Orta Asya’da doğal gaz ve su sorunu

Kırgızistan Parlamento Komitesi kendi ülkesinden Özbekistan’a akan toprak sulama için su akışını azaltmayı tavsiye etti. Aynı zamanda ülkenin güneyinde doğal gaz teminatının sağlanması da istendi.

Bunun nedeni Toktogul barajında su eksikliği olarak gösterildi. Ancak bu günlerde baraj suyunun buz erimesi nedeniyle arttığı tespit edilmiştir.

İki devlet arasındaki esas problemin Özbek tarafının komşusuna gaz teminatını durdurması olarak değerlendirilmektedir.  Rusya’nın “Gazprom” şirketi “Kırgız Gazı” satın aldıktan sonra Özbekistan Kırgız tarafı ile yeni gaz anlaşması yapmak istemiyor. Bu arada ahalinin esas kısmı Özbekler olan Kırgızistan’ın güney bölgesinin 15 Nisan’dan sonra gaz teminatısız kaldığı bildirildi. Kırgız tarafının yeni patronu “Gazprom” aracılığıyla sonuç alma girişimleri de netice getirmeyen.

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev ülkenin güneyini doğal gaz ile temin etmek denetim altında olduğunu söyledi. Atambayev kendi vatandaşlarına bu konuda sabırlı olmalarını tesviye etti:

“Biz sınırlarımızda problem olan ülkelere (Özbekistan ve Tacikistan’a) hiçbir şekilde bağımlı kalmamalıyız. Onun için birkaç ay daha sabırlı olalım ki işin sonunda kazanan biz olalım”.

Orta Asya’da esas sorunun su sorunu olduğu bilinmektedir. Özbekistan bölgede pamuk üreten önemli ülkedir ve Kırgızistan ve Tacikistan’dan gelen suya ihtiyacı var. Bundan dolayı Özbek tarafı bu komşu ülkelerde yeni su barajları kurulmasını kesinlikle istememektedir. Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov iki sene önce mıntıkada su anlaşmazlığından dolayı savaş bile çıkacağından söz etmişti.

fergananews.com

Devami

Rus analistler: NATO Orta Asya’ya yerleşiyor

 

Rus basınına göre, NATO’nun Afganistan’dan çekildikten sonra Orta Asya’ya yerleşmek için girişimlerde bulunuyor.

NATO ve ABD’nin Afganistan’dan çekildikten sonra Orta Asya’ya kalıcı şekilde yerleşmek istediği ve bunun için görüşmeler yaptığı öne sürüldü.

Rus gazetesi Nezavisimaya Gazeta’da yer alan yorumlara göre NATO’nun en önemli hedefleri içerisinde Afganistan’dan askeri birliklerin çekilmesinden sonra Orta Asya ülkelerine yerleşmek. Moskova’daki Ukrayna hotelinde düzenlenen uluslararası güvenlik konferansında da bu konu gündeme taşındı.

Konferans üç yıldır Rusya Savunma Bakanlığı tarafından organize ediliyor. Önceki yıllarda konferansa katılan NATO askeri yetkilileri Ukrayna krizinden sonra toplantıya katılmama kararı almıştı. Konferansa ABD, Almanya, Fransa ve İtalya bağımsız askeri uzmanları ve araştırmacıları katıldı. Ukrayna, Gürcistan ve Moldova ise temsilci göndermedi.

Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Anatoli Antonov günümüzün en önemli sorunlarının renkli isyanlar, Ortadoğu ülkelerinde yaşanan gelişmeler ve Afganistan’dan askerlerin çekilmesinden sonra oluşacak yeni durum olduğunu savundu.

Rus analistlerin görüşüne göre NATO’nun Afganistan’dan çekilmesinden sonra 90’lı yıllarda olduğu gibi Taliban güçleri aktif hale gelecek ve bölge ülkelerini de etkilemeye çalışacak. 2015 yılında Orta Asya ülkelerinde sıcak çatışmaların yaşanabileceğine dair de uyarılar yapıldı.

NATO’nun çekilmesinden sonra Orta Asya’ya konuşlanacağına dair ilk belirtiler ittifakın Özbekistan’da askeri merkezi açması ile ortaya çıktı. Sürecin önümüzdeki dönem içerisinde de devam edeceğine ve diğer ülkelerde de etkili bir şekilde yerleşebileceğine dair analizler yapıldı.

http://www.dunyabulteni.net/

Devami

Çin, artık tüm Orta Asya’nın stratejik ortağı

Türkmenistan lideri Berdimuhammedov’un Çin’de imzaladığı sözleşme ile Çin, Orta Asya’daki tüm ülkelerle stratejik ortaklık yapan ülke haline geldi

20 Mayıs 2014- Çin, Türkmenistan ile imzaladığı stratejik ortaklık sözleşmesi ile Orta Asya’nın tüm ülkeleri ile “stratejik ortaklık” anlaşması yapan ülkeler arasına girdi.

Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhamedov Çin ziyareti sırasında bu ülkeyle arasındaki ilişkileri “stratejik ortaklık” konumuna getirmek için anlaştı. Böylece Çin Sovyet döneminden sonra Orta Asya’daki beş ülke ile de “stratejik ortaklık” anlaşması imzalamış oldu. Benzer anlaşmaları geçen yıl Tacikistan ve Kırgızistan ile yapmıştı.

Çin, stratejik ortaklıkları bazen ciddiye almasa da, Çin’in Türkmenistan ile olan ilişkilerinde ciddi görünüyor. Pekin’de Berdimuhammedov için çok etkileyici bir karşılama töreni yapıldı.

Çin yakın zamanda bölge ülkeleri ile işbirliğini artırmak için “İpek yolu ekonomik projesini” gündeme getirmişti.

Çin geçtiğimiz günlerde de Tacikistan’a “yüzlerce milyon dolar askeri yardım” sözü vermişti. Bu da Asya’da lider ülke konumunda olan Çin’in Orta Asya ülkeleri ile askeri işbirliği hazırlığında olduğu şeklinde yorumlandı.

Batı Türkistan olarak adlandırılan Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan Tacikistan ve Türkmenistan ile stratejik ortaklı imzalayan Çin, Doğu türkistan olarak adlandırılan Uygurların toprağını işgal altında tutuyor.

(Dünya Bülteni / Haber Merkezi)

Devami

Markaziy Osiyo davlatlari ittifoqi ushalmas orzumi? (Video dastur)

Yaqinda Turkiyaning Istanbul shahrida bo‘lib o‘tgan Xalqaro Turkistonlilar qurultoyida “zudlik bilan” O‘rta Osiyo davlatlari hamkorlik tashkiloti tuzish chaqirig‘i yangradi.

“Sovet Ittifoqi tarqalib ketgandan keyin, afsuski, davlatlarimiz orasida hamkorlik va xalqaro maydonda bir-birini qo‘llab-quvvatlash istalgan darajada amalga oshmadi. Xalqaro siyosat maydonidagi keyingi voqealar, xususan Qrimning Rusiya tarafidan qayta ishg‘ol qilinishi, Ukrainadagi voqelarning fuqaroviy urush tomon ketayotgani, bu fojeaviy voqealarning tarixiy ismi Turkiston bo‘lgan O‘rta Osiyo hududlariga ham yetib kelishi mumkinligiga ishorat qilmoqda. Bu esa xalqlarimizning asrlar davomida kutgan haqiqiy mustaqilligini va tarixiy haqiqatlarga asoslangan hamkorliklarini yo‘qqa chiqarishi mumkin.

