABD ve NATO ittifakı da yer aldı. Bunun yanı sıra Özbekistan NATO’nun Afganistan’dan çekilme planı içerisinde transit ülke olarak da yer aldı.

Daha önce de haber verildiği gibi Özbekistan bunun karşılığında askeri malzemeler ve teknoloji ile desteklenmiş olacaktı. Afganistan’dan çıkarılan askeri malzemelerin bir kısmının Özbekistan’a verilmesine karar verilmişti. Ancak henüz ABD’nin Afganistan’dan çekilme planının gerçekleşmemesi sebebiyle bu karar uygulanmadı.

Özbek siyasi uzman Refik Seyfulin NATO temsilciliğinin açılmasının Özbekistan – NATO yakınlaşmasının doğal bir sonucu olduğunu ifade etti. Seyfulin’e göre NATO karargahının açılmasından sonra Taşkent yönetiminin politik değişim yapacağına dair beklentiler ise gerçekleri yansıtmıyor.

Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü uzmanı Ajdar Kurtov ise NATO güçlerinin muhtemel güvenlik tehdidi durumunda Özbekistan’ı savunmayacağını öne sürdü. Kurtov Özbekistan’ın ittifaka üye olmadığını ve önümüzdeki dönemde de böyle bir beklentinin olmadığının altını çizdi.

http://www.dunyabulteni.net/

Devami

Türkistan’dan büyük göç devam ediyor!

 

 

5.MTS_20140506_155800.002

Dernek Başkanı Burhan Kavuncu’nun Kurultay açış konuşması :

Elhamdu li-llahi rabb-il-alemîn.

Es-Salatu ve’s-selamu alâ rasulina Muhammed ve

Alâ âlihi ve ashabihi ecmaîn.

Dünya’nın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden davetimize icabet eden kıymetli misafirlerimiz. Hepinize hoş geldiniz diyor, selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum Burada bulunan Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar konuşmacı misafirlerimize ve her kavimden, kabileden katılan mihmanlarımıza teşekkür ediyorum, hoş kelipsiz..

Sözlerime başlamadan önce geçtiğimiz günlerde, Dernek olarak T.C. devlet yetkililerine yazdığımız bir dilekçeyi dikkatlerinize sunacağım:

“Derneğimiz tarafından verilen dilekçe ekindeki listelerde isimleri bulunan Türkistanlı hemşehirlerimizin ihtiyaç ve talepleri, tavassutlarınız sayesinde büyük ölçüde karşılanmıştır. Bu kişilere ikamet belgesi verilmiş, ayrıca Türkiye’de muhacerette bulunan Türkistanlıların çocuklarının eğitimleri için Milli Eğitim Bakanlığı düzenleme yapmış ve sağlık ve sosyal güvenlik problemleri geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile büyük ölçüde giderilmiştir. Yapılan değerli çalışmalar ve sarfedilen emekler için Türkiye’deki bütün Türkistanlılar adına şükranlarımızı arz ediyoruz.

İçişleri Bakanlığı’nın yazılı emirleri ile ikamet tezkeresine sahip olan hemşehrilerimizin hayır dualarını iletmekten kıvanç duyar, muhacir kardeşlerine fedakarca hizmet eden kıymetli yönetici ve personele teşekkürlerimizi sunarız. Esasında bin yıldır ayrı coğrafyalarda yaşamamıza rağmen, aynı ataların çocukları olan Türkistanlıların Türkiye Cumhuriyeti devleti ve halkı tarafından ‘Yabancı’ olarak görülmediklerini, her vesile ile bizleri bağrına basan kardeşlerimizin sıcak ve kardeşçe uygulamalarından yakinen bilmekte ve yaşamaktayız. Elbette mevcut sınırlar ve yasal prosedürler bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Yabancılar Yasası ve benzeri mevzuat ile muhatap olmak bizlere acı vermektedir. Ama bu mevzuat soydaş ve dindaş halkları birbirinden ayırmayacak, bilakis bağlarımız daha da kuvvetlenecektir ümidindeyiz.

Mevcut durumda Türkiye’de bulunan Türkistanlı muhacirlerin (ekseriyeti Özbekistan, Çin, Tacikistan, Kırgızistan, az miktarda da Türkmenistan, Afganistan, İran ve Rusya vatandaşı olan Müslümanların) çözüm bekleyen en önemli problemleri ve talepleri özetle şöyledir:

1- Daha önce Birleşmiş Milletler’e iltica başvurusunda bulunmuş olan Türkistanlılar, kendilerine verilmiş olan geçici Sığınmacı Kimlikleri ile, gösterilen yerleşim merkezlerinde ikamete devam ederken haklarında BM tarafından verilecek olan kararı kaygı ile beklemektedirler. BM müspet karar verse 3. bir ülkeye, genellikle bir Batı ülkesine gönderilmek veya iltica başvurusunun reddi halinde geldikleri ülkelere iade edilmek endişesi içindedirler. Bu konu, Türkiye’de bulunan Türkistanlılar’ın en hayati problemi, en büyük endişe kaynağıdır. Çünkü bu insanlar sadece Türk ve Müslüman oldukları, ya da ülkelerinde özgür ve müslümanca yaşamak istedikleri için, herhangi bir olayla, eylemle ilgileri bulunmadığı halde, maruz kaldıkları siyasi/ dini baskılar sebebiyle göç etmek zorunda kalmışlardır. Ekteki (1) numaralı listede isimleri bulunan aileler sığınmacı kimliği ile yıllardan beri Türkiye’de hayatını devam ettirmektedir. Bu kişiler BM’ye bağımlı statüden kurtarılarak doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin himayesinde (uluslar arası koruma altında), mümkünse vatandaşlık kazanma sürecinde normal ikamet ve yaşama şartlarının sağlanmasını istemektedirler. Yetkili makamların BM sığınmacısı olanTürkistanlıların bu durumdan kurtulma isteğine ciddiyetle eğileceklerini ümit ediyoruz.

2-Ekteki (2.) listede isimleri bulunan Uygur, Özbek ve Kırgız aileler, herhangi bir belgeye (kimlik, pasaport, vs) sahip değildir. Bu kişilerin beyanları veya tanıyan, kefil olanların şehadetleri sonucunda yasal prosedür kazanmaları gerekmektedir. Bu konuyu da emir ve tavassutlarınıza arz ederiz.

3-Ekteki (3.) listede bulunan ailelere mensup kişiler, sığınmacı ve benzeri durumları bulunmamakla beraber, ülkelerine geri döndüklerinde hayati tehdit altında kalacaklarını beyan etmekte fakat normal ikamet tezkeresi istemektedirler.

