Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetleri Anıldı

10 Kasım 2013/ Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetleri’nin kuruluşu İstanbul’da D.Türkistan Maarif Derneği öncülüğünde kutlandı

Doğu Türkistan Maarif Derneği 1933 ve 1944 yıllarında Doğu Türkistan’da kurulmuş olan İslam cumhuriyetlerini anmak için, İstanbul’da bir tören ve panel düzenledi. Kutlama töreni ve panel, 12 Kasım 1933’te kurulan ilk İslam Cumhuriyeti’nin 80. Yıldönümü vesilesiyle gerçekleştirildi.

10 Kasım 2013 günü İstanbul Eresin Otel’de düzenlenen etkinlikte Türkistanlı çocukların okuduğu şiirler, konuşmalar ve panelde sunulan tebliğler  300’ü aşkın katılımcı tarafından izlendi. Program Kanada’dan gelen Uygur alim İbrahim Karim’in Kur’an-ı kerim tilavetiyle başladı. Açış konuşması yapan Dernek başkanı Hidayet Oğuzhan “12 Kasım 1933 te kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni ve 1944 te kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyetini anıyor, özlüyor ve bir kez daha kurulacağına inanıyoruz” dedi ve bu panelin Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için bir nebze olsa bile katkı salacağına temenni edeceğini ifade etti.

Açılışta yaptığı konuşmada Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Karacan, “12 Kasım’da 1933 yılında Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulduğunda Dünya’da on ülkeye temsilci gönderilmiştir. Bunlardan bir tanesi de Türkiye’ye gönderilmiştir. Ama ne yazık üzülerek ifade etmek istiyorum ki Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bu temsilcinin Türkiye’ye girişini kabul etmemiştir” dedi.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet TAŞAĞIL’ın oturum başkanlığını yaptığı panelde, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi ve TRT Program Yapımcısı Doç. Dr. Abdülhamit AVŞAR,  “1933 yılında kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti hakkında mülahaza” başlıklı sunum yaptı.

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversite İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi. Yrd. Doç. Dr. Alimcan BUĞDA,  “1933’te kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin anayasası”,  Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Konuralp ERCİLASUN,  “20.Yüzyıldaki Doğu Türkistan’in Siyasi Tarihi” ,  Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin EKREM  “Tarihte kurulan iki Doğu Türkistan cumhuriyetinin yıkılma sebepleri ve dış güçlerin etkisi” başlığını taşıyan tebliğlerini  sundular.

Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği yöneticileri Burhan Kavuncu, Namaz Nurmumin, Alimcan Çatkal ve Zakir Karataş da etkinlikte derneğimizi temsil ettiler. Başkan Yardımcısı Dr.Namaz Nurmumin açılışta yaptığı konuşmada Türkistan’ın birliğinin önemine işaret etti. Panel sonrası tebliğcilere birer plaket verildi. Dr.Alimcan Buğda’nın plaketini, başkanımız Burhan Kavuncu takdim etti.

RESIM: Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti 80. kuruluş yıl dönümünde Genel Başkan Burhan Kavuncu, Cumhuriyet’in anayasası hakkında tebliğ sunan Dr.Alimcan Buğda’ya plaket verdi.

Devami

Kazakistan Petrolünün %24 ü Çin’in

Çin’in, halihazırda yıllık petrol üretiminin 82 milyon ton olan Kazakistan’da petrol üretimindeki payı % 24 oranına ulaştı. Kazakistan Petrol ve Doğalgaz Bakanlığı, Halihazırda Çin merkezli şirketlerinin, Kazakistan’da  gerçekleşmekte olan petrol üretimindeki payı % 24 oranına ulaştığını açıkladı. Kazakistan Petrol ve Doğalgaz Bakanlığı’nın konuyla ilgili açıklamasında, Çin merkezli şirketler Kızılorda ve