Shuning uchun ham Xalqaro Turkistonliklar qurultoyi sizlarni tarixiy bir vazifani ado etishga da’vat qiladi. Bu zudlik bilan O‘rta Osiyo Davlatlari Hamkorlik Tashkilotining tuzilishi va e’lon qilinishidir”, deyilgandi Istanbuldagi anjuman yakunida qabul qilingan bayonotda.

Xalqaro Turkistonliklar Hamkorlik Jamiyatining birinchi qurultoyida Markaziy Osiyo respublikalari vakillari, bu o‘lkalarning yurt tashqarisidagi vatandoshlari, mintaqa siyosatiga ixtisoslashgan ekspertlar to‘plandilar.

Tashkilotchilarga ko‘ra, jamiyatdan ko‘zlangan maqsad, turkistonliklarni birlashtirish, mintaqadagi davlatlar o‘rtasidagi munosabatlarda mavjud muammolarni hal etishda ishtirok etish, qadimdagi “Turkiston hamkorligini qayta tiklash”ga hissa qo‘shishdir.
Ammo, Markaziy Osiyo davlatlari orasidagi qator siyosiy muammolar – chegara masalalari, o‘zaro viza tizimlari, savdo-sotiqdagi kelishmovchiliklar tashqari madaniy hamkorlik ham Sho‘rolar qulashi bilan qariyb to‘xtab qolgan bir paytda bu kabi maqsadlarni amalga oshishi neqadar imkonli?

Gulsevar Zamon qurultoy tashkilotchilari va ishtirokchilarining fikrlarini o‘rgangan.

Video dasturni ushbu linkdan tamosha qiling

http://www.bbc.co.uk/uzbek/multimedia/2014/05/140508_video_istanbul_conference.shtml

 

Яқинда Туркиянинг Истанбул шаҳрида бўлиб ўтган Халқаро Туркистонлилар қурултойида “зудлик билан” Ўрта Осиё давлатлари ҳамкорлик ташкилоти тузиш чақириғи янгради.

“Совет Иттифоқи тарқалиб кетгандан кейин, афсуски, давлатларимиз орасида ҳамкорлик ва халқаро майдонда бир-бирини қўллаб-қувватлаш исталган даражада амалга ошмади. Халқаро сиёсат майдонидаги кейинги воқеалар, хусусан Қримнинг Русия тарафидан қайта ишғол қилиниши, Украинадаги воқеларнинг фуқаровий уруш томон кетаётгани, бу фожеавий воқеаларнинг тарихий исми Туркистон бўлган Ўрта Осиё ҳудудларига ҳам етиб келиши мумкинлигига ишорат қилмоқда. Бу эса халқларимизнинг асрлар давомида кутган ҳақиқий мустақиллигини ва тарихий ҳақиқатларга асосланган ҳамкорликларини йўққа чиқариши мумкин. Шунинг учун ҳам Халқаро Туркистонликлар қурултойи сизларни тарихий бир вазифани адо этишга даъват қилади. Бу зудлик билан Ўрта Осиё Давлатлари Ҳамкорлик Ташкилотининг тузилиши ва эълон қилинишидир”, дейилганди Истанбулдаги анжуман якунида қабул қилинган баёнотда.

Халқаро Туркистонликлар Ҳамкорлик Жамиятининг биринчи қурултойида Марказий Осиё республикалари вакиллари, бу ўлкаларнинг юрт ташқарисидаги ватандошлари, минтақа сиёсатига ихтисослашган экспертлар тўпландилар.

Ташкилотчиларга кўра, жамиятдан кўзланган мақсад, туркистонликларни бирлаштириш, минтақадаги давлатлар ўртасидаги муносабатларда мавжуд муаммоларни ҳал этишда иштирок этиш, қадимдаги “Туркистон ҳамкорлигини қайта тиклаш“га ҳисса қўшишдир.

Аммо, Марказий Осиё давлатлари орасидаги қатор сиёсий муаммолар – чегара масалалари, ўзаро виза тизимлари, савдо-сотиқдаги келишмовчиликлар ташқари маданий ҳамкорлик ҳам Шўролар қулаши билан қарийб тўхтаб қолган бир пайтда бу каби мақсадларни амалга ошиши неқадар имконли?

Гулсевар Замон қурултой ташкилотчилари ва иштирокчиларининг фикрларини ўрганган.

 

 

 

Devami

Doğu Türkistan’da devlet doğuran bir isyan: Kumul İsyanı

 

Doğu Türkistan’da devlet doğuran bir isyan: Kumul İsyanı

1911’de Sun Yat Sen’in gerçekleştirdiği bir devrimle Çin’de Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra, Çinli Han kökenlilerin bölgedeki tarım alanlarına yerleştirilmesi, Nisan 1931’de Kumul’da Niyaz Hacı ve Salih Darga liderliğinde girişilen ve bağımsızlığa uzanan bir isyanı tetikledi.

Bugün, Çin işgali ve zulmü altında bulunan ve Çinlilerin “Sinkiang-Sincan-(Yeni Sömürge, Yeni Toprak-Kazanılmış Toprak)” adını verdikleri “Doğu Türkistan”, tarih boyunca birçok devletin kurulduğu ve bağımsızlık mücadelesinin yapıldığı bir yer oldu. O mücadelelerden biri de 1933 yılında “Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti”nin ilanıyla sonuçlanan “Kumul İsyanı” idi. Doğu Türkistan tarihinde önemli bir yere sahip olan Yakub Beg’in kurduğu “Kaşgar Hanlığı-Atalık Gazi Devleti”nin, 1878’de Çinliler tarafından yıkılmasından sonra bölgede şiddetli bir zulüm, baskı ve işkence dönemi başladı.

Kaşgar’ı işgal eden Çin birliklerinin Yakub Beg’in mezarını açarak cesedini yakmalarıyla başlayan bu süreç, Mançu Hanedanlığı’nın atadığı fakat zamanla bağımsız hale dönüşen vali ve memurların, Doğu Türkistan’ı Çinlileştirme ve asimilasyon eğilimleriyle devam etti. 1911’de Sun Yat Sen’in gerçekleştirdiği bir devrimle Çin’de Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra, Çinli Han kökenlilerin bölgedeki tarım alanlarına yerleştirilmesi, Nisan 1931’de Kumul’da Niyaz Hacı ve Salih Darga liderliğinde girişilen ve bağımsızlığa uzanan bir isyanı tetikledi.

Ayaklanma, Ocak 1933’de Turfan’da Mahmud Muhiti, Şubat 1933’de Hoten’de Mehmed Emin Buğra, Altay’da Şeref Han Töre olmak üzere Musul Maksut, Hafız Beg, Sabit Damolla, Osman Beg, gibi liderlerin de iştirakiyle hızla bütün Doğu Türkistan’da yayıldı. İki yıl süren zorlu mücadele döneminde Rusların, Doğu Türkistan Valisi Jing Şu Ren ile anlaşarak vali güçlerine silah yardımı yapmasına ve desteğine rağmen hareket başarıya ulaştı. Böylece Çin’in 19. Eyaleti olarak saydığı Doğu Türkistan, İli vilayeti ve Urumçi’ye bağlı birkaç kaza dışında tamamen kurtarıldı. 12 Kasım 1933 yılında Cumhurbaşkanı Niyaz Hacı ve Başbakan ise Sabit Damolla olmak üzere Kaşgar’da “Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti” ilan edildi. Cumhuriyet’in devlet amblemi, hilal ve üç yıldız arasında bulunan Osmanlı tuğrası formunda bir kompozisyon ile beraber, Kur’an-ı Kerim’den ayetler, “İslamiyyet, Azadiyyet, Adalet, Uhuvvet” prensipleriyle bezeli “Yaşasın Türkistan Azadlığı, Kutluk Bulsun İslam Hâkimiyeti” sözünden oluşmaktaydı.