Ekteki listelerde isimleri bulunan kişiler ve aileleri, derneğimiz üyeleri tarafından titizlikle araştırılarak herhangi bir kriminal durumlarının olmadığı konusu kefil ve şahitlerce teyit edilmiştir. Türkistanlı muhacirler genel olarak yasalara saygılı, dini inanç ve ibadetlerini yaşama hususunda titiz, çalışkan ve dürüst insanlardır. Ülkemizde bulundukları sürece, genel ahlaka, kardeşlik münasebetlerine ve ülke menfaatlerine faydalı olacakları inancındayız. Bu taleplerin karşılanmasının, Ortaasya’dan gelmek zorunda kalmış insanlarımızın hayatlarını bir nebze de olsa kolaylaştıracağı ümidiyle saygılarımızı sunarız.”

Okuduğum bu dilekçedende anlaşılacağı gibi yüzbinlerce Türkistanlı kardeşimiz, bu topraklara sığınmış durumdadır. Tıpkı bizim ata babalarımız gibi onlar da hayatlarını sürdürebilmek için bir vatan olarak gördükleri Türkiye’ye koşup gelmiş, tutunmaya çalışmaktadırlar.

TÜRKİSTAN ÜLKELERİ’NDEN KAÇIŞ DEVAM EDİYOR

Peki ne oldu ki bu insanlar öz vatanlarını ana ata yurtlarını bırakıp geliyorlar? Türkiye’de yüzbinlerle ifade edilen Türkistanlı mülteci sayısı, dünya genelinde milyonları bulmaktadır. Çin işgali altındaki Doğu Türkistanlıları anlamak kolay da, yaklaşık 23 sene önce istiklalini kazanmış olan Batı Türkistan’dan insanlar bugün niye kaçmaya çalışıyorlar?

Türkistan’dan kaçışın başlıca üç sebebi var. Ayrıntılara girmeden başlıklar halinde bu sebepleri şöyle sıralayabiliriz:

1-Türkistan ülkelerindeki mevcut rejimler veya yöneticiler, Sovyet Rus rejiminin varisidir. Bu yönetimler eski dönemde kurulmuş veya işbaşına getirilmiş olup, halkların gerçek özgürlük ve istiklal taleplerini, diktatörlüklere mahsus yollarla bastırıyorlar. Siyasi örgütlenme, fikir ve ifade hürriyeti olmadığı için bir çok insan, rejim muhalifi, kaçak duruma düşmekten kurtulamıyor. 2-Türkistan halklarının İslam’ı yaşama arzu ve talepleri, komünist kalıntısı yöneticiler tarafından irtica veya terör olarak adlandırılmaktadır. İslama uygun kılık kıyafet, dini eğitim ve diğer zaruretler yasaklandığı için insanlar hicret etmek zorunda kalıyorlar. 3-İktisadi sebepler. Özellikle Özbekistan’da ekonomi çökmüş durumdadır. Çalışan erkek nüfusun neredeyse yarısı ülke dışındadır. Tacikistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’da da durum iyi değildir. Ekonomik sebeplerle göç vermeyen Kazakistan nispeten daha iyi durumdadır.Yöneticiler sadece kendilerinin ve çevrelerinin menfaatlerini düşündüğünden, sürekli yolsuzluk olayları gündemdedir. İş başındaki hırsızlar ailesi kendi aralarında bile çekişmekten, yağmaladıkları milli serveti ülke dışına kaçırmaktan utanmamakta, birbirlerini deşifre etmektedirler. Benzer durumlar Türkistan dışında eski Sovyet cumhuriyetlerinin çoğunda geçerlidir.

Sovyet döneminde sömürge olan ülkelerimiz, siyasi ve ekonomik olarak ayakta duramayacak bir şekilde İstiklal sahibi olmuşlardır. Bugünkü durumumuz Sovyet döneminde gerçekten sömürge olduğumuzun da bir ispatıdır. Kazakistan, Rus nüfusu, teknoloji ve eğitimden almış olduğu payla farklılık göstermektedir.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim; demek ki, bizi Rusların idare etmesinden kurtulmamız yetmiyormuş. İstiklal, aynı zamanda zihinlerin de işgalden kurtarılmasını ve kendi ayakları üzerinde durabilecek bir irade ve yeteneğe sahip olmayı da gerektirmektedir.

ULUĞ TÜRKİSTAN DAVASI

Bugün yaklaşık 62 milyonluk nüfusuyla Batı Türkistan, 30 milyonluk Doğu Türkistan, 10 milyonluk Güney Türkistan, 15 milyonu bulan Rusya müslümanları Uluğ Türkistan’ın azadlığını bekliyor. Bazı hemşehrilerimiz, Çin ve Rus işgallerine karşı ABD’yi kurtarıcı olarak görmektedir. Bu hemşehrilerimiz büyük bir yanılgı içindedirler. Geçmişte iki zalimden birini kurtarıcı zannedenler nasıl hüsrana uğradıysa, bugün de Amerika’yı hürriyetin garantörü zannedenler aynı hataya devam ediyorlar. İngiltere, Afganistan ve Hindistan’ı sömürgeleştirdikten sonra nasıl Türkistan üzerinde pazarlıklar yaptıysa, bugün de Amerika benzerini yapıyor.

Çin ve Rusya büyük zalimlerdir amma, İngiltere ve Amerika ehveni şer değildir. İngilizler tarih boyunca insanlığın en büyük düşmanı olduktan sora bugün yerini ABD’ye bırakmış. 1945. yılda Japonya’ya iki atom bombası atarak 400 bin sivil insanı öldüren Amerika, tarihin ve dünyanın en büyük teröristidir. Bugün Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile birlikte ABD, dünyayı en adaletsiz ve zalim bir şekilde yönetmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, dünyadaki emperyalist sistemin patronluğunu yapmaktadır.

Ülkelerimizdeki zalim yöneticiler, bunların kontrol ve himayesinde iktidarlarını sürdürüyor. Rusya, Çin veya ABD arkasında durmasa, silah ve ekonomik destek vermese, hiç bir diktatör ayakta duramaz. 2005’teki Andican olaylarında kulağını çekmiş olması bizi yanıltmamalı. Sistem aynı şekilde işlemeye devam ediyor.

Emperyalist devletler kendi aralarında birlik beraberlik içinde iken, mazlum halkları milliyetçilik, kabilecilik, mezhepçilik veya tekfircilik gibi fitnelerle birbirine düşman ediyor. Bir Özbekle bir Kırgızın düşman olmasının nasıl bir mantığı olabilir? Komşu halklar ve ülkeler arasındaki rekabet ve düşmanlıklar, emperyalistlerin daha çok silah satması, bizim daha yoksul ve zayıf düşmemizden başka bir sonuç vermiyor. Tarihte ve günümüzde bu hataları çok yaptık, ama artık aklımızı başımıza almalıyız.

