II.TÜRKİSTAN KURULTAYI TOPLANIYOR

79407eec8e1c418f55fdf70564a6ac80

turkestan-1916-02(1916 Kozgalanı’dan sonra 347 Türkistanlı idam edildi)

 

2014 yılında birincisi yapılan Uluslararası Türkistan Kurultayı 2. defa, 17-18 Nisan tarihlerinde İstanbul’da toplanıyor. Bağcılar Belediyesi Gençlik Merkezi’nde yapılacak olan Kurultay iki gün devam edecek. Bağcılar Belediyesi‘nin desteklediği  Türkistan Kurultayı’nı Türkistander bu defa Kastamonu Üniversitesi ile birlikte hazırlıyor.

II.Türkistan Kurultayı‘nın ana teması olarak 100.yıl dönümünü anmakta olduğumuz “1916 Kozgalişi ve Büyük Türkistan Katliamı”  tespit edildi. Kurultay’da Türkiye’den akademisyenlerin yanı sıra Türkistan illerinden de yazar ve ilim adamları tebliğ sunacak. Türkiyeli ve Türkistanlı akademisyen, gazeteci ve yazarlar Türkistan’la ilgili meseleleri enine boyuna tartışacaklar.

1916 Kozgalışı ve Büyük Türkistan Katliamı’nın 100. yıl dönümü için Türkistander bir  “Basın ve STK’ları bilgilendirme toplantısı” düzenledi. 17 Mart 2016 Cumartesi günü yapılan toplantıya İstanbul’daki STK’lar yoğun ilgi gösterdi.

Kurultay’ın akışı aşağıdaki şekilde olacak:

 

II.TÜRKİSTAN KURULTAYI

(1916-2016 : Büyük Türkistan Katliamı’nın 100.Yıldönümü)

BİRİNCİ GÜN (17 Nisan Pazar)

 

Saat 10.30 Açılış ve Kur’an-ı Kerim

Sinevizyon

Konuşmalar:

Burhan Kavuncu (Türkistander Başkanı)

Lokman Çağırıcı (Bağcılar Belediye Başkanı)

Prof.Dr. Seyit Aydın (Kastamonu Üniversitesi Rektörü)

Misafirler

Saat 11.30

I (MANAS) OTURUMU

1916 ÖNCESİ GELİŞMELER: TÜRKİSTAN’IN RUSLAR TARAFINDAN İŞGALİ VE SONRASI

BAŞKAN: PROF.DR.SEYİT AYDIN

1. Cevdet Yakuboğlu (Doç.Dr., Kastamonu Ü. Fen Edb F): “RUSLAR’IN TÜRKİSTAN’I İŞGALİ VE BÖLGEDE İLK FAALİYETLERİ”

2. Alaeddin Yalçınkaya (Prof, Marmara Ü.İletişim F.): “RUSLARIN TÜRKİSTAN’I İŞGALİ ÖNCESİNDE İGNATİYEV RAPORU”

3.Kudret Artıkbaev (Yrd. Doç. Dr. Kastamonu Ü.): “ÜRKÜN OLAYINI ORTAYA ÇIKARTAN FAKTÖRLER VE SOSYO-KÜLTÜREL ETKİLERİ”
Saat 13.00 Öğle arası

Saat 14.00

II (BABÜR) OTURUMU

1916 BÜYÜK AYAKLANMA-BÜYÜK KATLİAM

BAŞKAN: PROF.DR.MÜNİR ATALAR

1. Alim Oktay Çatkal (Türkistander):1916’DA TÜRKİSTAN BÖLGESİ OLAYLARI VE GENEL OLARAK 1916 KOZGALANI”

  1. İbrahim Kalkan (Yrd.Doç.Dr.Kırklareli Ü.Uluslararası İlişkiler Bl.): “1916’DA BOZKIR BÖLGESİNDE YAŞANANLAR VE KAZAKLAR”
  2. Myktybek Arstanbek (Kırgızistan-Gazeteci): ÜRKÜN KATLİAMI VE SONUÇLARI
  3. Şuay Alpay (MSB BakanYard-24.-25.Dönem Mv): “1916 YILINDA AZERBAYCAN’DA DİRENİŞ VE ÖNDERİMEHMET KASIM BEG

Saat 15.30 15 dakika ara

Saat 15.45

III. (HOCAAHMET YESEVİ) OTURUMU

1916 KOZGALIŞI’NIN ETKİLERİ

BAŞKAN: PROF.DR.ORHAN KAVUNCU

1.Seyfettin Erşahin(Prof.Dr., Ankara Ü.): “1916 TÜRKİSTAN DİRENİŞİNE KIRIM ULEMASININ BAKIŞI

2.Kurbanbeg Kutlu (Kırgız Türkleri Kül. ve Yard. Derneği Başkanı): “1916 TÜRKİSTAN KIYAMINDA BEŞ OSMANLI TÜRKÜ”

3.Ruslan Beknazarov(Kırgızistan, Siyasetçi) : “SOVYETLERİN ÜRKÜN KATLİAMI YORUMLARI”

4.KarimBakhriev (Özbekistan, Yazar, Eski mv) : “BÜYÜK TÜRKİSTAN KATLİAMININ DİL VE EDEBİYATA ETKİSİ”

Saat 17.15 Birinci gün Kurultay’ın Kapanışı
İKİNCİ GÜN (18 Nisan Pazartesi)
Saat 10.00 Açılış

Saat 10.10

IV. (ALİ ŞİR NEVAİ) OTURUMU

1916 SONRASI SİYASİ VE ASKERİ ALANDAKİ GELİŞMELER

BAŞKAN: PROF.DR.SEYFETTİN ERŞAHİN

1.Mukhiddine Shirinov (Dr, Ulûm-u Hadis, Malezya İslam Ün.): “1916 KIYAMININ SONUCU OLARAK BASMACILAR HAREKETİ”

2. Batır Norbaev (Doç.Dr., Kastamonu Ün. Fen-Edb.F.): 1916 İSYANLARI HAKKINDA KRONOLOJİK ÇALIŞMA YAPMANIN GEREKLİLİĞİi):

3. Abdulahad Abdurrahman (D.Türkistan Maarif Derneği “DOĞU TÜRKİSTAN’IN ÇİN İŞGALİ ALTINA GİRİŞİ”
Saat 11.20

V. (GASPIRALI İSMAİL BEG) OTURUMU

SOVYETLER VE MÜSTAKİLLİK DÖNEMİNE BAKIŞLAR

BAŞKAN: PROF.İBRAHİM MARAŞ

1.Şahruh Saipov-(Kırgızistan -Gazeteci): “KIRGIZİS’TANDA ETNİK SORUNLAR VE BUNDAN KAYNAKLANAN GÖÇ VE MUHACERET SORUNLARI”

2. Orhan Kavuncu (Prof.Dr.Kastamonu Ü.Genetik Biyomühendislik Bl.): 1986 JELTOKSAN OLAYLARI VE ÇEVRE KİRLİLİĞİNE YOL AÇAN SOVYET UYGULAMALARI”

3.Muhammad Salih Sahwii Abdullah (İsveç-gazeteci): BAĞIMSIZLIK DÖNEMİNDE KURULAN OTORİTER YÖNETİMLERDE SOSYAL VE EKONOMİK PROBLEMLER”
Saat 12.30 Öğle arası
Saat 13.45

VI. (İMAM BUHARİ) OTURUMU

GEÇMİŞTEN GELECEĞE MANEVİ VE İLMİ KÖPRÜ

BAŞKAN: BURHAN KAVUNCU

1.Kamoliddin Rabbimov (Fransa -Gazeteci):ORTA ASYA DEVLETLERİNİN GELECEĞİNDE ÖZLÜK, GEOMEFKURE VE GEOSİYASET’İN UYUMU MESELESİ”

2.Adil Abdülğafur Buhari (Dr., Mekke, Camia Ümmül Qura):ARABİSTAN’A HİCRET EDEN BUHARİLER”

3.Sadık Semerqandi (Domla, Mısır, Camia Ezher): “TÜRKİSTANLI İLİM ADAMLARI VE İSLAM TARİHİNDEKİ ETKİLERİ”

4. İbrahim Maraş (Prof.Dr., Ankara Ü. İlahiyat F.): “TÜRKİSTAN VE ÇAĞDAŞ İSLAM DÜŞÜNCESİ
Saat 15.15 Çay arası
Saat 15.30

VII. 0TURUM: SERBEST KONUŞMALAR

BAŞKAN: NAMAZ NORMUMİN

10-12 kişiye 5-7 dakika söz verilecektir. Konuşmak isteyenler isimlerini önceden yazdırmalıdır

Saat 17.00    KURULTAY SONUÇ BİLDİRİSİ VE KAPANIŞ

 

 

 

II:TÜRKİSTAN KURULTAYI

DÜZENLEME KURULU 

(01 Nisan 2016)

Devami

“TÜRKİSTAN-DER” 2. KÜÇÜK KURULTAYI YAPILDI

 

 “TÜRKİSTAN-DER”  2. KÜÇÜK KURULTAYI YAPILDI

“Türkistan-Der” tarafından yılda iki defa yapılması planlanan Genişletilmiş İstişare Toplantıları’nın (Küçük Kurultay) ikincisi, 20 Eylül Pazar günü İstanbul Fatih’te gerçekleştirildi.