Türkistan’da önemli etkiler bırakan ve milli kimliğin pekişmesine katkı yapan bu yeni Cumhuriyet’in tanınması için Başbakan Sabit Damolla, Afganistan, İran, İngiltere ve Türkiye nezdinde girişimlerde bulundu, yardım talep etti ise de bir netice alamadı. Bu devletin varlığına tahammülleri olmayan Rusya ve Çin’in Doğu Türkistan’ın paylaşımı konusunda ittifakıyla 6 Şubat 1934’te, hiçbir yerden yardım alamayan“Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti” yıkıldı. Doğu Türkistan’ı yetiştirdiği en önemli mücahid ve devlet adamlarından ve Kumul isyanının baş aktörlerinden Niyaz Hacı ise önce Urumiçi’de kurulan Çin ordusunun komutanı Şen Şi Şey hükümetinde başbakan yardımcısı yapıldıysa da sonra tutuklanarak diğer bağımsızlık taraftarları ile birlikte 1942’de şehit edildi.

Kaynaklar:

Doç. Dr. S. Gömeç, Doğu Türkistan’da Yakub Han Dönemi Ve Osmanlı Devleti İle İlişkileri,Ankara Üniversitesi, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 9, Yıl: 1998.

http://maarip.org/tr/2013/11/13/dunyanin-ilk-islam-cumhuriyeti-80-yil-once-bugun-kurulmustu/

Gökbayrak Dergisi,  “Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti Devlet Arması”, Yıl:7, Sayı: 40, Mart-Nisan, 2001.

http://www.dunyabulteni.net/

Devami

Türkistan’dan büyük göç devam ediyor!

 

 

5.MTS_20140506_155800.002

Dernek Başkanı Burhan Kavuncu’nun Kurultay açış konuşması :

Elhamdu li-llahi rabb-il-alemîn.

Es-Salatu ve’s-selamu alâ rasulina Muhammed ve

Alâ âlihi ve ashabihi ecmaîn.

Dünya’nın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden davetimize icabet eden kıymetli misafirlerimiz. Hepinize hoş geldiniz diyor, selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum Burada bulunan Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar konuşmacı misafirlerimize ve her kavimden, kabileden katılan mihmanlarımıza teşekkür ediyorum, hoş kelipsiz..

Sözlerime başlamadan önce geçtiğimiz günlerde, Dernek olarak T.C. devlet yetkililerine yazdığımız bir dilekçeyi dikkatlerinize sunacağım:

“Derneğimiz tarafından verilen dilekçe ekindeki listelerde isimleri bulunan Türkistanlı hemşehirlerimizin ihtiyaç ve talepleri, tavassutlarınız sayesinde büyük ölçüde karşılanmıştır. Bu kişilere ikamet belgesi verilmiş, ayrıca Türkiye’de muhacerette bulunan Türkistanlıların çocuklarının eğitimleri için Milli Eğitim Bakanlığı düzenleme yapmış ve sağlık ve sosyal güvenlik problemleri geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile büyük ölçüde giderilmiştir. Yapılan değerli çalışmalar ve sarfedilen emekler için Türkiye’deki bütün Türkistanlılar adına şükranlarımızı arz ediyoruz.

İçişleri Bakanlığı’nın yazılı emirleri ile ikamet tezkeresine sahip olan hemşehrilerimizin hayır dualarını iletmekten kıvanç duyar, muhacir kardeşlerine fedakarca hizmet eden kıymetli yönetici ve personele teşekkürlerimizi sunarız. Esasında bin yıldır ayrı coğrafyalarda yaşamamıza rağmen, aynı ataların çocukları olan Türkistanlıların Türkiye Cumhuriyeti devleti ve halkı tarafından ‘Yabancı’ olarak görülmediklerini, her vesile ile bizleri bağrına basan kardeşlerimizin sıcak ve kardeşçe uygulamalarından yakinen bilmekte ve yaşamaktayız. Elbette mevcut sınırlar ve yasal prosedürler bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Yabancılar Yasası ve benzeri mevzuat ile muhatap olmak bizlere acı vermektedir. Ama bu mevzuat soydaş ve dindaş halkları birbirinden ayırmayacak, bilakis bağlarımız daha da kuvvetlenecektir ümidindeyiz.

Mevcut durumda Türkiye’de bulunan Türkistanlı muhacirlerin (ekseriyeti Özbekistan, Çin, Tacikistan, Kırgızistan, az miktarda da Türkmenistan, Afganistan, İran ve Rusya vatandaşı olan Müslümanların) çözüm bekleyen en önemli problemleri ve talepleri özetle şöyledir:

1- Daha önce Birleşmiş Milletler’e iltica başvurusunda bulunmuş olan Türkistanlılar, kendilerine verilmiş olan geçici Sığınmacı Kimlikleri ile, gösterilen yerleşim merkezlerinde ikamete devam ederken haklarında BM tarafından verilecek olan kararı kaygı ile beklemektedirler. BM müspet karar verse 3. bir ülkeye, genellikle bir Batı ülkesine gönderilmek veya iltica başvurusunun reddi halinde geldikleri ülkelere iade edilmek endişesi içindedirler. Bu konu, Türkiye’de bulunan Türkistanlılar’ın en hayati problemi, en büyük endişe kaynağıdır. Çünkü bu insanlar sadece Türk ve Müslüman oldukları, ya da ülkelerinde özgür ve müslümanca yaşamak istedikleri için, herhangi bir olayla, eylemle ilgileri bulunmadığı halde, maruz kaldıkları siyasi/ dini baskılar sebebiyle göç etmek zorunda kalmışlardır. Ekteki (1) numaralı listede isimleri bulunan aileler sığınmacı kimliği ile yıllardan beri Türkiye’de hayatını devam ettirmektedir. Bu kişiler BM’ye bağımlı statüden kurtarılarak doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin himayesinde (uluslar arası koruma altında), mümkünse vatandaşlık kazanma sürecinde normal ikamet ve yaşama şartlarının sağlanmasını istemektedirler. Yetkili makamların BM sığınmacısı olanTürkistanlıların bu durumdan kurtulma isteğine ciddiyetle eğileceklerini ümit ediyoruz.

2-Ekteki (2.) listede isimleri bulunan Uygur, Özbek ve Kırgız aileler, herhangi bir belgeye (kimlik, pasaport, vs) sahip değildir. Bu kişilerin beyanları veya tanıyan, kefil olanların şehadetleri sonucunda yasal prosedür kazanmaları gerekmektedir. Bu konuyu da emir ve tavassutlarınıza arz ederiz.

3-Ekteki (3.) listede bulunan ailelere mensup kişiler, sığınmacı ve benzeri durumları bulunmamakla beraber, ülkelerine geri döndüklerinde hayati tehdit altında kalacaklarını beyan etmekte fakat normal ikamet tezkeresi istemektedirler.

Ekteki listelerde isimleri bulunan kişiler ve aileleri, derneğimiz üyeleri tarafından titizlikle araştırılarak herhangi bir kriminal durumlarının olmadığı konusu kefil ve şahitlerce teyit edilmiştir. Türkistanlı muhacirler genel olarak yasalara saygılı, dini inanç ve ibadetlerini yaşama hususunda titiz, çalışkan ve dürüst insanlardır. Ülkemizde bulundukları sürece, genel ahlaka, kardeşlik münasebetlerine ve ülke menfaatlerine faydalı olacakları inancındayız. Bu taleplerin karşılanmasının, Ortaasya’dan gelmek zorunda kalmış insanlarımızın hayatlarını bir nebze de olsa kolaylaştıracağı ümidiyle saygılarımızı sunarız.”