1730’larda Kazak bozkırlarında başlayan Rus işgali 1865’te Batı Türkistan’ın tamamına yayılmış, 1991’e kadar devam etmiştir. Rus işgalinin en büyük başarısı, Türkistan halklarını birbirinden ayırarak parçalamak olmuştur. Çin’in Doğu Türkistan’daki işgali 1850’lerden beri devam ediyor. 1.5 milyarlık Çin karşısında Doğu Türkistan tek başına nasıl bir varlık ifade edebilir? Türkistan’ın Doğusu ve Batısıyla bir bütün olarak var olabileceğini unutmamalıyız

100 sene evvel bir tek vatan olan Türkistan nasıl bu duruma geldi? Önce, kendi bilinçsizliğimiz yüzünden. Doğu Türkistanlılar Türkistan ismini bırakmadıkları gibi, Türkistan’ın 1000 yıllık alfabesi olan Çağatay yazuğunu da muhafaza ettiler. Batı’da ise ne isim kaldı ne de alfabe. Dilimize, alfabemize ve Türkistan ismine sahip çıkan Doğu Türkistanlı kardeşlerimize huzurlarınızda şükranlarımızı sunuyorum. Mao’nun katliamları Doğu Türkistan’ı yok edemedi. Ama Batı’da Kırgız, Kazak, Özbek milliyetçiliği ve bölücülük fitnesi bizi daha fazla tahrip etti.

Türkistan halklarını tefrikaya karşı Ümmet bilinci içinde kardeşliğe, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaya çağırıyoruz. Türkistan’ın istiklali için verilen mücadelede tarihe adını yazdıran Kokant Muhtar Hükumetine, Kazak Alaş Orda Hükûmetine, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne, Uygur mücahidlere, Basmacılara, Korbaşılara, 1986 Jeltoksan olaylarında şehid düşenlere, Mustafa Çokay, Osman Batur, Sabit Damolalara selam veriyoruz. Sizlerin torunları olmaktan ve sizin yolunuzu takip etmekten iftihar ediyoruz. Özellikle, Alaş Orda hükumetinde çalışan şehid şairimiz Abdülhamid Süleyman Çolpan, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin reisi olan Alihan Töre Sağuni, Özbek- Kazak- Uygur ayrımı olmadan Türkistanlı olmayı bizlere öğrettiler. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum

Uluğ Türkistan, bizim cehaletten, ilimsizlikten, fitneden kurtulup İslam’ın aslına, Kur’ana ve peygamberin sahih sünnetine dönüşümüzle tesis kılınacaktır.

Devami

TÜRKİSTAN KURULTAYI İSTANBUL’DA TOPLANDI

 

Orta Asya’daki Cumhuriyetler, Türkistan Cumhuriyetleri olarak zikredilmelidir”

IMG_1906

Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği tarafından organize edilen Uluslararası Türkistan Kurultayı, 27 Nisan Pazar günü İstanbul Üsküdar’daki Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde toplandı. Dahilden ve taşqardan büyük katılımın olduğu Kurultay sabah 9.30’da başladı.

Kurultaya katılanlar arasında Türkiyelik Özbeklerden Prof.Orhan Kavuncu, Prof.Salih Aynural, Abid Okuyan, Türkiyelik Kazaklardan Yrd.Doç.İbrahim Kalkan, Türkiyelik Tatarlardan Dr.Ataalp Pınarer, Ürdün Buharalılar Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari, Türkiyelik Türklerden Prof.Coşkun Çakır, Prof.Fethi Gedikli, Doğu Türkistan Maarif Derneği Y.K. Üyesi Abdulahad Abdurrahman, Genç Türkistanlılar Hareketi Başkanı Ferhat Aynural, Doğu Türkistan Vakfı Genel Sekreteri Doç.Ömer Kul, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı İlyas Saka, Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Fransa’dan Özbekistanlı siyasi analist Kemaleddin Rabbim, İsveç’ten Türkistan’ın ziyalı alim kişilerinden Muhammed Salih Abutov, Özbekistan’dan eski milletvekili, yazar Abdulkerim Bahruddin, Kırgızistan’dan gazeteci Mıktıbek Arstanbekov, insan hakları savunucusu Ravshanbek Gapirov, Kırgızistan’ın önemli alimlerinden Reşat Kari Kemalov, Doğu Türkistan Uygur alimlerden Abdulhakim Makhdum da bulunuyordu .

 

3.MTS_20140506_155428.919

Kur’an-ı Kerîm okuyan Azerbaycanlı  kardeşimiz

Önceden duyurulduğu gibi Kur’an-ı Kerim tilaveti ve sinevizyon gösteriminden sonra, UTD-DER başkanı Burhan Kavuncu açış konuşmasını yaptı. Burhan Kavuncu kısaca,

“Türkistan’dan Türkiye ve diğer ülkelere yönelik büyük göç dalgasının devam ettiğini, bunun sebeplerini ve herkesin bir şeyler yapması gerektiğini” söyledi. Türkistan’dan göçün sebeplerini özetlediği konuşmasında Kavuncu üç ana başlık saydı: Türkistan ülkelerindeki despotik yönetimler, eski rejim kalıntılarının yeni İslam düşmanlığıyla birleşmesi ve ekonomik çöküntü. İstiklal için gereken ‘kendi ayakları üzerinde durabilme’ yeterliliğinin müstakilleşme döneminde Türkistan ülkelerinde bulunmadığını belirten Kavuncu, Rus ve Çin zulmüne karşı ABD ve Batı’yı kurtarıcı olarak gören zihniyeti de eleştirdi. BM Güvenlik Konseyi’nin dünyayı zalim bir şekilde yönettiğini, aralarında problemler olsa da Dünya halklarına karşı tek bir emperyalist sistemin yürürlükte olduğunu, müslüman halkların kendi aralarında fitnelere düşüp vuruşmaktan vazgeçmeleri gerektiğini söyledi. Konuşmasının sonunda Burhan Kavuncu Türkistan’daki istiklal mücadelelerinde adını tarihe yazdıran kahraman atalarımızdan bazılarını zikrederek “sizlerin torunları olmaktan ve sizin yolunuzu takip etmekten iftihar ediyoruz” dedi.

 

1. oturum

Öğleden önce yapılan birinci oturumun başlığı “Dünden Bugüne Türkistan”dı. Oturumda Prof.Orhan Kavuncu, Yrd.Doç.İbrahim Kalkan, Dr.Ataalp Pınarer, Prof.Fethi Gedikli, Ürdün Buharalılar Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari konuşmacı olarak, Türkiyeli Türklerden Prof.Coşkun Çakır oturum başkanı olarak yer aldı. Konuşmacıların hepsi de ayrı ayrı “aslında hepimizin Türkistanlı” olduğumuza vurgu yaptılar. Oturum başkanı Prof.Coşkun Çakır, kendisinin aslında Tokatlı olduğunu ama Türkistan muhabbetiyle dolu olduğunu ve atalarımızın Türkistan’dan gelmeleri hasebiyle kendisini Türkistanlı olarak hissettiğini söyledi.