Atırau şehirlerinin yakınında bulunan petrol yataklarının işlemesiyle uğraşmakta. Çin’in payının önümüzdeki yıllarda azalacağı tahmin ediliyor. Şöyle ki, son yıllarda Kızılorda ve Atırau şehirlerinin yakınında bulunan petrol yataklarının petrol üretim hacmi azaltılmaya çalışılmakta. Dolayısıyla Çin merkezli şirketlerin, Kazakistan’da  gerçekleşmekte olan petrol üretimindeki payının azaltılması da bekleniyor. Çin’in, Kazakistan’da petrol üretimindeki payı % 14 oranına kadar ineceği tahmin ediliyor. Kazakistan’da, şu ana kadar keşfedilmiş bulunan yaklaşık 160 adet petrol ve doğalgaz sahası var. Bunların hepsi henüz üretime başlamış değil ama çok önemli bir potansiyel oluşturuyor.  Petrol ve Doğalgaz Bakanlığı’nın tahminlere göre  2014 yılında ülkede yaklaşık 83 milyon ton petrolün üretilmesi bekleniyor. 2016 yılına doğru ise bu rakam 110 milyon tona kadar artırılması planlanılıyor.

Türkkazak.com

Devami

Kazakistan’dan Türk Dizilerine Yasak

Kazakistan’ın başkenti Astana’da İletişim Merkezi tarafından KazMedya Merkezi’nde düzenlenen haftalık bilgilendirme toplantısına konuk olan Kazakistan Kültür ve İletişim Bakanı Muhtar Kul-Muhammed, aldıkları karar ile 2014 yılından itibaren devlet kanalarında Türk ve Kore dizilerinin gösterilmeyeceğini kaydetti.

Devlet bütçesinden yabancı dizilere büyük paraların harcandığını kaydeden Kul-Muhammed, bunun yerine yerli yapımlara destek çıkacaklarını söyledi.

Alınan karar gereği önümüzdeki yıldan başlayarak Türk ve Kore dizilerinin satın alınmayacağını vurgulayan bakan, bu dizlere ayrılan bütçe ile tarihi ve kültürel film vedizilerin çekileceğini ifade etti.

Kazakistan’da yayın yapan en büyük devlet kanlarından olan ve bünyesinde on kanalı barındıran Kazakistan ve Habar kanallarında yirmiden fazla Türk ve Kore yapımı diziler gösteriliyordu.

Dizilerin ortalama fiyatları ise 1500 -4500 dolar arasında değişiyor.

Devami

Türk Cumhuriyetleri Fiber Ağla Birbirine Bağlanıyor

Türk Telekom, Çin’den Türkiye’ye uzanacak fiber optik internet ve veri iletişim ağı Trans Avrasya Süper Bilgi Otoyolu (TASIM -Trans Eurasian Information Super Highway) projesi için imzayı atarken, rotayı Afrika’ya çevirdi.
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen imza töreninde soruları yanıtlayan Türk Telekom CEO’su Tahsin Yılmaz, 15 bin kilometrelik ağınİstanbul’dan da Avrupa’ya uzanacağın belirterek, kendi fikirleri olan ve 2009’dan beri üzerinde çalıştıkları linkin en erken 2015 yılında tamamlanacağını söyledi.

BM’nin desteği var

Yılmaz, ağ için kendilerinin yanı sıra bölgedeki ülkelerin de konsorsiyum oluşturduğunu ve projenin iki kıtayı birbirine bağlayacağını kaydetti. Yılmaz, “Bu hatla 70 milyonluk Türk dünyasını da birbirine bağlayacağız. Çin ve Orta Asya’nın internet ve veri trafiği Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınacak. Hattın 4 bin kilometrelik bölümünü bizim ağımız oluşturuyor” dedi.
TASIM’ın,  Avrupa’ya giden en kısa internet hattı olacağına da işaret edern Yılmaz, “
Birleşmiş Milletler (BM) de bu projeyi destekleme kararı aldı. Bazı ülkelerin denize irtibatı bulunmadığı için karasal hatlardan data trafiğinin önemi büyük.  Orta Asya için de coğrafi ve stratejik açıdan önemli bir adım olacakUlaştırma Bakanlığımız ve hükümetin de ciddi desteği var” diye konuştu.

Yeni hedef Afrika

Türk Telekom International CEO’su Cengiz Öztelcan ise, yeni fiber optik hat için Afrika’yı hedeflediklerini belirterek, “İnternet ve verideyoğunluk ve patlamanın bundan sonra Afrika’dan geleceği öngörülüyor. Afrika’yı, Mısır’a bağlayan linkler var. 2014’de de Afrika için konsorsiyum açıklanacak. Bu linkin Güney Afrika’ya kadar inmesi planlanıyor. Hedefimiz Türk Telekom’un ses ve datayla hizmet verdiği 198 ülkeye ulaşmak” dedi.