İstanbul’da bulunan “Türkistan-Der” bölge temsilcileri, kadrolar, ehl-i ilimler ve Türkiyeli ensarların katıldığı toplantı yaklaşık altı saat sürdü. Mehmonlar arasından 17 kişi söz alarak konuştu.Gün tertibi (gündem) başlığı olarak; “Türkiye’deki Türkistanlı Müslümanların Birliği” belirlenmişti. Alt başlıklarda ise:

 

Tanışma ve Yardımlaşma :                                               

             -Kardeşlik                                                                

             -Ziyaretleşme

Eğitim konuları:

             -İslam fıkhının öğrenilmesi,

             -Mesleki eğitim, spor eğitimi.

Kadınların meseleleri:

              -Kadınlar komisyonu

             -Kız çocukların eğitimi

Hicret adabı:

             -Hicretin gayesi

             -Muhacirin ahlakı.

Yerli halkla ilişkiler:

              -Yerli alimler, kurumlar ve kuruluşlar

Konuların serbest müzakeresi bulunuyordu.

 

Kur’an-ı Kerim okunmasından sonra açılış konuşmasını, Türkistan-Der Genel Sekreteri Dr.Alim Çatkal yaptı. Çatkal özetle  “Türkistan-Der’in düzenlediği genişletilmiş istişare toplantısının bu seferki  gündem başlığı “Türkistan Müslümanlarının İttifakı” oldu. Kavmiyetçilik, mezhepçilik ve meşrepçilik tohumlarıyla müslümanlar tefrikaya düşürülmeye çalışılmaktadır. Bu durumu hem memleketlerinde hem de hicret ettikleri ülkelerde en yakından şahit olanlarTürkistanlılardır. Müslümanların asırlara dayanan ihtilafların çözümü zor bir husustur ancak biz en yakından başladık ve  yani “Türkistanlı Müslümanların ittifakı” için bir istişare toplantısı yaparak, bu amaç doğrultusunda bir adım atmak istedik” dedi.

 

İkinci konuşmayı Türkistan’ın ehl-i ilimlerinden Shayhx Sodıq Samarqandy yaptı. Sodiq domla özet olarak : “İmandan çıkıp kafir olmanın en mühim sebebi, müşriklere itaat edilmesidir. Dinden çıkmanın hiçbir mazereti olamaz. Bizim rızkımız Allah’a aittir. Bütün mahlukatı rızıklandıran Allah azze ve celle, hiçbirimizi aç bırakacak değildir. Allah mü’minleri zelil kılmazdı, biz Allah’ın dinini muhkem tutsa idik. İnsan hayatının en mühim olayları doğum- ölüm ve diriliştir. Biz hayatımızı hangi şey üzerinde geçiriyor isek o şey üzerinde de ölürüz. Üç hususa dikkat etmemiz gerekiyor: 1-Allah’tan hakkı ile ittiqa qılış. Taqvanın hakikati insanın kalbinde bulunan bir vak’adır. 2-Allah’ın ipine sarılış. Allahning arqolni (ipi) müfessirler arasında racih olan görüşe göre, peygambere vahyedilmiş olan kitap yani Kur’andır. 3-Cemaat üzere olmak. Bizim maksadımız  netice değil, şu dünyadan Müslüman olarak ayrılmaktır. Bu da taqva bilan, Allohning arqoliyni muhkem tutarak mümkün olabilir” dedi.

 

12027717_10205120357315020_8761577043712494507_n[1]

Türkiyeli ilim ehlinden Mahmut Toptaş hoca da, “f’estaqim kema umirte!” hitab-ı ilahî’sini hatırlatarak, “hepimiz bu ayeti ezberlemeli, hiç aklımızdan çıkarmamalıyız” dedi. “Burada doğru olmamız emrediliyor ama doğruyu nereden alacağımız da gösteriliyor: ‘Emr olunduğun gibi’. Doğrular halkın çoğunluğunun oyu ile tespit edilemez. İnsanlık alemi, kendisine doğruları bildiren bir ‘mizan’ arıyor. O mizan, Allah’ın kitabı Kur’andır. İyi bir Müslüman hal ve ahlakıyla dinin en iyi temsilcisi ve davetçisidir. Babalarımızın bize söylediği: “namazı bırakma, yalan söyleme, haram yeme” nasihatine riayet etsek, en güzel örnek, en güzel Müslüman biz olabiliriz” dedi.

Günün üçüncü tebliğini Şuayp Domla sundu. Hicret ibadetinin sevabına nail olmak için gerekli olan hususları anlatan domla, bunlar arasında “kula kulluktan kurtuluş”un altını çizdi. Hicretin aynı zamanda “darlıktan genişliğe, zulümden adalete çıkış” olduğunu anlattı.

 

IMG-20150920-WA0023

Daha sonra kürsüye Türkiyeli ensarlardan Ömer Faruk Boztepe çıktı. Boztepe, muhaceretteki Türkistanlılara daha çok pratik tavsiyelerde bulundu. Yerli halkla kaynaşmak için evlilik yolunun tavsiye etti, ayrıca eğitim ve ekonomik seviyelerin yükseltilmesinin önemine değindi.

Doğu Türkistan Maarif Derneği adına İstişare Toplantısı’na katılan Abdülahad Abdurrahman Türkistanlılar Arasındaki birliğin önemine vurgu yaptı. Doğu Türkistan’da 1863, 1933 ve 1944 yıllarında kurulan Cumhuriyetler’in başkanlarının Özbek olduğunu hatırlatarak “demek ki atalarımız Özbek Uygur ayırımı yapmıyorlardı, bütün Türkistanlıkları aynı görüyorlardı” dedi. “Müslümanlar arasında fikir, grup, akide farklılığına rağmen Birlik meselesinin tartışılması gerektiğini” belirttikten sonra, bugünün en acil ihtiyacı olan “Türkistan Alimler Birliği”nin kurulmasını teklif etti.

Daha sonra söz alan Ebrar da “Birlik” meselesine değindi. İsmetullah Domla  “hakikati aramakta kararlı olanların” Allah’ın hidayetine mazhar olduklarını anlattı. Necmettin Domla ise : “Biz her işimizde ehl-i ilimlerimize itaat ederek hareket etmemiz lazım. Gençlerimiz cahil kaldığından dolayı doğru olmayan farklı grup ve hiziplere dahil olmaya başladı. Bunun sebebi ilim grenmemek ve ehl-i ilme itaat etmemektir” dedi.

Öğleden sonraki oturumda ilk sözü Ahmedullo Damla aldı. Domla hazırlamış olduğu tebliğde İslam Fıkhı’nın önemine işaret etti. “İslam fıkhının hayatın bütün sorularına cevap aradığını, sadece ilmihal bilgileri değil iman, ibadet, iktisat, ticaret konularını da ihtiva ettiğini” söyledi. Ayrıca ’Birlik’” için kardeşlik, ziyaretleşiş, fedakarlığın şart olduğunu anlattı.

Orta Asya’nın önemli alimlerinden olan Kazanlı Abdullah Domla da Birliğin İslam’daki önemini anlattı. İman üzerindeki birliğin kardeşliği mecbur kıldığına dair deliller aytti.

Özbekistan’ın genç alimlerinden olan İbrahim Domla ise Müslümanlar arasındaki vahdet  için gerekli olanşu hususları açıkladı: 1-Hayatın sünnete uyması. Bunun için Rabbani oluş şartı. 2-Bayanların eğitimi, 3-Ruhi terbiye, 4-Biraderine merhamet, 5-Sebeplerini alışlık, 6-Davet.

Türkistan yoshlığının (gençliğinin) boshlovchilarından Seyit Ahmet de ma’ruzasıda (konuşmasında) Hicret’in adabını anlattı.

 

IMG-20150920-WA0026

Tacikistan’ın kıymetli alimlerinden Nurullah Domla “Dünyayı aziz görsek dinimizi zelil kılarız. Birbirimizi zelil görsek düşmanlarımızı aziz kılarız” dedikten sonra oyallarning (kadınların) önemi hakkında konuştu.