 

IMG_1897

Birinci oturumun ilk konuşmacısı Prof.Orhan Kavuncu “Türkistan kavramının kültürel, coğrafi, tarihi ve demografik çerçevesi” başlıklı tebliğinde Türkistan kavramının yer aldığı tarihi metinlerden örnekler sundu. Orhan Kavuncu Türkistan kavramıyla karşılaştığı durumlara dair hatıralarını anlatarak başladığı konuşmasında “Kiçi Türkistan- Uluğ Türkistan” tartışmasına değindi. Firdevsi’nin Şehmnamesinde, Ebu Bekr Muhammed bin Cafer en-Narşahi’nin Tarih-i Buhara isimli kitabında, Hazreti Türkistani Hoca Ahmet Yesevi’nin hayatı ve tesirlerinde, Ali Emiri Efendi’nin tercüme ettiği Küçükçelebi-zade İsmail Asım Efendi’nin (ölümü 1173 Hicri/ 1759-60) Acaibü’l letâif (Hıtay – Türkistan Seyahatnamesi) kitabında Türkistan kavramının kullanımına dair delilleri zikretti. Türkistan kavramının coğrafi olarak Orta Asya’da 6 milyon km2’lik bir alanı oluşturduğunu, bugün 110 milyonluk müslüman bir nüfusu kapsadığını ifade ettikten sonra “Batı Türkistan’daki kardeş cumhuriyetlere Türkistan Cumhuriyetleri denilmesini teklif etti.

 

8.MTS_20140506_160041.432 (1)

 

1.Oturumda konuşan Prof.Fethi Gedikli’nin tebliğinin konusu ise İslam hukukuna büyük katkısı olan Türkistanlı hukukçular”dı. İslam Hukuku bünyesinde “Buhara Hukuk Okulu” diye bir geleneğin varlığına işaret eden Prof. Gedikli şu hususlara da değindi : “Burada sunulan liste elbette bu bölgede yetişen hukukçuların tamamını ihtiva etmemektedir. Gözden kaçan, burada yetiştiği halde başka yerlere göçüp oralarda eser veren isimler de çoktur. Böyle bir liste yapılırken Ahmet Özel’in Hanefi Hukuk Alimleri kitabı önemli bir kaynak olabilir. Ancak bu kadarı bile bu bölgede ne muazzam bir miras teşekkül ettiğinin göstergesi sayılmaya yeterlidir. Sonraki dönemlerde bu mirasın nasıl tevarüs edildiği, bölgedeki ulemanın özellikleri, ele aldığımız dönemdeki gibi daha sonra neden büyük alimler yetiştirmediği ayrıca tahlil edilmelidir. Son cümle olarak şunu söyleyebilirim ki, geçmişte bölgede gördüğümüz bu muazzam ilmi zenginlik gelecekte de aynı gelişmenin tekrarlanabileceğine olan inancımızı kuvvetlendirmektedir. Bir kez böyle büyük alimler yetiştirmiş bir muhitte bunu tekrarlama kabiliyeti vardır; bunun harekete geçirilmesi gerekmektedir”.

1.Oturumun bir diğer konuşmacısı Yrd.Doç.İbrahim Kalkan tebliğinde, Uluslararası İlişkiler açısından Türkistan kavramını ele aldı. 20. asrın başında sahnelenen ‘Büyük oyun’ ile sonundaki ‘Yeni Büyük oyun’a değinen Kalkan uluslararası ilişkiler açısından Türkistan’la ilgili en büyük meselenin “Türkistan adının uluslararası ilişkilerde resmi olarak yer almaması” olduğunu ifade etti. “Dış politikada ya da resmi uluslararası ilişkiler metinlerinde Türkistan’a yer vermek bir yana insanlar Türkistan adını telaffuz etmekten bile kaçınmaktadır” dedi. Günümüzde Türkistan’ın daha çok kültürel bir kavram haline geldiğini söyleyen Kalkan, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Bu soruyu tek bir sözcükle cevaplamak mümkündür: Sömürgecilik”.

Türkistanlı kıymetli ilim adamının altını çizdiği hususlar gerçekten önemliydi: “Rusya, Çin ve İngiltere’nin 18, 19 ve 20. yüzyıllar boyunca Avrasya’da yürüttükleri sömürge politikaları sonucunda Türkistan bölgesi sömürgeci güçlerin mücadele alanı haline geldi. Bu ‘Büyük Oyun’ denilen tarihi sürece ‘Türkistan’ın Paylaşılması’ da denebilir pek ala”.

İngiliz stratejist Mackinder‘in “Dünya Adasının en önemli bölgesi ise Volga-Doğu Sibirya, Kuzey Buz Denizi-İran-Afganistan arasında kalan merkez bölgedir. Bu bölgeye egemen olan güç Dünya Adasına egemen olur. Dünya Adasına egemen olan ise Dünya’ya hâkim olur” sözlerini nakletti. “Yeni Büyük Oyun”da İngiltere’nin yerini ABD’nin aldığına işaret eden Kalkan,

yapılması gereken en önemli ve en kolay işin Türkistan kelimesini yaymak olduğunu belirtti.

 

 

8.MTS_20140506_160239.415

İstanbul Kırım Türkleri adına yaptığı konuşmada Kırım’da yaşanan son gelişmeleri ele alan Dr.Ataalp Kadir Pınarer, özetle : Kırım’ın 1883’ten sonra 2. kez Rusya tarafından ilhak edildiğini, Kırım Tatar Türklerinin mücadelesinin Türkistan’daki mücadeleden ayrılamayacağını, jeostratejik açıdan ne kadar önemli olduğunu, 15 asırdır bir Türk yurdu olan Kırım’da Rusya’nın sistematik politikaları sonucu Kırım Tatar Türklerinin nüfusa oranının % 14’e düştüğünü, en yoğun göçün Anadolu’ya olduğunu, 1917 Vatan Cemiyeti ve Kırım Tatar Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılışını, 18 Mayıs 1944’te yapılan tehcir ve soykırımı anlattıktan sonra günümüzde yaşanan olaylara da değindi:

Kırım’ı ilhak eden Rusya, Tatarların desteğini alabilmek için görünüşte bazı haklar tanısa da, Kırım Tatarları Ruslara güvenmemektedir. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun geri dönüşünün engellenmesi ve Tatar azınlığa yöneltilen tehditler, bu güvensizliğin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Rus işgalinin uzun süreceği anlaşılmakla beraber Kırım’daki Tatar Türk nüfusu daha da azalmaya başlamıştır.

Oturum’un son konuşmacısı, Ürdün Buhari Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari idi. dr.Bukhari konuşmasında Ürdün’deki Türkistanlıların durumlarını ve karşı karşıya bulundıkları meseleleri anlattı. Türkistanlıların Ürdün’de, kuruluşundan itibaren asli bir unsuru olduğunu ifade etti. Kültür ve geleneklerini yaşatan Türkistanlıların, Türkistan ismine sahip çıktıklarını ifade etti.