Okuduğum bu dilekçedende anlaşılacağı gibi yüzbinlerce Türkistanlı kardeşimiz, bu topraklara sığınmış durumdadır. Tıpkı bizim ata babalarımız gibi onlar da hayatlarını sürdürebilmek için bir vatan olarak gördükleri Türkiye’ye koşup gelmiş, tutunmaya çalışmaktadırlar.

TÜRKİSTAN ÜLKELERİ’NDEN KAÇIŞ DEVAM EDİYOR

Peki ne oldu ki bu insanlar öz vatanlarını ana ata yurtlarını bırakıp geliyorlar? Türkiye’de yüzbinlerle ifade edilen Türkistanlı mülteci sayısı, dünya genelinde milyonları bulmaktadır. Çin işgali altındaki Doğu Türkistanlıları anlamak kolay da, yaklaşık 23 sene önce istiklalini kazanmış olan Batı Türkistan’dan insanlar bugün niye kaçmaya çalışıyorlar?

Türkistan’dan kaçışın başlıca üç sebebi var. Ayrıntılara girmeden başlıklar halinde bu sebepleri şöyle sıralayabiliriz:

1-Türkistan ülkelerindeki mevcut rejimler veya yöneticiler, Sovyet Rus rejiminin varisidir. Bu yönetimler eski dönemde kurulmuş veya işbaşına getirilmiş olup, halkların gerçek özgürlük ve istiklal taleplerini, diktatörlüklere mahsus yollarla bastırıyorlar. Siyasi örgütlenme, fikir ve ifade hürriyeti olmadığı için bir çok insan, rejim muhalifi, kaçak duruma düşmekten kurtulamıyor. 2-Türkistan halklarının İslam’ı yaşama arzu ve talepleri, komünist kalıntısı yöneticiler tarafından irtica veya terör olarak adlandırılmaktadır. İslama uygun kılık kıyafet, dini eğitim ve diğer zaruretler yasaklandığı için insanlar hicret etmek zorunda kalıyorlar. 3-İktisadi sebepler. Özellikle Özbekistan’da ekonomi çökmüş durumdadır. Çalışan erkek nüfusun neredeyse yarısı ülke dışındadır. Tacikistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’da da durum iyi değildir. Ekonomik sebeplerle göç vermeyen Kazakistan nispeten daha iyi durumdadır.Yöneticiler sadece kendilerinin ve çevrelerinin menfaatlerini düşündüğünden, sürekli yolsuzluk olayları gündemdedir. İş başındaki hırsızlar ailesi kendi aralarında bile çekişmekten, yağmaladıkları milli serveti ülke dışına kaçırmaktan utanmamakta, birbirlerini deşifre etmektedirler. Benzer durumlar Türkistan dışında eski Sovyet cumhuriyetlerinin çoğunda geçerlidir.

Sovyet döneminde sömürge olan ülkelerimiz, siyasi ve ekonomik olarak ayakta duramayacak bir şekilde İstiklal sahibi olmuşlardır. Bugünkü durumumuz Sovyet döneminde gerçekten sömürge olduğumuzun da bir ispatıdır. Kazakistan, Rus nüfusu, teknoloji ve eğitimden almış olduğu payla farklılık göstermektedir.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim; demek ki, bizi Rusların idare etmesinden kurtulmamız yetmiyormuş. İstiklal, aynı zamanda zihinlerin de işgalden kurtarılmasını ve kendi ayakları üzerinde durabilecek bir irade ve yeteneğe sahip olmayı da gerektirmektedir.

ULUĞ TÜRKİSTAN DAVASI

Bugün yaklaşık 62 milyonluk nüfusuyla Batı Türkistan, 30 milyonluk Doğu Türkistan, 10 milyonluk Güney Türkistan, 15 milyonu bulan Rusya müslümanları Uluğ Türkistan’ın azadlığını bekliyor. Bazı hemşehrilerimiz, Çin ve Rus işgallerine karşı ABD’yi kurtarıcı olarak görmektedir. Bu hemşehrilerimiz büyük bir yanılgı içindedirler. Geçmişte iki zalimden birini kurtarıcı zannedenler nasıl hüsrana uğradıysa, bugün de Amerika’yı hürriyetin garantörü zannedenler aynı hataya devam ediyorlar. İngiltere, Afganistan ve Hindistan’ı sömürgeleştirdikten sonra nasıl Türkistan üzerinde pazarlıklar yaptıysa, bugün de Amerika benzerini yapıyor.

Çin ve Rusya büyük zalimlerdir amma, İngiltere ve Amerika ehveni şer değildir. İngilizler tarih boyunca insanlığın en büyük düşmanı olduktan sora bugün yerini ABD’ye bırakmış. 1945. yılda Japonya’ya iki atom bombası atarak 400 bin sivil insanı öldüren Amerika, tarihin ve dünyanın en büyük teröristidir. Bugün Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile birlikte ABD, dünyayı en adaletsiz ve zalim bir şekilde yönetmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, dünyadaki emperyalist sistemin patronluğunu yapmaktadır.

Ülkelerimizdeki zalim yöneticiler, bunların kontrol ve himayesinde iktidarlarını sürdürüyor. Rusya, Çin veya ABD arkasında durmasa, silah ve ekonomik destek vermese, hiç bir diktatör ayakta duramaz. 2005’teki Andican olaylarında kulağını çekmiş olması bizi yanıltmamalı. Sistem aynı şekilde işlemeye devam ediyor.

Emperyalist devletler kendi aralarında birlik beraberlik içinde iken, mazlum halkları milliyetçilik, kabilecilik, mezhepçilik veya tekfircilik gibi fitnelerle birbirine düşman ediyor. Bir Özbekle bir Kırgızın düşman olmasının nasıl bir mantığı olabilir? Komşu halklar ve ülkeler arasındaki rekabet ve düşmanlıklar, emperyalistlerin daha çok silah satması, bizim daha yoksul ve zayıf düşmemizden başka bir sonuç vermiyor. Tarihte ve günümüzde bu hataları çok yaptık, ama artık aklımızı başımıza almalıyız.

1730’larda Kazak bozkırlarında başlayan Rus işgali 1865’te Batı Türkistan’ın tamamına yayılmış, 1991’e kadar devam etmiştir. Rus işgalinin en büyük başarısı, Türkistan halklarını birbirinden ayırarak parçalamak olmuştur. Çin’in Doğu Türkistan’daki işgali 1850’lerden beri devam ediyor. 1.5 milyarlık Çin karşısında Doğu Türkistan tek başına nasıl bir varlık ifade edebilir? Türkistan’ın Doğusu ve Batısıyla bir bütün olarak var olabileceğini unutmamalıyız

100 sene evvel bir tek vatan olan Türkistan nasıl bu duruma geldi? Önce, kendi bilinçsizliğimiz yüzünden. Doğu Türkistanlılar Türkistan ismini bırakmadıkları gibi, Türkistan’ın 1000 yıllık alfabesi olan Çağatay yazuğunu da muhafaza ettiler. Batı’da ise ne isim kaldı ne de alfabe. Dilimize, alfabemize ve Türkistan ismine sahip çıkan Doğu Türkistanlı kardeşlerimize huzurlarınızda şükranlarımızı sunuyorum. Mao’nun katliamları Doğu Türkistan’ı yok edemedi. Ama Batı’da Kırgız, Kazak, Özbek milliyetçiliği ve bölücülük fitnesi bizi daha fazla tahrip etti.