 

IMG-20150920-WA0025

Yosh yiğitlerden Abdulvahid ise, hicrette birlikte çalışınca neler başarıldığını anlattı. Bu sebeple Müslümanlar arasında fedakarlık, disiplin ve daha çok gayret göstermenin ehemmiyetini vurguladı.

Güney Türkistanlık Abdunnasır Domla da ayet ve hadislerle birlik ve kardeşliğin önemini anlattı.

Günün son konuşmasını yapan Türkistan-Der Yönetim Kurulu üyesi Abdülhamid Mü’min “Küçük Kurultay”ın genel bir değerlendirmesini yaptı. Bu toplantılarla bir araya gelmenin istifadelerini özetleyen Abdulhamid Mu’min katılımcılara ve tebliğ sunan konuşmacılara teşekkür etti.

 

“Türkistan-Der” Haber merkezi

 

 

 

Devami

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’a-Туркия Президенти Тойиб Эрдўғонга (Türkçe ve Özbekçe)

01.08.2015

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın bu resmi geçen Cuma günü Endonezya’daki Cuma namazında çekildi. Çok ibretli dürüşü var Sayın Erdoğan’ın bu resimde….

Geniş bilgi için bakınız:

http://www.yenisafak.com/gundem/islamofobiye-dur-demeliyiz-2209746

 

BU DÜRÜŞÜNLE KİMSE SENİNLE BAŞ EDEMEZ,

DÜNYA KARŞINA ÇIKSA BİLEĞİNİ BÜKEMEZ.

BU ZALİM DÜNYADA YALNIZ KALDIN DİK DURAN,

ONUN GERÇEĞİ ŞUDUR: HAK VE BATIL BİR OLMAZ…

 

BU TURISHING BOR EKAN, KIMSA SENI YENGOLMAS,
DUNYO QARSHINGGA CHİQSA, BILAGINGNI BUKOLMAS.
BU ZOLIM DUNYODA YOLG‘IZ TIKKA TURIBSAN,
UNDAGI HAQIQAT SHU: HAQ VA BOTIL TENG EMAS…

 

БУ ТУРИШИНГ БОР ЭКАН, КИМСА СЕНИ ЕНГОЛМАС,

ДУНЁ ҚАРШИНГГА ЧИҚСА, БИЛАГИНГНИ БУКОЛМАС.

БУ ЗОЛИМ ДУНЁДА ЁЛҒИЗ ТИККА ТУРИБСАН,

УНДАГИ ҲАҚИҚАТ ШУ: ҲАҚ ВА БОТИЛ ТЕНГ ЭМАС…

 

Dr. Namoz NORMUMİN

www.namoznormumin.blogspot.com

Devami

Mazlumder’den İftarda Doğu Türkistan Eylemi

26.06.2015

çin

Doğu Türkistan’da giderek tırmanan Çin devleti zulümlerini protesto etmek için bugün Mazlumder tarafından bir protesto eylemi yapılıyor. Zulüm ve işkencelerin Ramazan’da yoğunlaşmasına ve Oruç tutmanın yasaklanmasına bir tepki olarak, üyelerini iftardan önce Ankara’daki Çin Sefareti’nin önüne çağıran Mazlumder, burada protestoyu yaptıktan sonra gönüllü ve üyeleriyle birlikte iftar yapacak.

Konuyla ilgili Mazlumder’den yapılan açıklama şöyle:

“Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik Çin zulmü devam ediyor!

Daha önce oruç yasağıyla birlikte ‘dini sembol’ olduğu gerekçesiyle uzun sakal yasağı ve dini eğitim faaliyetlerinin sınırlandırılmasıyla gündeme gelen Çin, bu sene de okullarda ve internet sitelerinde yayınladığı genelgelerle Doğu Türkistan’da öğrenci ve memurların oruç tutmalarının yasaklandığını duyurdu.

Oruç tutanlara yönelik gerçekleştirilen baskı ve tehditlerle insanların dini faaliyet haklarına engel olunmaya çalışılması, inanç özgürlüğüyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır.

MAZLUMDER Ankara Şubesi olarak memur ve öğrencilere orucu yasaklayan Çin zulmüne karşı 26 Haziran Cuma saat 20.00’de Çin Büyükelçiliği önünde bir basın açıklaması gerçekleştirecek, yine aynı yerde bir de iftar yapacağız.

Gerçekleştirilecek bu basın açıklaması ve iftar programına tüm üye, gönüllü ve ilgililer davetlidir.

Bu zulme seyirci kalmamak için, sen de iftarlığını al da gel!”

Ankara’da bulunan hemşeri ve gönüldaşlarımızın Mazlumder’in bu eylemine destek vermelerini bekliyoruz.

Devami

Türkistan-Der İftarı 3 Temmuz Cuma Günü

Türkistan derneği iftar davetiyesi-01

Türkistan-Der’in geleneksel iftar daveti inşaallah 3 Temmuz  (16 Ramazan) Cuma günü verilecek.

İftar yemeği, geçen sene olduğu gibi Günışığı Derneği’nin Eyüp Rami’deki salonunda gerçekleşecek. İftar yemeğine  Türkiyeli ve Türkistanlı mihmonların qatılması bekleniyor.

Bu mübarek Ramazan gecesinde İslam ümmetinin birlik ve kardeşliği, hassaten Türkiyeli ve Türkistanlı müslümanların yakınlaşması ve kaynaşması için Allah’ın yardımı, Rahmet ve bereketine niyaz edilecek.

İftar yemeğine katılmak isteyen hemşehrilerimiz için Pendik ve Kayaşehirden otobüs servisleri düzenleniyor.

Türkistan davasına ilgi duyan bütün müslüman kardeşlerimiz davetlidir.

 

Türkistan derneği iftar davetiyesi-02

 

 

Devami

Turkiyadagi siyosiy “pot” vaziyati haqida

Yıkılmadım ayaktayım
dertlerimle başbaşayım
zalimlere kötülere yenilmedim
buradayım…

“Yiqilmadim, oyoqdaman,

Dardlarimla yolg‘iz qoldim.

Zolimlarga, yomonlarga yengilmadim,

Shu yerdaman…” (Turkcha qo‘shiqdan)

Turkiyada 7 Iyunda o‘tkazilgan Majlis (parlament) saylovlaridan keyingi siyosiy ahvol ushbu qo‘shiqda ifodalagan haqiqatga yaqindir. Ya’ni, 2002 yildan keyin bu mamlakatni boshqarib kelgan va g‘arbda Islomiy, deya ta’riflanadigan Toyib Erdo‘g‘on va Ahmad Dovudo‘g‘lining “Adolat va Taraqqiyot Partiya”si (ATP) bu saylovlarda jiddiy mag‘lubiyat olsada, tamoman mag‘lub bo‘lmadi. Ya’ni, bu saylovda ATP “yiqilmadi, oyoqda qoldi”…

Hali to‘la tasdiqlanmagan saylov natijalari shunday bo‘ldi: Islomiy ATP 41% ovoz oldi va 258 millatvakiliga ega bo‘ldi. Otaturk turafidan tuzilgan sekulyar (dunyoviy, turkcha Laik) Jumhuriyat Xalq Partiyasi (JXP) 25% ovoz oldi va 132 millatvakiliga ega bo‘ldi. Turk millatchilarining partiyasi (MXP) 16% ovoz oldi va 80 millatvakiliga va Kurd Millatchilarning partiyasi (XDP) 13% ovoz bilan 80 millatvakiliga ega bo‘ldilar…

Bu partiyalarning siyosiy mafkurasi va bugun olib borayotgan siyosatlari bir biridan tubdan farq qiladi, albatta…Oldin shu masalaga biroz to‘xtalaylik,

TURKIYaDAGI SIYoSIY PARTIYaLARNING QARAShLARI

Turkiyada hozirda 100 ga yaqin siyosiy partiya bo‘lib, ulardan 20 partiya so‘nggi saylovlarda qatnashdi. Bu partiyalardan faqat 4 tasi 10% to‘siqni oshib, Turkiya Buyuk Millat Majlisga (Parlamentiga) kira oldi. (Ya’ni, 10% ko‘p ovoz olgan partiyalargina Majlisga (Parlamentiga) kira oldi).

“Adolat va Taraqqiyot Partiya”si (ATP) 2001 yil 14 Avgustda Toyib Erdo‘g‘on va safdoshlari tarafidan qurildi. ATP aslida 1970 yillarda o‘rtaga chiqqan “Milliy qarash” Islomiy harakatining davomidir. Bu harakatni sobiq Bosh Vazir Najmiddin Erboqon va safdoshlari 1970 yillarda boshlatgandi. “Milliy Qarash” Islomiy harakati o‘z siyosiy partiyalariga ham ega edi. Turkiyadagi sekulyar rejim bu partiyalarni doimo ta’qiqlab kelgandi. Milliy Nizom, Milliy Salomat, Refax, Fazilat va Saodat partiyalari 1970 yillardan boshlab bu harakat tomonidan tuzilgandi. Toyib Erdo‘g‘on 2000 yillarda bu harakatdan ayrilganini e’lon qilib ATP ni tuzgandi. ATP 2002 yildan to 2015 yilgacha bir necha marta saylovlarda g‘olib kelib, Turkiyani yakka holda boshqarib keldi.