IMG_1926  Abdulahad Abdurrahman

Öğleden sonraki programın yoğunluğu sebebiyle son oturumdaki serbest konuşmaların bir kısmı, 1.oturumun hemen arkasına alındı. Bu bölümde Doğu Türkistan Maarif Derneği adına Yönetim Kurulu Üyesi Abdülahad Abdurrahman, Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve Belçika’dan gelen eski Türkistanlı muhacirlerden Muhammed Abid Okuyan konuşmalarını yaptılar.

10.MTS_20140506_160312.238  Rıdvan Kaya

 

10.MTS_20140506_160341.582  Muhammed Abid Okuyan

 

Öğle namazı ve yemek için verilen arada, Türkistanlıların ve Türkiye’li kardeşlerinin kaynaşmaları görülmeğe değer idi. Yenilen nefis Türkistan pilavına çevrede oturan halkın da geniş iştiraki oldu. Dağıtılan kımız ve kazilar yetmedi. Öğle namazından sonra, diğer oturumlara geçildi.

 

14.MTS_20140506_160601.468   Prof.Dr.Salih Aynural

2.Oturumun konusu “Türkistan ülkelerinde İnsan Hakları İhlalleri ve Türkiye-Türkistan İlişkileri” idi. Oturumu yöneten Prof.Salih Aynural, Türkiye ve Türkistan münasebetlerinin tabii olarak tarihte var olduğunu, Anadolu ve Ortaasya arasındaki bağların kuvvetini ve nüfusunun %98’i Türkçe konuşan bu halklar aarasındaki birliğin ne kadar gerekli olduğunu vurguladı.

 

11.MTS_20140506_160444.357

2.Oturumda ilk olarak konuşan Doç.Ömer Kul, Doğu Türkistan Diasporası‘nın 1949 sonrasında nasıl bir gelişme izlediğini anlattı: 1960’larda İsa Yusuf Alptekin öncülüğünde başlayan çalışmalar, Türkiye’de Uygur ve Kazak Türkleri tarafından birlikte yürütüldü. 1998’de hükümetin gizli bir genelgeyle faaliyetlerinin yasaklamasıyla Türkiye dışına taşınan Doğu Türkistan davası, 2003 yılında gizli tamimin yürürlükten kaldırılmasıyla hızlı bir ivme kazandı ve bir çok dernek ve vakıf kuruldu. 98’den sonra Avrupa’da başlayan teşkilatlanma çabaları, Kanada ve Japonya’ya kadar yayılmış, 2004’te Almanya’da kurulan Dünya Uygur Kurultayı’nın ardından ABD’nin el atmasıyla Washington’da da Doğu Türkistan Sürgün Hükûmeti kurulmuştur. Gelinen nokta itibariyle DUK, Doğu Türkistan meselesini Batı normlarında (insan hakları ve demokrasi bağlamında) savunan ve buna taraftar bulabilen, başta ABD, Kanada, AB ve Japonya tarafından desteklenen bir teşkilat hüviyetini kazanmıştır.

Sonuç olarak denilebilir ki; hariçte Doğu Türkistan davası güden teşkilatlar tam bir diaspora oluşturamamıştır. Meselenin stratejik planı çıkartılmamış ve buna uygun faaliyetlerde bulunulmamıştır.Doğu Türkistan meselesinde raporlar hazırlayacak, yol haritaları çıkarabilecek, yeri geldiğinde devletin ilgili birimlerini bilgilendirebilecek bir “beyin takımı” ve bir araştırma merkezi oluşturulmalıdır.

İkinci oturumda daha sonra söz alan söz alan Ravşanbek Gapirov,Türkistan’da insan hakları ihlalallerinin ortadan kalkması için öncelikle müslümanların güçlü olması gerektiğini söyledi.Gapirov “ Müslüman şahsiyet oluşmadan bu gerçekleşemez. Müslüman şahsiyet oluşturmak için ailede bunun yaşanması ve gerçekleşmesi gerekmektedir. Ailede İslam yaşanmazsa toplumda da yaşanmaz. Bu manada İslamın birey ve ailede yaşanırlığı artırılmalıdır. Bugün kendi ailesinde İslamın sözünü geçiremeyenler, toplumda nasıl başarılı olabilir?” dedi

Bundan sonra Fransa’dan kurultayımıza katılan siyasi analist Kemaleddin Rabbimov, globalleşme sürecinde küresel güçlere karşı müslümanların karşı durabilmesinin, ittifak etmeleriyle mümkün olduğunu söyledi. Rabbimov, ”Müslümanların ihtilafları görünüşte büyük gibi olsa da aslında yüzey üzerindeki çatlaklar gibidir. Çekirdek sağlamdır. Kitabımız, peygamberimiz, Kabe’miz birdir. Bunun için müslümanların birleşmesi muhakkak gerçekleşecektir. Türkistan cumhuriyetlerinde “müsaade edildiği kadar İslam” a izin verilmektedir. Bunun üstündeki İslam anlayışlarına baskı uygulanmaktadır. Bugün Özbekistan’ da bunun sıkı bir şekilde yaşanıyor olması rejimin güçlü olması sebebiyledir. Kazakistan ve Tacikistan da da rejim güçlendikçe bu baskılar artacaktır. Kırgızistan da göreceli olarak müslümanların rahatlığı rejimin zayıf olmasındandır. Rejim güçlendiğinde müslümanlar üzerinde baskı artacaktır. Global anlamda Müslümanların hareket etmesi gereklidir.” dedi

Üçüncü Oturum:

Üçüncü oturumda ilk sözü Özbekistan’dan eski milletvekili ve yazar Abdulkerim Bahriddin aldı. Bahridin,”Şimdilerde Türkistan devletlerinin ve halklarının kendi aralarındaki ilişkileri Sovyet zamanındakiden bile kötüdür. Devletlerimiz arasında siyiasi birlik yok, ekonomiler kendi başlarina mücadele veriyor, kültür birliğimiz bile istenen derecede değil. Örneğin, meşhur yazarımız Çingiz Aytmatov vefat ettiğinde defin merasimine katılan Özbek aydınlar kendi vatanlarında sorgulandılar. “ dedi

Bundan sonraki konuşmacı, İsveç’ten katılan İmam ve Şair Muhammed Salih Abutov, şunları söyledi:

“Tarih’te Türkistan hiç bir zaman gerçek manada İslam dünyasinin bir parçası olamamıştı. Bağımsızlıktan sonra Türkistan Cumhuriyetlerinde İslam dini hızla gelişmeya başladı. Ancak eski Sovyet terbiyesini alan yöneticilerden buna karşı çıkmayı bildiler,özellikle Özbekistan’da Müslümanlara yönelik baskı ve zülum siyaseti devam ettirilmektedir. Bir yandan da Müslümanlar kendi aralarında çeşitli gruplara ayrılarak, birlik ve beraberliği yola koyamamaktadırdar. Bu gruplar arasında “Hizbut-tahrir”, Tebliğçiler, Selefiler ve Sufiler vardır. “

Son olarak Kırgızistan’dan Miktibek Arstanbekoğlu söz aldı.Mıktıbek,” Kırgızistan’da az olsa bile düşünce ve dini özgürlükler vardır. Örneğin, bağımsızlığın ilk yıllarıda Cuma namazında cemaat bir-iki safı geçmezken, bügünlerde cemaat camilere sığmamaktdır. Geçen bayramlardan birinde başkent Bişkek’te 200 000 Müslüman bayram namazı kılmıştır. TV, radio ve gazeteler İslamı topluma tanıtmada önemli görevler üstlenmiştir.” dedi

Serbest Konuşmalar kısmında son olarak Dünya Genç Türkistanlılar Derneği Başkanı Ferhat Aynural söz aldı.