Türkistan halklarını tefrikaya karşı Ümmet bilinci içinde kardeşliğe, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaya çağırıyoruz. Türkistan’ın istiklali için verilen mücadelede tarihe adını yazdıran Kokant Muhtar Hükumetine, Kazak Alaş Orda Hükûmetine, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne, Uygur mücahidlere, Basmacılara, Korbaşılara, 1986 Jeltoksan olaylarında şehid düşenlere, Mustafa Çokay, Osman Batur, Sabit Damolalara selam veriyoruz. Sizlerin torunları olmaktan ve sizin yolunuzu takip etmekten iftihar ediyoruz. Özellikle, Alaş Orda hükumetinde çalışan şehid şairimiz Abdülhamid Süleyman Çolpan, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin reisi olan Alihan Töre Sağuni, Özbek- Kazak- Uygur ayrımı olmadan Türkistanlı olmayı bizlere öğrettiler. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum

Uluğ Türkistan, bizim cehaletten, ilimsizlikten, fitneden kurtulup İslam’ın aslına, Kur’ana ve peygamberin sahih sünnetine dönüşümüzle tesis kılınacaktır.

Devami

TÜRKİSTAN KURULTAYI İSTANBUL’DA TOPLANDI

 

Orta Asya’daki Cumhuriyetler, Türkistan Cumhuriyetleri olarak zikredilmelidir”

IMG_1906

Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği tarafından organize edilen Uluslararası Türkistan Kurultayı, 27 Nisan Pazar günü İstanbul Üsküdar’daki Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde toplandı. Dahilden ve taşqardan büyük katılımın olduğu Kurultay sabah 9.30’da başladı.

Kurultaya katılanlar arasında Türkiyelik Özbeklerden Prof.Orhan Kavuncu, Prof.Salih Aynural, Abid Okuyan, Türkiyelik Kazaklardan Yrd.Doç.İbrahim Kalkan, Türkiyelik Tatarlardan Dr.Ataalp Pınarer, Ürdün Buharalılar Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari, Türkiyelik Türklerden Prof.Coşkun Çakır, Prof.Fethi Gedikli, Doğu Türkistan Maarif Derneği Y.K. Üyesi Abdulahad Abdurrahman, Genç Türkistanlılar Hareketi Başkanı Ferhat Aynural, Doğu Türkistan Vakfı Genel Sekreteri Doç.Ömer Kul, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı İlyas Saka, Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Fransa’dan Özbekistanlı siyasi analist Kemaleddin Rabbim, İsveç’ten Türkistan’ın ziyalı alim kişilerinden Muhammed Salih Abutov, Özbekistan’dan eski milletvekili, yazar Abdulkerim Bahruddin, Kırgızistan’dan gazeteci Mıktıbek Arstanbekov, insan hakları savunucusu Ravshanbek Gapirov, Kırgızistan’ın önemli alimlerinden Reşat Kari Kemalov, Doğu Türkistan Uygur alimlerden Abdulhakim Makhdum da bulunuyordu .

 

3.MTS_20140506_155428.919

Kur’an-ı Kerîm okuyan Azerbaycanlı  kardeşimiz

Önceden duyurulduğu gibi Kur’an-ı Kerim tilaveti ve sinevizyon gösteriminden sonra, UTD-DER başkanı Burhan Kavuncu açış konuşmasını yaptı. Burhan Kavuncu kısaca,

“Türkistan’dan Türkiye ve diğer ülkelere yönelik büyük göç dalgasının devam ettiğini, bunun sebeplerini ve herkesin bir şeyler yapması gerektiğini” söyledi. Türkistan’dan göçün sebeplerini özetlediği konuşmasında Kavuncu üç ana başlık saydı: Türkistan ülkelerindeki despotik yönetimler, eski rejim kalıntılarının yeni İslam düşmanlığıyla birleşmesi ve ekonomik çöküntü. İstiklal için gereken ‘kendi ayakları üzerinde durabilme’ yeterliliğinin müstakilleşme döneminde Türkistan ülkelerinde bulunmadığını belirten Kavuncu, Rus ve Çin zulmüne karşı ABD ve Batı’yı kurtarıcı olarak gören zihniyeti de eleştirdi. BM Güvenlik Konseyi’nin dünyayı zalim bir şekilde yönettiğini, aralarında problemler olsa da Dünya halklarına karşı tek bir emperyalist sistemin yürürlükte olduğunu, müslüman halkların kendi aralarında fitnelere düşüp vuruşmaktan vazgeçmeleri gerektiğini söyledi. Konuşmasının sonunda Burhan Kavuncu Türkistan’daki istiklal mücadelelerinde adını tarihe yazdıran kahraman atalarımızdan bazılarını zikrederek “sizlerin torunları olmaktan ve sizin yolunuzu takip etmekten iftihar ediyoruz” dedi.

 

1. oturum

Öğleden önce yapılan birinci oturumun başlığı “Dünden Bugüne Türkistan”dı. Oturumda Prof.Orhan Kavuncu, Yrd.Doç.İbrahim Kalkan, Dr.Ataalp Pınarer, Prof.Fethi Gedikli, Ürdün Buharalılar Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari konuşmacı olarak, Türkiyeli Türklerden Prof.Coşkun Çakır oturum başkanı olarak yer aldı. Konuşmacıların hepsi de ayrı ayrı “aslında hepimizin Türkistanlı” olduğumuza vurgu yaptılar. Oturum başkanı Prof.Coşkun Çakır, kendisinin aslında Tokatlı olduğunu ama Türkistan muhabbetiyle dolu olduğunu ve atalarımızın Türkistan’dan gelmeleri hasebiyle kendisini Türkistanlı olarak hissettiğini söyledi.

 

IMG_1897

Birinci oturumun ilk konuşmacısı Prof.Orhan Kavuncu “Türkistan kavramının kültürel, coğrafi, tarihi ve demografik çerçevesi” başlıklı tebliğinde Türkistan kavramının yer aldığı tarihi metinlerden örnekler sundu. Orhan Kavuncu Türkistan kavramıyla karşılaştığı durumlara dair hatıralarını anlatarak başladığı konuşmasında “Kiçi Türkistan- Uluğ Türkistan” tartışmasına değindi. Firdevsi’nin Şehmnamesinde, Ebu Bekr Muhammed bin Cafer en-Narşahi’nin Tarih-i Buhara isimli kitabında, Hazreti Türkistani Hoca Ahmet Yesevi’nin hayatı ve tesirlerinde, Ali Emiri Efendi’nin tercüme ettiği Küçükçelebi-zade İsmail Asım Efendi’nin (ölümü 1173 Hicri/ 1759-60) Acaibü’l letâif (Hıtay – Türkistan Seyahatnamesi) kitabında Türkistan kavramının kullanımına dair delilleri zikretti. Türkistan kavramının coğrafi olarak Orta Asya’da 6 milyon km2’lik bir alanı oluşturduğunu, bugün 110 milyonluk müslüman bir nüfusu kapsadığını ifade ettikten sonra “Batı Türkistan’daki kardeş cumhuriyetlere Türkistan Cumhuriyetleri denilmesini teklif etti.

 

8.MTS_20140506_160041.432 (1)

 

1.Oturumda konuşan Prof.Fethi Gedikli’nin tebliğinin konusu ise İslam hukukuna büyük katkısı olan Türkistanlı hukukçular”dı. İslam Hukuku bünyesinde “Buhara Hukuk Okulu” diye bir geleneğin varlığına işaret eden Prof. Gedikli şu hususlara da değindi : “Burada sunulan liste elbette bu bölgede yetişen hukukçuların tamamını ihtiva etmemektedir. Gözden kaçan, burada yetiştiği halde başka yerlere göçüp oralarda eser veren isimler de çoktur. Böyle bir liste yapılırken Ahmet Özel’in Hanefi Hukuk Alimleri kitabı önemli bir kaynak olabilir. Ancak bu kadarı bile bu bölgede ne muazzam bir miras teşekkül ettiğinin göstergesi sayılmaya yeterlidir. Sonraki dönemlerde bu mirasın nasıl tevarüs edildiği, bölgedeki ulemanın özellikleri, ele aldığımız dönemdeki gibi daha sonra neden büyük alimler yetiştirmediği ayrıca tahlil edilmelidir. Son cümle olarak şunu söyleyebilirim ki, geçmişte bölgede gördüğümüz bu muazzam ilmi zenginlik gelecekte de aynı gelişmenin tekrarlanabileceğine olan inancımızı kuvvetlendirmektedir. Bir kez böyle büyük alimler yetiştirmiş bir muhitte bunu tekrarlama kabiliyeti vardır; bunun harekete geçirilmesi gerekmektedir”.