ATP Islomiy partiyadir. Toyib Erdo‘g‘onning “Demokratiya mening uchun bir tramvaydir, undan istagan paytimda tushib qolaman” so‘zi mashhurdir.Sekularizm (Laik davlat), ya’ni davlat va dinning ajralishi masalasida Prezident Toyib Erdo‘g‘on Laik lik qoidasi davlat va dinni bir biridan ajratish emas, davlatning butun din mansublariga ayni masofada turishi, ya’ni ularga adolatli munosabatda bo‘lishidir, degan fikrdadir. Turkiya aholisining 99% musulmon ekanligini hisobga olinsa, albatta bu adolatning avvalo musulmonlarga tegishli bo‘lishi o‘z o‘zidan tushunarlidir. Shuning uchun ham 2002 yildan keyin Erdo‘g‘on boshqaruvida musulmonlarga shaxslar sifatida ham, jamoatlar sifatida ham katta erkinliklar berildi…

ATP ni asosan musulmonchilikka e’tibor beradigan kishilar, ularning jamiyatlari va jamoatlari, musulmon boylar qo‘llab quvvatlaydi. ATP 2002 yildan keyin Turkiyada ijtimoiy va siyosiy hayotida katta ahamiyatga ega bo‘lgan o‘ziga yaqin ommaviy axborot vositalarini (tele va radio kanallar, gazeta va jurnallar va hk) ham o‘rtaga chiqardi. Faqat Turkiya musulmonlari uzoq yillar kapitalistik sekulyar rejim sharoitlarida yashaganliklari uchun dinlariga u qadar ham bog‘liq emaslar. Masalan, bu mamlakat musulmonlarining eng ko‘pi bilan 30 yoki 35 % besh vaqt namozni ado qiladi. Ammo siyosatda bu masalalarga bevosita e’tibor berilmaydi. Erdo‘g‘on hukumati 2002 yildan keyin Islomiy maktablarga qo‘yilgan ta’qiqlarni olib tashladi va 2000 yillargacha bu maktablarda 100000 talaba o‘qigan bulsa, hozirda 1000000 milliondan ko‘proq talaba o‘qiydi. Bu jamiyatda musulmon kadrlarning tayorlanishida albatta muhim rol o‘ynaydi. Unutmaslik kerakki, Erdo‘g‘onning o‘zi ham shunday Islomiy maktablardan birida ta’lim olgan…

Jumhuriyat Xalq Partiyasi (JXP) 1923 yilda Otaturk tarafidan qurilgan sekulyar partiyadir. 1950 yilgacha Turkiyani yakka holda boshqardi, islomiy qadriyatlarni oyoq osti qildi, arab alifbosini lotin alifbosiga o‘zgartirdi, Usmonli davlati tarqalib ketgandan keyin jamiyat va davlat hayotining siyosat, huquq, ta’lim, ijtisod va boshqa sohalarida g‘arbona sekulyar qoidalarni joriy qildi, azonni 17 yil davomida Turk tilida o‘qitdi, bunga qarshi chiqqan musulmonlarni qatliom qildi, ularga turli tazyiqlar va ta’qiqlar o‘tkazdi…

JXP sekularizm masalasida doimo Turk harbiylari va kapitalsit burjua sinfi bilan hamkorlik qilib keldi, 1960, 1970, 1980, 1997 yilgi harbiy to‘ntarishlarni qo‘llab quvvatladi. Ya’ni, JXP Turkiyada Islomiy qarashlar va musulmonlarga qarshi bo‘lgan asosiy siyosiy kuchdir. Bugungi kunda bu partiya sekularizm masalasida unchalik qat’iy pozitsiyada bo‘lmasa ham, bu siyosiy qarash doirasida mamlakatda o‘zi ijtimoiy va iqtisodiy siyosatini olib borishni istaydi…

Turk millatchilarining partiyasi (MXP) 1969 yilda Turk millatchiligi fikrining asoschisi Arparslan Turkesh tarafidan qurildi. 1970 va 1980 yillarda MXP Turkiyadagi so‘l (kommunist) ideologiya va bu mafkura tarafdori siyosiy kuchlarga qarshi kurashdi. 1980 yilda harbiylar davlat to‘ntarish qilishidan oldin MXP tarafdorlari va so‘lchi kuchlar vakillari orasida qurolli to‘qnashuvlar sodir bo‘lardi.

MXP ning g‘oyasi Turkiyada butun fuqarolarning Turk millatiga mansub ekanligi va davlatning bir milliy davlat ekanligidir. Bu partiya qolgan millatlarning, ya’ni kurdlarning, arablarning va boshqalarning vaqt o‘tishi bilan turklashganini iddoa qiladi. Shu bilan birga MXP Turk xalqining musulmon xalq ekanlini e’tirof qiladi. Bu partiyaning ko‘pgina a’zo va tarafdlorlari Islomiy ibodatlarni ado qiladilar. MXP ga asosan Turkiyaning ich hududlarida yashaydigan aholining bir qismi ovoz beradi…

Kurd Millatchilarning partiyasi (XDP), ya’ni Xalqlarning Demokratik Partiyasi. 2012 yilda tuzilgan. Aslida Kurd millatchilik fikri juda eski zamonlarga, ba’zilarga ko‘ra Usmonli zamoniga borib taqaladi. 1974 yilda Abdulloh O‘jalon PKK (Kurd Ishchi Partiyasini) quradi. Bu kommunistik mafkurada bo‘lgan va Turkiyaning Janubiy sharqida ateizmga (dinsizlikka) asoslangan mustaqil Kurd davlatini qurishni g‘oya qilib olgan radikal terrorchi harakatdir. 1980 yllardan boshlab PKK Turkiyada son sanoqsiz terror hujumlarini amalga oshirdi va Turk Harbiy kuchlari va politsiyasi bilan janglarga kirishdi. Bu urushlar natijasida 50 mingga yaqin kishi halok bo‘ldi. Turkyaining bu urushlarda 500 Milyard dollar zarar ko‘rgani aytiladi.

1999 yilda Abdulloh O‘jalon chet elda qo‘lga olinib, Turkiyaga keltirildi. Sud unga o‘lim jazosi berdi. Faqat Turkiya Ovrupa Ittifoqiga a’zolikka nomzod bo‘lgani uchun bu jazo amalga oshmadi va Abdulloh O‘jalon 17 yildan beri qamoq jazosini o‘tamoqda…

Hozirda PKKning mamlakat sharqidagi tog‘larda va qo‘shni Iroq hududlarida bir necha ming qurolli tarafdorlari bor. Shu bilan birga Kurd millatchilari mustaqillik uchun siyosiy kurashni davom ettirdilar va bu maqsadda turli nomlar bilan siyosiy partiyalar tuzdilar. Bu partiyalar birin keyin ta’qiqlangandan keyin nihoyat 2002 yilda Kurd Millatchilarning yana bir partiyasi (XDP) qurildi. Hozirda bu partiya ikki o‘rtoq Raisdosh tarafidan boshqariladi. Bular Salohiddin Demirtosh va ayol siyosatchi Figan Yuksaktog‘lardir.