Kurultayın sonunda kapanış bildirgesi okundu ve katılımcılar tarafından oylanarak kabul edildi. Kapanış bildirisi:

Uluslararası Türkistanlılar Yardımlaşma Derneği tarafından 2014 yılının 27 Nisan’da gerçekleştirilen ULUSLARARASI TÜRKİSTAN KURULTAYI sizlere acil bir çağrıda bulunmaktadır. Bu çağrının Türkistan halklarının tarihi gerçeklerine, bugünkü jeopolitik şartlara ve devletlerimizin mevcut durumuna da uygun olduğu kanaatindeyiz.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldıktan sonra maalesef devletlerimiz kendi aralarında işbirliği ve uluslararası dayanışma oluşturamamıştır. Özellikle son gelişmeler, özellikle Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Rusya tarafından ilhak edilmesi ayrıca Ukrayna’daki olayların hızlıca iç çatışmaya sürüklenmesi bu olayların Orta Asya’ya yani Türkistan hudutlarına taşınabileceğine işaret etmektedir. Bu durum halklarımızın yüz yıllar beklediği gerçek bağımsızlıklarını ve kendi aralarında tarihi köklere dayalı işbirliğini tehlikeye sokmaktadır.

Bundan dolayı ULUSLARARASI TÜRKİSTAN KURULTAYI sizleri tarihi bir göreve davet etmektedir. Bu da hiç vakit kaybetmeden “Orta Asya Devletleri İşbirliği Teşkilatı”nın kurulması ve ilan edilmesidir.

[youtube width=”300px” height=”200px”]dNp-pyWi2ag[/youtube]

Devami

Özbekistan cumhurbaşkanlığı seçimi ertelenebilir

 

Özbekistan cumhurbaşkanlığı seçimi ertelenebilir

Özbekistan”da Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci defa ertelenerek, 2016 yılına alınabileceği ileri sürüldü

Dünya Bülteni/Haber Merkezi

Özbekistan’da 2015’te yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir ertelenebileceği iddia ediliyor.

Özbekistan hükümetine yakın olan dunyouzbeklari.com sitesinin haberine göre 2015 yılında gerçekleşmesi beklenen Cumhurbaşkanlığı seçimi 2016 yıla ertelenebilir. Haberde konu ile ilgili Özbekistan hükümetinin bir bildiri yayınlayacağı söylendi.

Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov Özbekistan’ı 1989 sonrası önce Komünist Parti Başkanı, 1991 de ise Cumhurbaşkanı olarak yönetiyor. Kerimov 1996 de yapılması gereken seçimleri de 2000 yılına ertelemişti, sonra görev süresini 7 yıla çıkararak 2007 kadar makamında kaldı. 2007 yılında tekrar seçildi. 2014 de yapılması öngörülen seçimler önce 2015 yılına ertelendi, şimdi de 2016 senesine erteleneceği ifade ediliyor.

Ülkedeki muhalefet Kerimov’un seçimleri manipüle ettiğini, ülkede seçimlerin özgür bir biçimde yapılamadığını savunuyor.

http://www.dunyabulteni.net/

Devami

Osman Batur’un Şehadet Yıldönümü

o_batur


Doğu Türkistan’ın yetiştirdiği en büyük kahraman 20.Yüzyılda Çin’e karşı en büyük mücadeleyi vermiş bir efsane. Altay Vilayetindeki Küktogay İlçesinin Öndirqara Köyünde 1899 yılında doğdu. Altay Vilayetindeki Köktogay İlçesinin Öndirqara Köyünde 1889 yılında doğdu. Osman Batur’un 7 erkek 7 kız toplam 14 çocuğu vardır. Osman Batur ve silah arkadaşlarının mücadelesi 1940’da Çin zulmü dayanılmaz bir hal alınca başladı.

Onların mücadelesi 1941 yılı Ekiminden 1943 yılı Temmuzuna kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. 22 Temmuz 1943’te Altaylar Çinlilerden tamamen temizlenmişti. Bulgun’da yapılan bir törende Osman BATUR Altay Kazak Türklerinin Han’ı ilân edildi. Mücâdelesini sürdürdü. Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığına seçildi. 1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin istilâsından kurtardı. 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubatına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan hükûmeti’nin askerî ve mülkî âmiri olarak Vâli sıfatıyla görev yaptı. O’nu, Şubat 1947’den Eylül 1949’a kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti koalisyon hükûmetinin aslî üyesi olarak görev yaptı.

Çinlilerin on kat fazla asker silah ve cephaneyle saldırması üzerine 1950 Kasımında cephanesi bittiği için Osman Batur Kamambal Dağı’nda esir düştü. Göstermelik bir mahkemede işgalci çinlilerce idama mahkum edildi. 29 Nisan 1951 tarihinde Urumçi’de kurşuna dizilerek şehit edildi. Allah şehadetini kabul etsin.

 

Devami

Manas Üssü için Türkiye ile Kırgızistan anlaştı

Manas Üssü için Türkiye ile Kırgızistan anlaştı

ABD’den alınan Manas Havaalanı için Türkiye ile sivil havacılık ile ilgili anlaşma imzalandığı bildirildi

Kırgızistan’ın Manas Uluslararası Havaalanı yöneticileri Türkiye sivil hava taşımacılığı birimi ile görüşmeler yaptı. Kırgız Havaalanı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İlim Karıpbekov görüşmeler sonucunda karşılıklı işbirliğinin yapılması konusunda anlaşma imzalandını açıkladı.

Yapılan anlaşmaya rağmen bölge uzmanları Manas’ın geleceğinin hala belirsiz olduğuna dair görüş belirtti.

Daha önce Manas’ın “Rosneft” tarafından kiralanacağına dair iddialar gündeme taşınmıştı. Ancak bölgedeki gösteri dalgasının genişlemesi ve hükümet krizinin yaşanması sonucunda Rosneft yetkilileri geri adım attı. ABD’nin Manas’tan çıkarılmasından sonra mali kaynak arama girişimleri devam etmişti.

Kırgızistan Devlet Başkanı Almazbek Atambayev de Rosneft ile muhtemel işbirliği girişimini desteklediğini açıklamıştı. Atambeyev bu konuda şu ifadeleri kullanmıştı:

“Manas havaalanın bundan sonra da varlığını devam ettirebilmesi ve gelişmesi için düşük fiyata yakıt bulunmalı. Manas havaalanının elde ettiği yakıtın Alma-ata, Astana, Taşkent, Duşanbe’den uçuş olması durumunda büyük bir hızla gelişebilir.”