1.Oturumun bir diğer konuşmacısı Yrd.Doç.İbrahim Kalkan tebliğinde, Uluslararası İlişkiler açısından Türkistan kavramını ele aldı. 20. asrın başında sahnelenen ‘Büyük oyun’ ile sonundaki ‘Yeni Büyük oyun’a değinen Kalkan uluslararası ilişkiler açısından Türkistan’la ilgili en büyük meselenin “Türkistan adının uluslararası ilişkilerde resmi olarak yer almaması” olduğunu ifade etti. “Dış politikada ya da resmi uluslararası ilişkiler metinlerinde Türkistan’a yer vermek bir yana insanlar Türkistan adını telaffuz etmekten bile kaçınmaktadır” dedi. Günümüzde Türkistan’ın daha çok kültürel bir kavram haline geldiğini söyleyen Kalkan, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Bu soruyu tek bir sözcükle cevaplamak mümkündür: Sömürgecilik”.

Türkistanlı kıymetli ilim adamının altını çizdiği hususlar gerçekten önemliydi: “Rusya, Çin ve İngiltere’nin 18, 19 ve 20. yüzyıllar boyunca Avrasya’da yürüttükleri sömürge politikaları sonucunda Türkistan bölgesi sömürgeci güçlerin mücadele alanı haline geldi. Bu ‘Büyük Oyun’ denilen tarihi sürece ‘Türkistan’ın Paylaşılması’ da denebilir pek ala”.

İngiliz stratejist Mackinder‘in “Dünya Adasının en önemli bölgesi ise Volga-Doğu Sibirya, Kuzey Buz Denizi-İran-Afganistan arasında kalan merkez bölgedir. Bu bölgeye egemen olan güç Dünya Adasına egemen olur. Dünya Adasına egemen olan ise Dünya’ya hâkim olur” sözlerini nakletti. “Yeni Büyük Oyun”da İngiltere’nin yerini ABD’nin aldığına işaret eden Kalkan,

yapılması gereken en önemli ve en kolay işin Türkistan kelimesini yaymak olduğunu belirtti.

 

 

8.MTS_20140506_160239.415

İstanbul Kırım Türkleri adına yaptığı konuşmada Kırım’da yaşanan son gelişmeleri ele alan Dr.Ataalp Kadir Pınarer, özetle : Kırım’ın 1883’ten sonra 2. kez Rusya tarafından ilhak edildiğini, Kırım Tatar Türklerinin mücadelesinin Türkistan’daki mücadeleden ayrılamayacağını, jeostratejik açıdan ne kadar önemli olduğunu, 15 asırdır bir Türk yurdu olan Kırım’da Rusya’nın sistematik politikaları sonucu Kırım Tatar Türklerinin nüfusa oranının % 14’e düştüğünü, en yoğun göçün Anadolu’ya olduğunu, 1917 Vatan Cemiyeti ve Kırım Tatar Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılışını, 18 Mayıs 1944’te yapılan tehcir ve soykırımı anlattıktan sonra günümüzde yaşanan olaylara da değindi:

Kırım’ı ilhak eden Rusya, Tatarların desteğini alabilmek için görünüşte bazı haklar tanısa da, Kırım Tatarları Ruslara güvenmemektedir. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun geri dönüşünün engellenmesi ve Tatar azınlığa yöneltilen tehditler, bu güvensizliğin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Rus işgalinin uzun süreceği anlaşılmakla beraber Kırım’daki Tatar Türk nüfusu daha da azalmaya başlamıştır.

Oturum’un son konuşmacısı, Ürdün Buhari Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari idi. dr.Bukhari konuşmasında Ürdün’deki Türkistanlıların durumlarını ve karşı karşıya bulundıkları meseleleri anlattı. Türkistanlıların Ürdün’de, kuruluşundan itibaren asli bir unsuru olduğunu ifade etti. Kültür ve geleneklerini yaşatan Türkistanlıların, Türkistan ismine sahip çıktıklarını ifade etti.

IMG_1926  Abdulahad Abdurrahman

Öğleden sonraki programın yoğunluğu sebebiyle son oturumdaki serbest konuşmaların bir kısmı, 1.oturumun hemen arkasına alındı. Bu bölümde Doğu Türkistan Maarif Derneği adına Yönetim Kurulu Üyesi Abdülahad Abdurrahman, Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve Belçika’dan gelen eski Türkistanlı muhacirlerden Muhammed Abid Okuyan konuşmalarını yaptılar.

10.MTS_20140506_160312.238  Rıdvan Kaya

 

10.MTS_20140506_160341.582  Muhammed Abid Okuyan

 

Öğle namazı ve yemek için verilen arada, Türkistanlıların ve Türkiye’li kardeşlerinin kaynaşmaları görülmeğe değer idi. Yenilen nefis Türkistan pilavına çevrede oturan halkın da geniş iştiraki oldu. Dağıtılan kımız ve kazilar yetmedi. Öğle namazından sonra, diğer oturumlara geçildi.

 

14.MTS_20140506_160601.468   Prof.Dr.Salih Aynural

2.Oturumun konusu “Türkistan ülkelerinde İnsan Hakları İhlalleri ve Türkiye-Türkistan İlişkileri” idi. Oturumu yöneten Prof.Salih Aynural, Türkiye ve Türkistan münasebetlerinin tabii olarak tarihte var olduğunu, Anadolu ve Ortaasya arasındaki bağların kuvvetini ve nüfusunun %98’i Türkçe konuşan bu halklar aarasındaki birliğin ne kadar gerekli olduğunu vurguladı.

 

11.MTS_20140506_160444.357

2.Oturumda ilk olarak konuşan Doç.Ömer Kul, Doğu Türkistan Diasporası‘nın 1949 sonrasında nasıl bir gelişme izlediğini anlattı: 1960’larda İsa Yusuf Alptekin öncülüğünde başlayan çalışmalar, Türkiye’de Uygur ve Kazak Türkleri tarafından birlikte yürütüldü. 1998’de hükümetin gizli bir genelgeyle faaliyetlerinin yasaklamasıyla Türkiye dışına taşınan Doğu Türkistan davası, 2003 yılında gizli tamimin yürürlükten kaldırılmasıyla hızlı bir ivme kazandı ve bir çok dernek ve vakıf kuruldu. 98’den sonra Avrupa’da başlayan teşkilatlanma çabaları, Kanada ve Japonya’ya kadar yayılmış, 2004’te Almanya’da kurulan Dünya Uygur Kurultayı’nın ardından ABD’nin el atmasıyla Washington’da da Doğu Türkistan Sürgün Hükûmeti kurulmuştur. Gelinen nokta itibariyle DUK, Doğu Türkistan meselesini Batı normlarında (insan hakları ve demokrasi bağlamında) savunan ve buna taraftar bulabilen, başta ABD, Kanada, AB ve Japonya tarafından desteklenen bir teşkilat hüviyetini kazanmıştır.