2005 yillardan boshlab Toyib Erdo‘g‘on hukumati PKK rahbari Abdulloh O‘jalon va unga bo‘ysunadigan tog‘lardagi PKK militanlari bilan norasmiy muzokaralar o‘tkaza boshladi. Bu muzokaralarga albatta Kurd millatchi siyosatchilari ham qatnashishdi. Masalan, qamoqxonadagi O‘jalon bilan XDP millatvakillari ko‘rishib, keyin uning qarashlarini tog‘lardagi PKK militanlariga yetkazishdi. Shu shaklda Erdo‘g‘on hukumati tashabbuschisi bo‘lgan Kurd muammosini “Yechish Jarayoni” (Turkcha “Çözüm Süreci”) boshlatildi va hozirda bu jarayon davom etmoqda. Bu jarayon davomida mamlakatda Kurd tilida televideniye va radio kanallari ochildi, Kurdlar o‘z tillarida xususiy maktablar ochish huquqiga ega bo‘ldilar. Siyosiy jihatdan Turkyaining bir federatsiya davlati, ya’ni Kurdlarga siyosiy avtonomiya berilishi masalasi ham kun tartibiga keltirilsada, lekin bu masalada hozircha biror qaror olingani yo‘q…

TURKIYaDAGI HOZIRGI IJTIMOIY SIYoSIY TUZUM HAQIDA

Turkiya jumhuriyati 1923 yilda qurilgandan keyin bu mamlakatda bir necha marta Davlat Nizomi (Konstitutsiya) qabul qilingan. 1980 yilda qabul qilingan Davlat Nizomi unga ko‘pgina o‘zgartirishlar kiritilishiga qaramay hozirda ham amaldagi davlat boshqaruvining asosi hisoblanadi. Bu davlat Nizomida Turkiya Jumhuriyatining (TJ) shakli “ijtimoiy, huquq va demokratik sekulyar (laik) davlatdir”, deya ta’riflangan. Shu bilan birga TJ parlament boshqaruv tizimiga ham ega. Ya’ni, mamlakat Prezidenti ramziy salohityalarga ega bo‘lib, davlatni saylovlarda g‘olib kelgan siyosiy partiya yoki partiyalar kaolitsiyasi (ittifoqi) boshqaradi. Bu boshqaruvni Vazirlar Mahkamasini tashkil qiladigan Bosh Vazir amalga oshiradi. Ya’ni, Prezident ramziy davlat Raisi, Turkiya Buyuk Millat Majlisi (Parlamenti) qonun chiqaruvchi organ, Bosh Vazir tuzadigan va boshqaradigan Vazirlar Mahkamasi asosiy Ijro organi hisoblanadi va Sud hokimiyati maxkamalar tarafidan amalga oshiriladi…

2014 yilda Turkiyada Prezidentlik uchun ilk marta umumxalq saylovlari o‘tkazildi. Bundan avval bu mamlakatda Prezident Parlamen tarafidan saylanardi. 2014 yildagi saylovlarda 52 % ovoz olgan Toyib Erdo‘g‘on Turkiyada prezidentlik boshqaruvini joriy qilish tashabbusi bilan chiqdi. Buning uchun esa yangi Davlat Nizomi (Konstitutsiya) qabul qilinishi shart edi. Buning uchun esa Erdo‘g‘on va Dovudo‘g‘lining ATP partiyasi Parlamentda mutlaq ko‘pchilikni, ya’ni 550 millatvakilidan 367 o‘rinni yoki hech bo‘lmaganda 330 o‘rinni qo‘lga kiritishi kerak edi. Afsuski, saylovlarda 2015 yilgi saylovlarda ATP faqat 41% yaqin ovoz oldi va 258 millatvakiliga ega bo‘ldi.

Shunday qilib, Turkiyadagi ijtimoiy siyosiy vaziyatni o‘ziga xos o‘tish holati, deb baholash mumkin. Ya’ni, bugungi Turkiya 1923 yilda Otaturk tarafidan tuzilgan sekulyar davlat emas, ayni paytda bu malakatdagi tuzumni to‘liq Islomiy tuzum ham, deb bo‘lmaydi.

Turkiya dunyo siyosatida o‘ti muhim o‘rin tutadi. Bugungi kunda bu davlat Ovrupo Ittifoqiga a’zolikka nomzod davlat hisoblanadi. Turkiya hozirda musulmon mamlakatlar ichida ijtimoiy,siyosiy va iqtisodiy va harbiy jihatdan eng taraqqiy davlatlardan biri hisoblanadi. Shu bilan birga Turkiya bugun juda katta erkinliklar o‘lkasi hamdir. Bu davlatda matbuot va fikr erkinligi, siyosiy va ijtimoiy tashabbuslar, iqtisodiy tadbirkorlik erkinliklari ta’minlangan, turli dinlarning vakillariga katta erkinliklar berilgan.

BUGUNGI KUNDA TURKIYa SIYoSATIGA TA’SIR O‘TKAZAYoTGAN SIYoSIY BO‘LMAGAN KUChLAR

Bu kuchlarni Fathulloh Gulan harakatining siyosatga ta’siri, Turkiya harbiylarining “siyosiy” faollashishi, Kurd millatchilarining qurolli guruhi bo‘lgan PKKning qurol tashlashni rad qilishi, kapitalist boylar va ular ta’sirida bo‘lgan matbuot organlarining siyosatga ta’siri va nihoyat g‘arb davlatlarining Turkiya siyosatiga ta’siri, deb aytish mumkin.

FATHULLOH GULAN JAMOATI MUAMMOSI 

Men bu yerda 7 Iyun saylovlaridan oldin yozgan “Turkiya Jar Yoqasida Turibdimi?” nomli maqolamdan iqtibos keltirmoqchiman:

“Turkiyada musulmonlar avval qisman, hozir esa tamoman o‘zlari istagan jamoat, tariqot, jamoatchilik uyushmasi, firqa va hk tuzish erkinligiga egadir. Mana shunday jamoatlardan biri Fathulloh Gulan harakatidir. Bu harakat Turkiyada va chet davlatlarda 1000 larcha maktablari, shu bilan birga iqtisodiy shirkatlari, o‘z gazeta, tele va radio kanallari, davlatning huquq tartibot idoralarida minglarcha (polis rahbarlari, prokurorlar va sudyalar) kadrlari va xalq ichida millionlarcha tarafdorlariga egadir.

Gulan jamoati 2011 yilgacha Erdo‘g‘on hukumati bilan hamkorlikda ish olib borgandi. Faqat 2012 yil Fevral oyida bu jamoatga a’zo prokurorlar Turkiya Milliy Istihboratining (bizdagi MXX) raisini qamashga urindilar. Shu tarzda birinchi marta Erdo‘g‘on hukumati va Gulan jamoati orasida to‘qnashuv yuzaga keldi. Keyinchalik 1999 yildan beri AQShda yashaydigan Gulan jamoatining chet el davlatlari, asosan AQSh va Isroil bilan yaqin aloqalari borligi aniqlandi. 2014 yilda jamoat a’zosi prokurorlar Erdo‘g‘on hukumatining 4 vaziri haqida poraxo‘rlik da’vosi ochib, ularning yaqinlarini qo‘lga oldilar. Bu siyosiy zarbaning asosiy maqsadi Erdo‘g‘on hukumatini hokimiyatdan ag‘darish, ya’ni huquq tartibot idoralarining yordami bilan davlat to‘ntarishini amalga oshirish edi. Shu tarzda bu jamoat bilan hukumat orasida haqiqiy siyosiy va huquqiy “urush” boshlandi. Hozir ham bu kurash davom etmoqda va Gulan jamoati Erdo‘g‘onning siyosiy harakatiga qarshi bo‘lgan ichki va tashqi siyosiy kuchlar bilan oshkora hamkorlik qilmoqdadir…

(Qarang: http://namoznormumin.blogspot.no/2015/05/blog-post_22.html)

Turkiya harbiylarining “siyosiy” faollashishi 

Ma’lumki, 1923 yilda Turkiya Jumhuriyati qurilgandan keyin o‘rnatilgan sekulyar rejim asosan harbiylarning qo‘llab quvvatlashi bilan oyoqda turgan edi. Bu maqsadda Turkiya harbiylari bir necha marta davlat to‘ntarishlari ham amalga oshirgan edilar. 2002 yilda Toyib Erdo‘g‘onning partiyasi hukumatga kelgandan keyin Turkiyada harbiylarning siyosatga faol aralashuviga barham berildi. Ya’ni, harbiylar Erdo‘g‘on boshqaradigan fuqaroviy (ruscha grajdanskiy, arabcha madaniy) hukumatga bo‘yunsunadigan bo‘ldilar. Ammo 7 Iyun saylovidan Erdo‘g‘on va Dovudo‘g‘lining ATP si hukumatni tashkil qilishdan mahrum bo‘lsa va sekularizm tarafdori JXP boshchiligida hukumat tuziladigan bo‘lsa, Turkiyada harbiylarining siyosiy tashabbusni yana o‘z qo‘llariga olishi uchun yangi imkonlar paydo bo‘lish ehtimoli yo‘q emas…

Kapitalist boylar va ular ta’sirida bo‘lgan matbuot organlarining siyosatga ta’siri 

Turkiya bozor iqtisodi qoidalari amal qiladigan bir mamlakatdir. Bu mamlakatda milliardlarcha dollarga ega bo‘lgan katta boylar va ular ta’sirida bo‘lgan ommaviy axborot vositalari kundalik siyosatga katta ta’sir o‘tkazish quvvatiga ega. Masalan, Turkiyaning eng katta boylaridan biri bo‘lgan Mustafo Qo‘ch dunyoda siyosiy va iqtisodiy jarayonlarni boshqarishi iddoa qilinadigan norasmiy “Bilderberg Jamiyat”ining doimiy a’zosidir. Turkiya matbuotida shu kunlarda dunyoni boshqarishi iddoa qilingan bu jamiyat haqida juda qiziqarli bir maqola e’lon qilindi. (qarang: sabah.com.tr/gundem/2015/06/10/bilderberg-neyin-pesinde).