Kırgız devlet başkanı ucuz yakıtın ise sadece Rosneft şirketi tarafından verilebileceğini öne sürmüştü.

http://www.dunyabulteni.net/

Devami

‘O‘rta Osiyo davlatlari hamkorlik tashkiloti tuzilishi shart’

Turkiyaning Istanbul shahrida o‘tkazilgan Xalqaro Turkiston qurultoyi mintaqa davlatlari rahbarlariga ana shunday murojaat bilan chiqdi.
“Sovet Ittifoqi tarqalib ketgandan keyin, afsuski, davlatlarimiz orasida hamkorlik va xalqaro maydonda bir-birini qo‘llab-quvvatlash istalgan darajada amalga oshmadi. Xalqaro siyosat maydonidagi keyingi voqealar, xususan Qrimning Rusiya tarafidan qayta ishg‘ol qilinishi, Ukrainadagi voqelarning fuqaroviy urush tomon ketayotgani, bu fojeaviy voqealarning tarixiy ismi Turkiston bo‘lgan O‘rta Osiyo hududlariga ham yetib kelishi mumkinligiga ishorat qilmoqda. Bu esa xalqlarimizning asrlar davomida kutgan haqiqiy mustaqilligini va tarixiy haqiqatlarga asoslangan hamkorliklarini yo‘qqa chiqarishi mumkin. Shuning uchun ham Xalqaro Turkistonliklar qurultoyi sizlarni tarixiy bir vazifani ado etishga da’vat qiladi. Bu zudlik bilan O‘rta Osiyo Davlatlari Hamkorlik Tashkilotining tuzilishi va e’lon qilinishidir”, deyiladi Istanbuldagi anjuman yakunida qabul qilingan bayonotda.


Istanbul shahriga Markaziy Osiyo respublikalari vakillari, bu o‘lkalarning yurt tashqarisidagi vatandoshlari, mintaqa siyosatiga ixtisoslashgan ekspertlar to‘planganlar.
Bu Xalqaro Turkistonliklar Hamkorlik Jamiyatining birinchi qurultoyi deb e’lon qilingan.
Tashkilotchilarga ko‘ra, jamiyatdan ko‘zlangan maqsad, turkistonliklarni birlashtirish, mintaqadagi davlatlar o‘rtasidagi munosabatlarda mavjud muammolarni hal etishda ishtirok etish, qadimdagi “Turkiston hamkorligini qayta tiklash”ga hissa qo‘shish.
Ushbu maqsad yo‘lidagi bir qadam sifatida O‘zbek va Qirg‘iz xalqlari o‘rtasidagi munosabatlarni yaxshilash “marosimi” uyushtirildi: O‘zbek va Qirg‘iz bir-biri bilan quchoqlashib ko‘rishdi, ikkovi 2010 yil iyunidagi hodisalar takrorlanmasligiga so‘z berdilar, milliy bosh kiyimlari – do‘ppi va qalpoqlarini almashdilar.
Mintaqa mamlakatlari mustaqillikka erishganlaridan keyin Turkiston g‘oyasini tiklashga urinish bo‘ldi.

Bundan 20 yil oldin “Turkiston – umumiy uyimiz” shiori ostida Toshkentda buyuk yozuvchilar Chingiz Aytmatov, Odil Yoqubov rahbarligida yirik anjuman tashkil qilindi.
Toshkent markazidagi konsert saroyiga “Turkiston” nomi berildi va bu sayroga Qozog‘iston, Qirg‘iziston, Tojikiston va Turkmanistondan yig‘ilgan mehmonlar xalqlar do‘stligini mustahkamlash zarurligi haqida so‘zladilar.
Bu g‘oya asosida tashkiliy tuzilma, uning o‘z banki va ro‘znomasi ta’sis etildi.
Biroq oradan ko‘p o‘tmay mintaqa mamlakatlari o‘rtasidagi chegaralarga sim to‘rlar tortildi, minalar o‘rnatildi, viza tartiblari joriy qilindi va nihoyat mintaqada suv ustida hatto urush kelib chiqishi mumkinligi haqidagi bayonotlar ham yangradi.

http://www.bbc.co.uk/uzbek/

Devami

Çin Vietnam sınırında 5 Doğu Türkistanlı öldürüldü

19 Nisan 2014

Şinhua haber ajansına göre 18 Nisan 2014 tarihinde yerel saatle 15:15’de Çin Vietnam sınırında çatışma meydana geldi ve 7 kişi hayatını kaybetti.
Vietnamlı yetkililer ülkeye kaçak girmeye çalışan bir grubun gözaltına alındığını, Çin’e geri gönderilmeleri işlemleri sırasında kaçaklardan birinin sınır muhafızlarının silahını ele geçirerek ateş açtığını, bir sınır muhafızını öldürdüğünü ve Vietnam askerlerinin de karşılık vererek 5 kaçağı öldürdüğünü ve olay sonrası 2 sınır muhafızıyla beraber 7 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdiler. Çin Dışişleri Bakanlığı olayları doğruladı.

Yayınlanan fotoğraflardan yakalanan grubun Çin zulmünden kaçan Doğu Türkistan Türkleri olduğu açıkça anlaşılıyor,  sağ kalanlarise  Çin’e gönderiliyorlar.
5 kardeşimize Allah’tan rahmet diliyoruz ve çine geri gönderilenlerin de Allah yardımcısı olsun..

Kaynak: https://www.facebook.com/DoguTurkistan.KanAgliyor.Haberin.Var.Mi?fref=nf

 

Devami

Qozog‘istonda Ovrosiyo Ittifoqiga qarshi ovozlar

Olma ota shahrida yig‘ilgan 500 ga yaqin fuqaro va ekspertlar Ovrosiyo ittifoqiga qarshi chiqishdi.

“Aksil Ovrosiyo forumi” deb nom olgan tadbir shahar mehmonxonalarning birida bo‘lib o‘tgan.

Unda chiqish qilgan iqtisodchi, siyosatchi va jamoat faollari Rossiya boshchiligidagi ushbu Ittifoq Qozog‘iston uchun foydadan ko‘ra ko‘proq zarar keltirishini ta‘kidlashgan.

“Aksil Ovrosiyo forumi”ga qatnashishni istovchilar ko‘pligi bois anjuman uchun buyurilgan zal to‘lib toshdi.

Tashkilotchilar forumning bosh maqsadi Rossiya bilan tuzilishi kutilayotgan Ovrosiya Ittifoqining Qozog‘istonga iqtisodiy va siyosiy jihatdan ma‘qul bo‘lmagan tashabbus ekanligini ilmiy jihatdan isbotlash ekanligini bildirishdi.