Devami

Özbekistan’da en büyük elektrik borçlusu: DEVLET

Özbekistan’ın Devlet Enerji Kurumu “Uzbekenergo” halkın enerji borçlarını liste halinde sıralayarak internet ortamına koydu. Borçluların adı, soyadı ve ev adresinin de açıklandığı listede abonelerin devlete ne kadar borcu olduğu da tek tek sıralandı. En çok elektrik borcu olanlar arasında ise Devlet Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın ilk sırada yer alması dikkat çekti.

Uzbekenergo bu uygulamayla ile biriken borçların geri ödenmesini planlıyor. Vatandaşlar ise ad, soyad ve ev adresi gibi tüm detayları içeren borç tablosunun başka birileri tarafından farklı amaçlarda kullanılabileceği ileri gerekçesiyle karşı çıkıyor. İsmi listede bulunan bazıları ise elektrik tüketimi borcu olmadığı halde borçlu olarak gösterildiğini savunuyor.

EN ÇOK BORÇ DEVLET DAİRESİNİN

Özbekistan’da rakamsal olarak açıklanan tabloya göre en çok devlet dairelerinin borcu olduğu görülüyor. Buna göre, Devlet Başkanlığı, Maliye Bakanlığı, Taşkent Savcılığı, Taşkent Belediye Başkanlığı, Valilik ve Devlet Televizyon Kurumu gibi kamu birimleri devlete en çok elektrik borcu olan kurumlar olarak açıklandı

Devami

Bakiyev’in kardeşi Caniş Bakiyeve’e ömür boyu hapis!

Kırgızistan’da ülkeyi kötü yönettiği gerekçesiyle düzenlenen halk ayaklanması sonucu devrilen eski Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev’in kardeşi Caniş Bakiyev’e ömür boyu cezası verildi.

2010 yılında yaşanan halk ayaklanmasından sonra ülke dışına sığınan Caniş Bakiyev’e açılan dava kapsamında tutuklama emri çıkarılmıştı. Suzak İlçe Mahkmesi tarafından açıklanan karara göre, Caniş Bakiyev’e ömür boyu hapis cezası verildi.
Ülke Başsavcılı tarafından yapılan açıklamaya göre, ilçe mahkemesi hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan Bakiyev’e ömür boyu hapis cezası verdi.

Caniş Bakiyev, Kırgızistan’ın ilk devlet Başkanı Askar Akayev’in 2005 yılı Mart ayında devrilmesi sırasında devlet mülkiyetlerini kayıt dışı ele geçirme, Merkez Bankası’nın Celalabad şehir şubesindeki 22 milyon ABD Doları çalmakla suçlanıyordu. Canış Bakiyev bunun dışında 2010 Nisan olaylarında ise eylemci halka karşı silahlı grup hazırlamak ve keskin nişancılara ayaklananlara ateş açma emri verilmesi ile de suçlanmıştı.

Devami

Kazakistan Yabancılara Kısıtlama Getiriyor

Kazakistan Meclisi yeni düzenlediği bir yasayla ülkeye gelen yabancılara belli kısıtlamalar getiriyor. Ülkedeki yabancı çalışan sayısını kontrol altına almak amacıyla yabancılara parmak izi vermeleri zorunlu hale getiriliyor.

Kazakistan, ülkede çalışan yabancıların sayısını kontrol altında tutmak ve ülkeye yapılan aşırı göçlerin önüne geçmek için yeni birtakım yasal düzenlemeler yaptı. Düzenlemeye göre işyerlerinin beşten fazla yabancı çalıştırması yasaklandı. Ayrıca ülkeye gelen her yabancının parmak izi vermesi zorunlu hale getirildi. Böylece kayıt dışı çalışmaların da önüne geçilmiş olacak. Yeni yasaya göre ülkede çalışacak olan yabancıların çalışma izni olması zorunlu tutuluyor.