Bunday kapitalist boylar o‘lkada yuz minglarcha nusxada bosiladigan “Hurriyat”, “Milliyat” kabi gazetalarni, o‘nlarcha televideniye va radio kanallarini va boshqa ommaviy axborot vositalarini o‘z nazoratida tutadi va ulardan o‘zlari istagan shaklda hukumatga qarshi propaganda vositasi sifatida foydalanadilar

Kurd millatchilarining qurolli guruhi bo‘lgan PKKning qurol tashlashni rad qilishi

Yuqorida aytilgani kabi hozirda Turkiyaning sharqidagi tog‘larda va Iroq hududida Kurd millatchilarining bir necha ming qurollangan to‘dalari bor. Bu qurolli to‘dalar saylov jarayonida ham mamlakatning sharqidagi salovchilarni Kurd millatchilariga ovoz berishlari uchun qurol bilan tahdid qildilar. Turkiyada Kurd muammosining yaqin vaqtlarda siyosiy yo‘llar bilan hal qilinishini bashorat qilib bo‘lmaydi. Demak, qurollangan PKK to‘dalarining yaqinda qurol tashlashlarini ham kutib ham bo‘lmaydi…

G‘arb davlatlarining Turkiya siyosatiga ta’siri

2000 yillargacha Turkiyaning ichki va tashqi siyosati jiddiy ma’noda g‘arb davlatlarining ta’siri ostida edi. Bunday ta’sirni Muborak zamonida Misrda yoki qirollar tarafidan boshqariladigan Arab o‘lkalarida ham ko‘rishimiz mumkin.

Turkiyada 1960 va 2000 yillar orasida sodlir qilingan davlat to‘ntarishlarida g‘arbliklarning qo‘li borligi va bu to‘ntarishlar ularning manfaatiga mos ravishda amalga oshirilgani ham inkor qilib bo‘lmas haqiqatdir.

2014 yilda Istanbulning Taksim maydonida yana g‘arb davlattlari qo‘llab quvvatlagan siyosiy g‘alayonlar bo‘lib o‘tdi. AQSh CNN telekanali bu g‘alayon haqida 11 soatlik uzluksiz ko‘rsatuvlar namoyish qildi. Maqsad Misrdagi Tahrir maydonida xalq tarafidan saylangan Prezident Mursiyni yoki Kiyevdagi “Maydon” harakatiga o‘xshash jarayonlarni tashkil qilib, Toyib Erdo‘g‘onni hukumatdan ag‘darish edi. Ammo Erdo‘g‘on hukumatning bu g‘alayonlar jarayonida qat’iy siyosiy va xavfsizlik choralarini olishi natijasida ko‘zlangan maqsadlar amalga oshmay qoldi…

G‘arb davlatlari matbuoti 7 Iyun saylov jarayonida ham uzluksiz ravishda Toyib Erdo‘g‘on va hukumatini o‘qqa tutib turdi. Shuningdek, bu davlatlarning Turkiyani bo‘lib yuborish uchun Kurd millatchilarini qo‘llab quvvatlashlari ham oshkora bir haqiqatdir…

TURKIYa SIYoSATIDA BUNDAN KEYIN NIMA BO‘LADI?

7 Iyun kunida o‘tkazilgan Parlament saylovlaridan keyingi siyosiy vaziyatni shaxmat tili bilan aytganda “Pot” holati, deyish ham mumkin. Ya’ni, bu saylovlarda biror partiya ham hukumatni tuzish uchun lozim bo‘lgan mutlaq ko‘pchilik ovozlarni ololmadi. Ya’ni, 275 va undan ko‘proq millatvakiliga ega bo‘la olmadi.

Erdo‘g‘on va Dovudo‘g‘lining ATP si parlamentdagi mutlaq ko‘pchilikni yo‘qotdi, 41% ovoz olib, faqatgina 258 millatvakiliga ega bo‘ldi. Bu esa 550 millatvakilidan tashkil topgan Turkiya Buyuk Millat Majohlisda yakka holda hukumat tuzish uchun yetarli emas. Buning uchun eng kamida 275 millatvakiliga ega bo‘lish kerak. Demak, ATP endi bir o‘zi hukumatni tuza olmaydi. Muxolifatdagi JXP, MXP va XDP partiyalari zotan yakka holda hukumatni tuza olmaydilar.

Bunday siyosiy “pot” vaziyatida Parlamentga kirgan siyosiy partiyalar hukumatni tuzish uchun o‘zaro ittifoq tuzishga majburdirlar. Masalan, AKP muxolifatdagi JXP yoki MXP yoki XDP bilan kelishib hukumat tuza oladi. Ammo bu partiyalar orasida maqolaning boshida aytilgani kabi jiddiy mafkuraviy va siyosiy farqliliklar bor. Shuning uchun bu partiyalarning ittifoq (koalitsiya) hukumati tuzishlari unchalik ham oson siyosiy jarayon hisoblanmaydi…

Boshqa tomondan muxolifatdagi JXP, MXP va XDP partiyalari o‘zaro kelishib ittifoq (koalitsiya) hukumati tuzishlari mumkin. Ammo bunday kelishuv hozirda Turkiyada deyarli imkonsiz, deya ko‘rilmoqda. Chunki Turk va Kurd millatchilarining kelishib, bir ittifaq hukumatiga a’zo bo‘lishlariga deyarli hech kim extimol bermaydi. Ammo manfaatlar ustun ko‘riladigan bunday siyosiy muhitda har qanday siyosiy qadamlar otilishi mumkinligini ham unutmasligimiz kerak. Masalan, JXP va MXP hukumat tuzish haqida kelishsa, kurdlarning XDP si bu ittifoqqa a’zo bo‘lmasdan ham, Parlamentda bu ittifoq hukumatini qo‘llab quvvatlashi mumkin…

Yana bir ehtimollardan biri ATP ning ozchilik hukumatini tuzishidir. Buning uchun muxolifatdagi partiyalardan biri ATP bilan ittifoq hukumatiga kirmasa ham Parlamentda ATP tuzadigan hukumatni qo‘llab quvatlashi kerak…

Va nihoyat agar bu partiyalar o‘zaro kelishib hukumat tuza olmasalar, u holda Prezident Toyib Erdo‘g‘on bu parlamentni tarqatib yuborib, mamlakatda yangi saylovlar e’lon qilish huquqiga egadir…

TURKIYa SIYoSATIDAN QANDAY XULOSALAR ChIQARISh MUMKIN?

Agar Turkiyada hozirgi siyosiy tuzum va jarayonlarni O‘zbekistondagi Karimov diktaturasi, Erondagi oyatullohlar rejimi, Arab davlatlardagi qirolliklar diktatorligi, qirg‘inbarot urushlar davom etayotgan Iroq, Suriya va Afg‘onistondagi vaziyatlarga taqqoslansa, albatta Turkiyadagi umumiy ahvol va siyosiy jarayonlarning bu mamlakatlardagi vaziyatlardan yaxshiroq ekanligini ko‘ramiz.

Albatta, bunday baholashga ba’zilar qo‘shilmasligi ham mumkin. Ayniqsa, ba’zi musulmon toifalar orasida Turkiyadagi rejimni va siyosiy jarayonlarni g‘ayriislomiy, deya baholaydiganlar ham topiladi. Avvalo, bu yerda yuqoridagi taqqoslashga e’tibor qaratilishi kerak, deb o‘ylayman. Ya’ni, o‘zini musulmon davlatlari deb ataydigan ammo turli shakldagi diktorliklar bilan boshqariladigan yoki qirg‘inbarot urushlar ketayotgan davlatlardagi siyosiy tuzumlar va jarayonlar yaxshimi yoki tom ma’noda islomiy bo‘lmasa ham asosan tinchlik vaziyati hkumron bo‘lgan, jamiyatda juda katta ijtimoiy va siyosiy erkinliklar ta’minlangan hozirgi Turkiyadagi vaziyat mi? Qolaversa, Toyib Erdo‘g‘on va Ahmad Dovudo‘g‘li boshqarayotgan ATP sining sekulayar partiya emasligini, bu siyosatchilarining sekularizmni din va davlatni bir biridan ayirish emas, davlatning butun din vakillariga bir xil munosabatda bo‘lishi, deya ta’riflashlarini ham unutmasligimiz kerak. Shuning uchun Erdo‘g‘on va Dovuto‘g‘li hukumatlari Turkiyada g‘arbona sekularizmga asoslangan rejimga qat’iy zarbalar berdilar, bu rejimni qo‘llab quvvatlaydigan harbiylarning siyosatga ta’sirini jiddiy ma’noda kamaytirdilar mamlakatda musulmonlarga katta huquqlar berilishiga erishdilar…

Ammo Turkiyada musulmonchilik va g‘arbona tuzum tarafdorlari orasidagi siyosiy va ijtimoiy kurash tamoman tugallandi, deyishga hozircha yetarli asos yo‘q. Buning ustiga mamlakatda Turk va Kurd millatchligi tobora avj olib bormoqda. Shuningdek, Turkiya murakkab geopoltik jarayonlar davom etayotgan dunyo siyosiy muhitining markazlaridan birida turibdi…

Kelajakda nima bo‘lishini albatta Alloh taolo biladi..