Sonuç olarak denilebilir ki; hariçte Doğu Türkistan davası güden teşkilatlar tam bir diaspora oluşturamamıştır. Meselenin stratejik planı çıkartılmamış ve buna uygun faaliyetlerde bulunulmamıştır.Doğu Türkistan meselesinde raporlar hazırlayacak, yol haritaları çıkarabilecek, yeri geldiğinde devletin ilgili birimlerini bilgilendirebilecek bir “beyin takımı” ve bir araştırma merkezi oluşturulmalıdır.

İkinci oturumda daha sonra söz alan söz alan Ravşanbek Gapirov,Türkistan’da insan hakları ihlalallerinin ortadan kalkması için öncelikle müslümanların güçlü olması gerektiğini söyledi.Gapirov “ Müslüman şahsiyet oluşmadan bu gerçekleşemez. Müslüman şahsiyet oluşturmak için ailede bunun yaşanması ve gerçekleşmesi gerekmektedir. Ailede İslam yaşanmazsa toplumda da yaşanmaz. Bu manada İslamın birey ve ailede yaşanırlığı artırılmalıdır. Bugün kendi ailesinde İslamın sözünü geçiremeyenler, toplumda nasıl başarılı olabilir?” dedi

Bundan sonra Fransa’dan kurultayımıza katılan siyasi analist Kemaleddin Rabbimov, globalleşme sürecinde küresel güçlere karşı müslümanların karşı durabilmesinin, ittifak etmeleriyle mümkün olduğunu söyledi. Rabbimov, ”Müslümanların ihtilafları görünüşte büyük gibi olsa da aslında yüzey üzerindeki çatlaklar gibidir. Çekirdek sağlamdır. Kitabımız, peygamberimiz, Kabe’miz birdir. Bunun için müslümanların birleşmesi muhakkak gerçekleşecektir. Türkistan cumhuriyetlerinde “müsaade edildiği kadar İslam” a izin verilmektedir. Bunun üstündeki İslam anlayışlarına baskı uygulanmaktadır. Bugün Özbekistan’ da bunun sıkı bir şekilde yaşanıyor olması rejimin güçlü olması sebebiyledir. Kazakistan ve Tacikistan da da rejim güçlendikçe bu baskılar artacaktır. Kırgızistan da göreceli olarak müslümanların rahatlığı rejimin zayıf olmasındandır. Rejim güçlendiğinde müslümanlar üzerinde baskı artacaktır. Global anlamda Müslümanların hareket etmesi gereklidir.” dedi

Üçüncü Oturum:

Üçüncü oturumda ilk sözü Özbekistan’dan eski milletvekili ve yazar Abdulkerim Bahriddin aldı. Bahridin,”Şimdilerde Türkistan devletlerinin ve halklarının kendi aralarındaki ilişkileri Sovyet zamanındakiden bile kötüdür. Devletlerimiz arasında siyiasi birlik yok, ekonomiler kendi başlarina mücadele veriyor, kültür birliğimiz bile istenen derecede değil. Örneğin, meşhur yazarımız Çingiz Aytmatov vefat ettiğinde defin merasimine katılan Özbek aydınlar kendi vatanlarında sorgulandılar. “ dedi

Bundan sonraki konuşmacı, İsveç’ten katılan İmam ve Şair Muhammed Salih Abutov, şunları söyledi:

“Tarih’te Türkistan hiç bir zaman gerçek manada İslam dünyasinin bir parçası olamamıştı. Bağımsızlıktan sonra Türkistan Cumhuriyetlerinde İslam dini hızla gelişmeya başladı. Ancak eski Sovyet terbiyesini alan yöneticilerden buna karşı çıkmayı bildiler,özellikle Özbekistan’da Müslümanlara yönelik baskı ve zülum siyaseti devam ettirilmektedir. Bir yandan da Müslümanlar kendi aralarında çeşitli gruplara ayrılarak, birlik ve beraberliği yola koyamamaktadırdar. Bu gruplar arasında “Hizbut-tahrir”, Tebliğçiler, Selefiler ve Sufiler vardır. “

Son olarak Kırgızistan’dan Miktibek Arstanbekoğlu söz aldı.Mıktıbek,” Kırgızistan’da az olsa bile düşünce ve dini özgürlükler vardır. Örneğin, bağımsızlığın ilk yıllarıda Cuma namazında cemaat bir-iki safı geçmezken, bügünlerde cemaat camilere sığmamaktdır. Geçen bayramlardan birinde başkent Bişkek’te 200 000 Müslüman bayram namazı kılmıştır. TV, radio ve gazeteler İslamı topluma tanıtmada önemli görevler üstlenmiştir.” dedi

Serbest Konuşmalar kısmında son olarak Dünya Genç Türkistanlılar Derneği Başkanı Ferhat Aynural söz aldı.

Kurultayın sonunda kapanış bildirgesi okundu ve katılımcılar tarafından oylanarak kabul edildi. Kapanış bildirisi:

Uluslararası Türkistanlılar Yardımlaşma Derneği tarafından 2014 yılının 27 Nisan’da gerçekleştirilen ULUSLARARASI TÜRKİSTAN KURULTAYI sizlere acil bir çağrıda bulunmaktadır. Bu çağrının Türkistan halklarının tarihi gerçeklerine, bugünkü jeopolitik şartlara ve devletlerimizin mevcut durumuna da uygun olduğu kanaatindeyiz.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldıktan sonra maalesef devletlerimiz kendi aralarında işbirliği ve uluslararası dayanışma oluşturamamıştır. Özellikle son gelişmeler, özellikle Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Rusya tarafından ilhak edilmesi ayrıca Ukrayna’daki olayların hızlıca iç çatışmaya sürüklenmesi bu olayların Orta Asya’ya yani Türkistan hudutlarına taşınabileceğine işaret etmektedir. Bu durum halklarımızın yüz yıllar beklediği gerçek bağımsızlıklarını ve kendi aralarında tarihi köklere dayalı işbirliğini tehlikeye sokmaktadır.

Bundan dolayı ULUSLARARASI TÜRKİSTAN KURULTAYI sizleri tarihi bir göreve davet etmektedir. Bu da hiç vakit kaybetmeden “Orta Asya Devletleri İşbirliği Teşkilatı”nın kurulması ve ilan edilmesidir.

[youtube width=”300px” height=”200px”]dNp-pyWi2ag[/youtube]

Devami

Turkistan (She’r)

Odam Ato Momo Havvo, yaralgandir,
Farzandlari yer yuziga taralgandir.
Demak, odamzotni, ota-onasi bir,
Bir-biriga qarindosh deb, qaralgandir.
O‘zbek, qozoq, qirg‘iz, turkman, Tojikiston,
Bularning nomi aslida bir – Turkiston!

Somoniylar qildi Xilofat xizmatin,
G‘aznaviylar ko‘targandi din izzatin.
Xorazmshoh, Amir Temur zamonida,
Ko‘rsatdi dunyoga turkiylar qudratin.
Moziyni titratgan eding sen begumon,
Bugun ahvolinga qara, ey, Turkiston!

Mo‘g‘ullarga mag‘lub bo‘lib, yo‘qolmading,
Ruslar bosib olganida qocholmading.
Turli millat elatlarga bo‘lingansan,
Hech adovat tugunlarin yecholmading.
Ajdodlarning orzulari bo‘ldi armon,
Maqsadinga yetolmading hech Turkiston.

Loyiq zuryod bo‘lolmadik, bobolarga,
Qarang bizga meros bu mojarolarga.
Tili, dini, tarixi bir, el-elatlar,
Chek qo‘ysinlar endi milliy nizolarga.
Turklar yana birlashmoqqa bormi imkon?,
O‘z aslinga qaytgin endi, ey Turkiston!