Yasa ayrıca ülkede geçici kalma iznini de en fazla 12 ay olarak belirledi

Devami

Çin’den Doğu Türkistan`da tesettür karşıtı kampanya

Çin hükümeti, özellikle Doğu Türkistan‘a yönelik olduğu belirtilen, “Güzellik Projesi” adı altında bir proje başlattı. Proje hedefi, kadınları peçeden ve tesettürden soğutmak.

Müslümanların çoğunlukta olduğu Uygur bölgesini hedef alan bir proje ile kadınların, yüzlerini açmaları ve çeşitli kozmetik malzemeleri kullanmaları özendiriliyor. Doğu Türkistan’daki şehirlerin birçok yerindeki reklam panolarına asılan afişlerde, kozmetik malzemelerinin sergilendiği, tesettürlü kadınların yüzlerini açarak bunları kullandıkları ve bundan mutlu oldukları anlatıldı.

Kampanyada, peçenin ve tesettürün kadınları sınırladığı, kısıtladığı iddia edilirken, yüzünüaçan kadınların daha özgür olacakları öne sürülüyor. Ancak kampanya ile ilgili yapılan araştırmalarda, Müslümanların bu durumdan hoşnut olmadıkları ortaya çıktı.

Kampanyla ilgili konuşan 25 yaşındaki bir Müslüman kadın yaptığı açıklamada: “Biz geleneklerimizi devam ettirmek istiyoruz, buna ihtiyacımız var, herkesin de bize anlayış göstermesi gerek.” dedi.

Projeyi başlatan kurumdan yapılan açıklamada ise, insanların özgürlüklerine karışmadıkları savunuldu, bazı kişilerin bu tür kıyafetleri kullanarak terör faaliyetleri yaptıkları iddia edildi.

Devami

Türkistan İslam Coğrafyasından değil mi?