“Jamiyatdagi muammolar tahlili markazi” jamoatchilik jamg‘armasi direktori Meruyert Maxmutova Ovrosiyo Ittifoqining Qozog‘istonga iqtisodiy tomonlama foydadan ko‘ra zarar keltiruvchi tashkilot bo‘lishini ta‘kidladi.

Iqtisodchi Qozog‘iston 2010 yil Rossiya boshchiligidagi Bojxona Ittifoqiga kirguniga qadar dunyodagi eng liberal iqtisodga ega bo‘lgan davlatlardan biri bo‘lganini aytdi.

“Afsuski, Qozog‘iston hukumati Bojxona Ittifoqiga kirishda Rossiya fanlar akademiyasining ma‘lumotlariga tayandi. Shartnomani imzolagan prezident Nazarboyev Bojxona Ittifoqiga qo‘shilish ortidan 2015 yilga kelib 16 milliard dollardan ko‘proq foyda ko‘ramiz, dedi”, deydi Meruyert Maxmutova.

Iqtisodchi Qozog‘iston va Rossiyaning tashqi savdosiga e‘tibor qaratarkan, ushbu davlatlar bir birini to‘ldiruvchi ishlab chiqarishga emas, balki raqobatchi bo‘lgan mineral resurslarni eksport qilishga yo‘nalganiga e‘tibor qaratadi.

Bojxona ittifoqi to‘g‘risidagi hujjatga qo‘l qo‘yilishdan oldin Qozog‘istonning eksport daromadi 74 foizini mineral zahiralarni sotishdan kelgan. Ushbu mahsulotlarning asosiy qismi xalqaro bozorlarda sotilishi inobatga olinsa Qozog‘istonga Bojxona Ittifoqiga kirishdan katta foyda bo‘lmagan.

Qozog‘iston eksportiga asosan mineral boyliklarni sotish kirsa, mamlakat ehtiyoji uchun kerak bo‘lgan barcha tovarlarni import qiladi.

Ya‘ni ishlab chiqarish rivojlanmagan. Qozog‘iston iqtisodining bunday shakllanishi Bojxona ittifoqiga qo‘shilganidan so‘ng foydadan ko‘ra ko‘proq zarar keltirgan.

“Rossiyaga eksportimiz tushib ketdi. Agar u 2009 yili Qozog‘istonning umumiy eksportidan 8,2 foizni tashkil qilgan bo‘lsa, bugunga kelib 7 foizga tushib ketdi. Rossiyadan import 2009 yili 31 foizni tashkil qilgan bo‘lsa, ayni damga kelib 36 foizga ko‘tarildi. Hozircha savdo siyosatimiz bo‘yicha Rossiyadan foyda ko‘rganimiz yo‘q”, – deydi Meruyert Maxmutova.

Rossiya MDH davlatlari orasida IYaM hajmi bo‘yicha yaqqol yetakchilik qilmoqda.

Mutaxassislar bunday holatda teng huquqli Ittifoq tuzish amri maholligini ta‘kidlashadi.

Qozog‘istonning MDH davlatlari orasidagi IYaM 7 foizni Belarusniki esa 2 foizni tashkil qiladi.

Siyosatshunos Dastan Qadirjonov Rossiya Qrimni o‘ziga anneksiya qilib olganidan boshlab dunyoda tartib keskin o‘zgarganini aytadi.

“Qrimning anneksiyasi va Qozog‘istonning Ovrosiyo iqtisodiy Ittifoqiga qo‘shilish masalasi bir biriga chambar chas bog‘liq ekanligi shubha uyg‘otmaydi. Ya‘ni bu bugungi kunda bitta masala bo‘lib qoldi. Bu nafaqat geosiyosiy masala, balki tsivilizatsion tanlov masalasidir. Eng muhimi gap bizning G‘arb va Rossiya o‘rtasidan birini tanlashimizda emas, balki o‘z milliy manfaatlarimizni tanlab uni himoya qila olishimizda”, – deydi Dastan Qadirjanov.

So‘zga chiqqan jurnalist va jamoat faollari Rossiyaning o‘z qardosh qo‘shnisi Ukrainaga nisbatan xalqaro huquqiy me‘yorlarga zid amallarni bajarib turganda bu kabi davlat bilan ittifoq tuzish o‘zini chohga itarish bilan teng ekanligini bildirishdi.

“Mana shu tadbir boshlanganidan beri Ovro‘osiyo ittfoqiga qarshi 300 mingdan ortiq imzo yig‘ildi. Shu bilan xalq o‘zining Bojxona va Ovrosiyo Ittifoqiga qarshi ekanligini isbotladi. Bugungi hukumat referendum o‘tkazishdan qo‘rqishining sababi shuki, xalq qarshi chiqadi. Mamlakat Nazarboyevning xususiy tomorqasi emasku, nega xalq bilan maslahatlashmaydi. Chunki bizning javobimizni biladi. Biz qarshimiz”, – deydi “Jas Alash” gazetasi bosh muharriri Risbek Sarsenbayev.

Ovrosiyo iqtisodiy Ittifoqi hujjatlari Qozog‘iston, Belarus va Rossiya davlatlari o‘rtasida shu yilning may oyida imzonaladi. Forum ishtirokchilari ushbu ittifoqqa Qozog‘istonning qo‘shilishiga qarshi rezolyutsiya qabul qildi.

Forum ishtirokchilari hukumat ularning taklifiga quloq solmagan taqdirda mamlakat bo‘ylab tinch namoyishlarni o‘tkazishni bildirishdi.

http://www.bbc.co.uk/uzbek/

Devami

KırgızGaz, 1 dolara Gazprom’a satıldı

KırgızGaz, aralık ayında kabul edilen anlaşma gereği Gazprom’a 1 dolara satıldı

KırgızGaz’ın Gazprom’a satışına ilişkin anlaşma imzalandı.

Cumhurbaşkanlığı Konutları’nda gerçekleştirilen törende imzalar, KırgızGaz Genel Müdürü Turgunbek Kulmurzayev ve Gazprom Yönetim Kurulu Başkanı Aleksey Miller tarafından atıldı.

Kırgızistan Meclisi, Rusya ile yapılan anlaşma çerçevesinde Gazprom’un, KırgızGaz şirketinin 1 dolara satın almasını öngören anlaşmayı aralık ayında kabul etmişti.

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev Gazprom Başkanı Miller’ı kabulü sırasında, KırgızGaz şirketinin Rusya’ya 1 dolara satışının ülkede çok eleştirildiğini anımsatırken, “Bu anlaşmanın detaylarını açıklamamız lazım. Gazprom şirketi bu sektöre 600 milyon dolardan fazla yatırım yapacak. Şirketin 40 milyon dolarlık borcunu üstlenecek. En önemlisi bundan sonra kış mevsiminde vatandaşlar doğalgazsız kalmayacak” açıklamasını yaptı.

Miller da, Gazprom’ın ülkede sektörün gelişmesine, modernleşmesine ve genişlemesine büyük katkı sağlayacağını ifade etti.

 

Devami