Tiling, dining, aslu nasling zamoning bir,
To‘yu-aza, do‘sti-dushman yomoning bir.
Bir tuproqda, bir daryodan oziqlanib,
Istaysanmi yo‘qmi, yo‘ling, karvoning bir.
Asrlardan kelayotgan ulug‘ karvon,
Kelajakka eltguvchi yo‘l bu – Turkiston.

SAHVİY (M. Abutov)

 

Одам Ато Момо Ҳавво, яралгандир,
Фарзандлари ер юзига таралгандир.
Демак, одамзотни, ота-онаси бир,
Бир-бирига қариндош деб, қаралгандир.
Ўзбек, қозоқ, қирғиз, туркман, Тожикистон,
Буларнинг номи аслида бир – Туркистон!

Сомонийлар қилди Хилофат хизматин,
Ғазнавийлар кўтарганди дин иззатин.
Хоразмшоҳ, Амир Темур замонида,
Кўрсатди дунёга туркийлар қудратин.
Мозийни титратган эдинг сен бегумон,
Бугун аҳволинга қара, эй, Туркистон!

Мўғулларга мағлуб бўлиб, йўқолмадинг,
Руслар босиб олганида қочолмадинг.
Турли миллат элатларга бўлингансан,
Ҳеч адоват тугунларин ечолмадинг.
Аждодларнинг орзулари бўлди армон,
Мақсадинга етолмадинг ҳеч Туркистон.

Лойиқ зурёд бўлолмадик, боболарга,
Қаранг бизга мерос бу можароларга.
Тили, дини, тарихи бир, эл-элатлар,
Чек қўйсинлар энди миллий низоларга.
Турклар яна бирлашмоққа борми имкон?,
Ўз аслинга қайтгин энди, эй Туркистон!

Тилинг, дининг, аслу наслинг замонинг бир,
Тўйу-аза, дўсти-душман ёмонинг бир.
Бир тупроқда, бир дарёдан озиқланиб,
Истайсанми йўқми, йўлинг, карвонинг бир.
Асрлардан келаётган улуғ карвон,
Келажакка элтгувчи йўл бу – Туркистон.

САҲВИЙ (М. Абутов)

Devami

Türkistan Kurultayı Türkiye basınında

'Orta Asya yerine Türkistan denilsin' önerisi

27 Nisan İstanbul’da gerçekleşen Uluslararası Türkistan Kurultayı yerli ve dünya basınında geniş yankı buldu. Türkiye’nin devlet televizyon kanalı TRT TÜRK kurultay hakkında önemli haber yayınladı. “Dünya bülteni” internet sitesinde ise ‘Orta Asya yerine Türkistan denilsin’ isimli makale yayınlandı:

Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği’nce düzenlenen Uluslararası Türkistan Kurultayı’nda, Türkistan isminin unutulmuşluğuna vurgu yapan Dr. İbrahim Kalkan, “Günlük kullanımda özellikle internette bu ismi yaymak gerek” dedi

Tarihi Türkistan topraklarındaki sorunlar İstanbul’da bir kurultayla masaya yatırıldı. Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen kurultayda, Türkistan kavramı, İslam hukukuna katkıları olan Türkistanlı âlimler ve Türkiye-Türkistan ilişkileri ele alındı.  Ayrıca Doğu Türkistan ve Kırım’da yaşanan son gelişmeler de değerlendirildi.

Bölgenin bugün daha çok “Orta Asya” olarak adlandırıldığına dikkat çeken Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doktor İbrahim Kalkan, Türkistan kavramının unutulmuşluğuna vurgu yaptı.

TÜRKİSTAN, ORTA ASYA DİYE ANILMASIN 

İbrahim Kalkan şöyle konuştu:

“Uluslararası ilişkiler söz konusu olduğu zaman en önemli mesele Türkistan’la ilgili kavramın uluslararası ilişkilerde yer almamasıdır. Bunu da nedenleriyle tarihi geçmişiyle kısaca izah etmeye çalıştım konuşmamda. Ama ‘buna bir çare olması lazım, buna bir çözüm bulmak gerekir’ diye bir tezle yola çıktık.

Neticesinde bizim elimizden gelen en kolay bir şekilde Türkistan adını yaymak. Günlük işlerimizde ve çalışmalarımızda özellikle internette bilinçli bir biçimde Türkistan adını kullanarak, bunu uluslararası ilişkilerde ve uluslararası toplumda daha yaygın ve bilinir hale gelmesini sağlamak olmalıdır diye düşünüyorum.”

TÜRKİSTAN TOPRAKLARINDA ŞİMDİ 4 DEVLET VAR 

Yakın bir tarihe kadar Sovyetler Birliği ile Çin arasında paylaşılan Türkistan topraklarında bugün Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan gibi bağımsız cumhuriyetler mevcut. Ancak Doğu Türkistan halen Çin kontrolü altında. Batı Türkistan’ın bir bölümü ise Rusya Federasyonu içerisinde yer alıyor.

Türkiye, geçmişten bu yana baskılara maruz kalarak yurtlarını terk etmek zorunda kalan binlerce Türkistanlıya ev sahipliği yapıyor. Bu isimlerden biri olan Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği Başkanı Burhan Kavuncu, göçlerin bugün de sürdüğüne dikkat çekti.

TÜRKİYE’YE DEĞİŞİK ZAMANLARDA GÖÇTÜLER 

Türkiye’de birçok Türkistanlının bulunduğunu ifade eden Kavuncu, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“Eski Türkistanlılar değişik göç dalgalarında gelmiş, farklı zamanlarda yerleşmiş gruplar. Türkiye’nin değişik yerlerine yerleşmiş Türk vatandaşlığını almış Türkistanlılar hayli fazla bir nüfusa sahip.

Bunların kurdukları dernekler de daha çok kendi aralarında bir sosyalleşme aracı olarak kullanılıyor. Fakat özellikle son 10 yıldan beri Türkiye’ye ve diğer ülkelere Türkistan’dan çok yoğun bir göç geliyor. Ağırlıklı olarak Özbekistan’dan ve özellikle Doğu Türkistan’dan, Tacikistan ve Kırgızistan’dan geliyorlar.

Sayılarını tespit etmek mümkün değil. Bu insanlara yardım etmek amacıyla bu derneği kurduk. Eski Türkistanlılar, Yeni Türkistanlılar ve Türkiyeliler hep birlikte bu derneği kurduk. Amacımız Türkistan’a ve Türkistanlılara hizmet etmek. Türkistan davasını yeniden diriltmek”

Kurultayda Kırım’daki gelişmelere değinen araştırmacı yazar Ataalp Pınarer ise, bölgede durumun kaygı verici olduğunu ve Kırım Türklerinin yeni bir sürgün korkusuyla karşı karşıya olduğunu söyledi.

YENİ BİR SÜRGÜN ENDİŞESİ 

Rusların Kırım Tatarları’nı kendi yanlarına çekmeye yönelik düşünceleri olduğunu ve bu yönde uygulamaları da bulunduğunu ifade eden Ataalp Pınarer, Rusların kabul ettiği bir kararnamenin Putin tarafından imzaladığını söylerken, “Ancak Kırım Tatarları’nın Ruslara güveni yok. Çünkü tarihi olaylar buna cevaz vermiyor maalesef.” diye konuştu.

Kırım Tatarları’nın tekrar bir sürgün yaşamaktan korktuklarını vurgulayan Pınarer, “Kırım Tatar Türklerinin tek yurdu. Buradan başka gidecekleri bir yer yok. O yüzden endişeliyiz. Ümit ediyoruz ki bütün özgür dünya ve Türkiye’deki kamuoyu Kırım Tatarları’nın yanında olmaya devam edecektir.”

http://www.dunyabulteni.net/

Devami