Namoz NORMO‘MIN

10.06.2015

Devami

Туркиядаги сиёсий “пот” вазияти ҳақида

 Yıkılmadım ayaktayım

dertlerimle başbaşayım
zalimlere kötülere yenilmedim
buradayım…

“Йиқилмадим, оёқдаман,

Дардларимла ёлғиз қолдим.

Золимларга, ёмонларга енгилмадим,

Шу ердаман…” (Туркча қўшиқдан)

Туркияда 7 Июнда ўтказилган Мажлис (парламент) сайловларидан кейинги сиёсий аҳвол ушбу қўшиқда ифодалаган ҳақиқатга яқиндир. Яъни, 2002 йилдан кейин бу мамлакатни бошқариб келган ва ғарбда Исломий, дея таърифланадиган Тойиб Эрдўғон ва Аҳмад Довудўғлининг “Адолат ва Тараққиёт Партия”си (АТП) бу сайловларда жиддий мағлубият олсада, тамоман мағлуб бўлмади. Яъни, бу сайловда АТП “йиқилмади, оёқда қолди”…

Ҳали тўла тасдиқланмаган  сайлов натижалари шундай бўлди: Исломий АТП 41% овоз олди ва 258 миллатвакилига эга бўлди. Отатурк турафидан тузилган секуляр (дунёвий, туркча Laik) Жумҳурият Халқ Партияси (ЖХП) 25% овоз олди ва 132 миллатвакилига эга бўлди. Турк миллатчиларининг партияси (МХП) 16% овоз олди ва 80 миллатвакилига ва Курд Миллатчиларнинг партияси (ХДП) 13% овоз билан 80 миллатвакилига эга бўлдилар…

Бу партияларнинг сиёсий мафкураси ва бугун олиб бораётган сиёсатлари бир биридан тубдан фарқ қилади, албатта…Олдин шу масалага бироз тўхталайлик,

ТУРКИЯДАГИ СИЁСИЙ ПАРТИЯЛАРНИНГ ҚАРАШЛАРИ

Туркияда ҳозирда 100 га яқин сиёсий партия бўлиб, улардан 20 партия сўнгги сайловларда қатнашди. Бу партиялардан фақат 4 таси 10% тўсиқни ошиб, Туркия Буюк Миллат Мажлисга (Парламентига) кира олди. (Яъни, 10% кўп овоз олган партияларгина Мажлисга (Парламентига) кира олди). 

“Адолат ва Тараққиёт Партия”си (АТП) 2001 йил 14 Августда Тойиб Эрдўғон ва сафдошлари тарафидан қурилди. АТП аслида 1970 йилларда ўртага чиққан “Миллий қараш” Исломий ҳаракатининг давомидир. Бу ҳаракатни собиқ Бош Вазир Нажмиддин Эрбоқон ва сафдошлари 1970 йилларда бошлатганди. “Миллий Қараш” Исломий ҳаракати ўз сиёсий партияларига ҳам эга эди. Туркиядаги секуляр режим бу партияларни доимо таъқиқлаб келганди. Миллий Низом, Миллий Саломат, Рефах, Фазилат ва Саодат партиялари 1970 йиллардан бошлаб бу ҳаракат томонидан тузилганди. Тойиб Эрдўғон 2000 йилларда бу ҳаракатдан айрилганини эълон қилиб АТП ни тузганди. АТП 2002 йилдан то 2015 йилгача бир неча марта сайловларда ғолиб келиб, Туркияни якка ҳолда бошқариб келди.

АТП Исломий партиядир. Тойиб Эрдўғоннинг “Демократия менинг учун бир трамвайдир, ундан истаган пайтимда тушиб қоламан” сўзи машҳурдир.Секуларизм (Laik давлат), яъни давлат ва диннинг ажралиши масаласида Президент Тойиб Эрдўғон Laik лик қоидаси давлат ва динни бир биридан ажратиш эмас, давлатнинг бутун дин мансубларига айни масофада туриши, яъни уларга адолатли муносабатда бўлишидир, деган фикрдадир. Туркия аҳолисининг 99% мусулмон эканлигини ҳисобга олинса, албатта бу адолатнинг аввало мусулмонларга тегишли бўлиши ўз ўзидан тушунарлидир. Шунинг учун ҳам 2002 йилдан кейин Эрдўғон бошқарувида мусулмонларга шахслар сифатида ҳам, жамоатлар сифатида ҳам катта эркинликлар берилди…

АТП ни асосан мусулмончиликка эътибор берадиган кишилар, уларнинг жамиятлари  ва жамоатлари, мусулмон бойлар қўллаб қувватлайди. АТП 2002 йилдан кейин Туркияда ижтимоий ва сиёсий ҳаётида катта аҳамиятга эга бўлган ўзига яқин оммавий ахборот воситаларини (теле ва радио каналлар, газета ва журналлар ва ҳк) ҳам ўртага чиқарди. Фақат Туркия мусулмонлари узоқ йиллар капиталистик секуляр режим шароитларида яшаганликлари учун динларига у қадар ҳам боғлиқ эмаслар. Масалан, бу мамлакат мусулмонларининг энг кўпи билан 30 ёки 35 % беш вақт намозни адо қилади. Аммо сиёсатда бу масалаларга бевосита эътибор берилмайди. Эрдўғон ҳукумати 2002 йилдан кейин Исломий мактабларга қўйилган таъқиқларни олиб ташлади ва 2000 йилларгача бу мактабларда 100000 талаба ўқиган булса, ҳозирда 1000000 миллиондан кўпроқ талаба ўқийди. Бу жамиятда мусулмон кадрларнинг таёрланишида албатта муҳим роль ўйнайди. Унутмаслик керакки, Эрдўғоннинг ўзи ҳам шундай Исломий мактаблардан бирида таълим олган…

Жумҳурият Халқ Партияси (ЖХП) 1923 йилда Отатурк тарафидан қурилган секуляр партиядир. 1950 йилгача Туркияни якка ҳолда бошқарди, исломий қадриятларни оёқ ости қилди, араб алифбосини лотин алифбосига ўзгартирди, Усмонли давлати тарқалиб кетгандан кейин жамият ва давлат ҳаётининг сиёсат, ҳуқуқ, таълим, ижтисод ва бошқа соҳаларида ғарбона секуляр қоидаларни жорий қилди, азонни 17 йил давомида Турк тилида ўқитди, бунга қарши чиққан мусулмонларни қатлиом қилди, уларга турли тазйиқлар ва таъқиқлар ўтказди…

ЖХП секуларизм масаласида доимо Турк ҳарбийлари ва капиталсит буржуа синфи билан ҳамкорлик қилиб келди, 1960, 1970, 1980, 1997 йилги ҳарбий тўнтаришларни қўллаб қувватлади. Яъни, ЖХП Туркияда Исломий қарашлар ва мусулмонларга қарши бўлган асосий сиёсий кучдир. Бугунги кунда бу партия секуларизм масаласида унчалик қатъий позицияда бўлмаса ҳам, бу сиёсий қараш доирасида мамлакатда ўзи ижтимоий ва иқтисодий сиёсатини олиб боришни истайди…

Турк миллатчиларининг партияси (МХП) 1969 йилда Турк миллатчилиги фикрининг асосчиси Арпарслан Туркеш тарафидан қурилди. 1970 ва 1980 йилларда МХП Туркиядаги сўл (коммунист) идеология ва бу мафкура тарафдори сиёсий кучларга қарши курашди. 1980 йилда ҳарбийлар давлат тўнтариш қилишидан олдин МХП тарафдорлари ва сўлчи кучлар вакиллари орасида қуролли тўқнашувлар содир бўларди.