Bugünlerde Suriye ile yatıp Mısır’la kalkıyoruz; Mısır’a yanıp Suriye’ye ağlıyoruz.
Bu duyarlılık, “Küresel Şer Odakları”nın İslam Coğrafyası üzerindeki “kirli emeller”inin ve melanetlerinin görülmesi, sistemli-plânlı bir propagandayla müslümanlara benimsetilmeye çalışılsa da, “gâvur ile dost olunamayacağı” hakikatinin içselleştirilmesi bakımından çok önemli.
Ancak, müslümanların “yerel düşünüş”ün kısıtlı ve biçimlendirilip kontrol altına alınmış kabuklarını kırarak “küresel düşünce boyutu”na geçebilmeleri, aralarındaki her türlü “sınırlar ve sınırlamalar”ı bertaraf edip “vahdet”i gerçekleştirebilmeleri, “Ümmet Şuuru”na erebilmeleri, “Ümmet Birliği”nin nasıl da elzem olduğunu anlamaları bakımından daha da önemli.
Artık müslümanlar, “İslam Coğrafyası” ile bütünleşmeye, kendi coğrafyasına sahip çıkmaya, aralarındaki bütün sınırlara ve engellere rağmen “Ortak Ümmet Duyarlılığı”nı kazanmaya eskisinden daha meyyal hale geldi; bu gerçekten önemli bir kazanım. Mısır ve Suriye’nin yanına Kafkasya’yı, Afganistan’ı, Irak’ı, Arakan’ı, Patani’yi, Mali’yi… de koyun. Artık bu parçalanmışlığın, bu kıyımın durdurulması için “emperyalist küfür güçleri”nden medet beklemenin ne kadar yanlış olduğu, çünkü zaten “Ümmet-i Muhammed”in başına bu “derin musibetler”i musallat edenlerin kendisinden medet umulan o “emperyalist şer odakları” olduğu artık daha net anlaşılmış bulunuyor.
Tam da bu noktada, “İslam Coğrafyası”nın sadece Afrika ve Arap ülkeleri ile bir kısım Uzakdoğu ülkelerinden, “Ümmet”in de sadece buralarda yaşayan toplumlardan ibaret olmadığını hatırlatma gereği doğuyor. Nedense bu zamana kadar bu gözardı edildi.
İşte Orta Asya… Türklerin ata yurdu… Bugün “Doğu Türkistan” ve “Batı Türkistan” olarak ikiye ayrılan, ardından Batı Türkistan’ın da kendi içinde beş parçaya bölündüğü Türkistan İslam diyarı… Ancak “Anavatan”a sahip çıkıldığı kadar “Atavatan”a sahip çıkmamayı anlayamıyorum. “Atavatan”ını terk eden Anadolu Türkleri, her nedense bir daha dönüp arkalarına bakmadılar ve irtibatı öyle bir kopardılar ki, şimdi tekrar bağlantı kurmanın elzem olduğu bir dönemde, oluşturulmuş derin uçurumu, aralığı, mesafeyi kapatmakta zorlanıyoruz; nasıl yapacağımızı bilemiyoruz.
Bu zamana kadar “Ümmetçi müslümanlar”ın, nedense yanlış yapıyormuş hissine kapılarak, “Milliyetçilik olmasın diye” Orta Asya müslüman Türk toplumlarını fiilen “Ümmet-i Muhammed”in dışında tutmalarını anlamak mümkün değil. Elbette milliyetçilik olmasın; ancak, “Türkistan’daki müslüman Türkler’i Ümmetin evlatlarından saymayan bir pratik”in de kabul edilebilir akli ve hissi bir yanı olamaz.
Nitekim adalete, hakkaniyete, gerçekçiliğe uygun olmaması pahasına Türkistan’ın İslam coğrafyasından, “Türkistan Türkleri”nin de İslam Ümmetinden olduğu gerçeğini yok saymanın bugünkü yansımalarına şöyle bir göz attığımızda, Ortaasya’da yaşanan insanlık dramının, ızdırabın, kıyımların mes’uliyetini biraz da kendi omuzlarımızda hissedebiliriz.
Bunu hissetmek zorundayız; çünkü Iraklısıyla, Suriyelisiyle, Filistinlisiyle, Mısırlısıyla “müslüman Arap”ın sorunu bizim derdimiz, “müslüman Afganlı”ın sorunu bizim derdimiz, “müslüman Afrikalı”nın sorunu bizim derdimiz, “müslüman Uzak Asyalı”nın sorunu bizim derdimiz, “müslüman Kürt”ün sorunu bizim derdimiz de, neden “müslüman Türkistanlı”nın, “Uygur”un, “Özbek”in vs. sorunu bizim derdimiz değil?
Müslümanlar olarak Türkistanlı müslüman Türk toplumlarının haklarının, özgürlüklerinin bizim için hiçbir önemi ve değeri yok mu? Neden Türkistan müslümanlarını “İslam kardeşliği”nin bir yerine sığdıramıyoruz; onları buna lâyık görmüyoruz?
Bugün Suriyeli, Mısırlı, Filistinli müslümanların özgürlük mücadelelerini destekleyen bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Yanlış mı? Hayır, doğru! Ancak aynı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, “Putperest-Komünist Çin” zulmü altında inim inim inleyen Doğu Türkistan’da, Uygur müslümanlarının yaşadıkları drama karşı nasıl bir politikası var? Onların özgürlüğü, hakları için nasıl bir uluslararası siyaset izleniyor? Bu vahşete karşı dünyanın ayağa kaldırılması gerekmiyor mu? El altından “müslüman Uygur Türkleri”nin örgütlenmesine, kendi “öz savunma güçleri”ni kurmalarına yardımcı olunması lazım değil mi? Neden müslüman Uygur Türklerinin hak ve özgürlükleri Çin ile olan “zorunlu ticaret hacmi”ne kurban ediliyor da, “Çin’in vahşi katliamları”na karşı kimsenin sesi çıkmıyor?
İşte Özbekistan… Özbekistan’da öyle bir diktatör hüküm sürüyor ki, tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün zalimlerin zulüm yöntemlerini bir araya getirmiş, tatbik ediyor. Bunu bütün dünyanın gözleri önünde, Amerika, Rusya, İngiltere, Çin ve diğer emperyalist ülkelerin onay ve desteğini alarak yapıyor. Buna dair ayrıntıları gazetemizde bugün başladığımız yazı serisinde ibretle ve tüyleriniz diken diken olarak okuyacaksınız. Ancak “Arap Baharı”nı destekleyen Türkiye, nedense Özbekistan’a ilgi duymuyor.
Şimdi her müslüman kendi vicdanına sormalı: Türkistan İslam Coğrafyası’ndan, müslüman Türkistan Türkleri de Ümmet-i Muhammed’den değil mi?

Devami