МХП нинг ғояси Туркияда бутун фуқароларнинг Турк миллатига мансуб эканлиги ва давлатнинг бир миллий давлат эканлигидир. Бу партия қолган миллатларнинг, яъни курдларнинг, арабларнинг ва бошқаларнинг вақт ўтиши билан турклашганини иддоа қилади. Шу билан бирга МХП Турк халқининг мусулмон халқ эканлини эътироф қилади. Бу партиянинг кўпгина аъзо ва тарафдлорлари Исломий ибодатларни адо қиладилар. МХП га асосан Туркиянинг ич ҳудудларида яшайдиган аҳолининг бир қисми овоз беради…

Курд Миллатчиларнинг партияси (ХДП), яъни Халқларнинг Демократик Партияси. 2012 йилда тузилган. Аслида Курд миллатчилик фикри жуда эски замонларга, баъзиларга кўра Усмонли замонига бориб тақалади. 1974 йилда Абдуллоҳ Ўжалон ПКК (Курд Ишчи Партиясини) қуради. Бу коммунистик мафкурада бўлган ва Туркиянинг Жанубий шарқида атеизмга (динсизликка) асосланган мустақил Курд давлатини қуришни ғоя қилиб олган радикал террорчи ҳаракатдир. 1980 йллардан бошлаб ПКК Туркияда сон саноқсиз террор ҳужумларини амалга оширди ва Турк Ҳарбий кучлари ва полицияси билан жангларга киришди. Бу урушлар натижасида 50 мингга яқин киши ҳалок бўлди. Туркяининг бу урушларда 500 Милярд доллар зарар кўргани айтилади.

1999 йилда Абдуллоҳ Ўжалон чет элда қўлга олиниб, Туркияга келтирилди. Суд унга ўлим жазоси берди. Фақат Туркия Оврупа Иттифоқига аъзоликка номзод бўлгани учун бу жазо амалга ошмади ва Абдуллоҳ Ўжалон 17 йилдан бери қамоқ жазосини ўтамоқда…

Ҳозирда ПККнинг мамлакат шарқидаги тоғларда ва қўшни Ироқ ҳудудларида бир неча минг қуролли тарафдорлари бор. Шу билан бирга Курд миллатчилари мустақиллик учун сиёсий курашни давом эттирдилар ва бу мақсадда турли номлар билан сиёсий партиялар туздилар. Бу партиялар бирин кейин таъқиқлангандан кейин ниҳоят 2002 йилда Курд Миллатчиларнинг яна бир партияси (ХДП) қурилди. Ҳозирда бу партия икки ўртоқ Раисдош тарафидан бошқарилади. Булар Салоҳиддин Демиртош ва аёл сиёсатчи Фиган Юксактоғлардир.

2005 йиллардан бошлаб Тойиб Эрдўғон ҳукумати ПКК раҳбари Абдуллоҳ Ўжалон ва унга бўйсунадиган тоғлардаги ПКК милитанлари билан норасмий музокаралар ўтказа бошлади. Бу музокараларга албатта Курд миллатчи сиёсатчилари ҳам қатнашишди. Масалан, қамоқхонадаги Ўжалон билан ХДП миллатвакиллари кўришиб, кейин унинг қарашларини тоғлардаги ПКК милитанларига етказишди. Шу шаклда Эрдўғон ҳукумати ташаббусчиси бўлган Курд муаммосини “Ечиш Жараёни” (Туркча “Çözüm Süreci”) бошлатилди ва ҳозирда бу жараён давом этмоқда. Бу жараён давомида мамлакатда Курд тилида телевидение ва радио каналлари очилди, Курдлар ўз тилларида хусусий мактаблар очиш ҳуқуқига эга бўлдилар. Сиёсий жиҳатдан Туркяининг бир федерация давлати, яъни Курдларга сиёсий автономия берилиши масаласи ҳам кун тартибига келтирилсада, лекин бу масалада ҳозирча бирор қарор олингани йўқ…

ТУРКИЯДАГИ ҲОЗИРГИ ИЖТИМОИЙ СИЁСИЙ ТУЗУМ ҲАҚИДА

 Туркия жумҳурияти 1923 йилда қурилгандан кейин бу мамлакатда бир неча марта Давлат Низоми (Конституция) қабул қилинган. 1980 йилда қабул қилинган Давлат Низоми унга кўпгина ўзгартиришлар киритилишига қарамай ҳозирда ҳам амалдаги давлат бошқарувининг асоси ҳисобланади. Бу давлат Низомида Туркия Жумҳуриятининг (ТЖ) шакли “ижтимоий, ҳуқуқ ва демократик секуляр (лаик) давлатдир”, дея таърифланган. Шу билан бирга ТЖ парламент бошқарув тизимига ҳам эга. Яъни, мамлакат Президенти рамзий салоҳитяларга эга бўлиб, давлатни сайловларда ғолиб келган сиёсий партия ёки партиялар каолицияси (иттифоқи) бошқаради. Бу бошқарувни Вазирлар Маҳкамасини ташкил қиладиган Бош Вазир амалга оширади. Яъни, Президент рамзий давлат Раиси, Туркия Буюк Миллат Мажлиси (Парламенти) қонун чиқарувчи орган,  Бош Вазир тузадиган ва бошқарадиган Вазирлар Маҳкамаси асосий Ижро органи ҳисобланади ва Суд ҳокимияти махкамалар тарафидан амалга оширилади…

2014 йилда Туркияда Президентлик учун илк марта умумхалқ сайловлари ўтказилди. Бундан аввал бу мамлакатда Президент Парламен тарафидан сайланарди. 2014 йилдаги сайловларда 52 % овоз олган Тойиб Эрдўғон Туркияда президентлик бошқарувини жорий қилиш ташаббуси билан чиқди. Бунинг учун эса янги Давлат Низоми (Конституция) қабул қилиниши шарт эди. Бунинг учун эса Эрдўғон ва Довудўғлининг АТП партияси Парламентда мутлақ кўпчиликни, яъни 550 миллатвакилидан 367 ўринни ёки ҳеч бўлмаганда 330 ўринни қўлга киритиши керак эди. Афсуски, сайловларда 2015 йилги сайловларда АТП фақат 41% яқин овоз олди ва 258 миллатвакилига эга бўлди.

Шундай қилиб, Туркиядаги ижтимоий сиёсий вазиятни ўзига хос ўтиш ҳолати, деб баҳолаш мумкин. Яъни, бугунги Туркия 1923 йилда Отатурк тарафидан тузилган секуляр давлат эмас, айни пайтда бу малакатдаги тузумни тўлиқ Исломий тузум ҳам, деб бўлмайди.

Туркия дунё сиёсатида ўти муҳим ўрин тутади. Бугунги кунда бу давлат Оврупо Иттифоқига аъзоликка номзод давлат ҳисобланади. Туркия ҳозирда мусулмон мамлакатлар ичида ижтимоий,сиёсий ва иқтисодий ва ҳарбий жиҳатдан энг тараққий давлатлардан бири ҳисобланади. Шу билан бирга Туркия бугун жуда катта эркинликлар ўлкаси ҳамдир. Бу давлатда матбуот ва фикр эркинлиги, сиёсий ва ижтимоий ташаббуслар, иқтисодий тадбиркорлик эркинликлари таъминланган, турли динларнинг вакилларига катта эркинликлар берилган. 

БУГУНГИ КУНДА ТУРКИЯ СИЁСАТИГА ТАЪСИР ЎТКАЗАЁТГАН СИЁСИЙ БЎЛМАГАН КУЧЛАР

Бу кучларни Фатҳуллоҳ Гулан ҳаракатининг сиёсатга таъсири, Туркия ҳарбийларининг “сиёсий” фаоллашиши, Курд миллатчиларининг қуролли гуруҳи бўлган ПККнинг қурол ташлашни рад қилиши, капиталист бойлар ва улар таъсирида бўлган матбуот органларининг сиёсатга таъсири ва ниҳоят ғарб давлатларининг Туркия сиёсатига таъсири, деб айтиш мумкин.

ФАТҲУЛЛОҲ ГУЛАН ЖАМОАТИ МУАММОСИ 

Мен бу ерда 7 Июнь сайловларидан олдин ёзган “Туркия Жар Ёқасида Турибдими?” номли мақоламдан иқтибос келтирмоқчиман:

“Туркияда мусулмонлар аввал қисман, ҳозир эса тамоман ўзлари истаган жамоат, тариқот, жамоатчилик уюшмаси, фирқа ва ҳк тузиш эркинлигига эгадир. Мана шундай жамоатлардан бири Фатҳуллоҳ Гулан ҳаракатидир. Бу ҳаракат Туркияда ва чет давлатларда 1000 ларча мактаблари, шу билан бирга иқтисодий ширкатлари, ўз газета, теле ва радио каналлари, давлатнинг ҳуқуқ тартибот идораларида мингларча (полис раҳбарлари, прокурорлар ва судялар) кадрлари ва халқ ичида миллионларча тарафдорларига эгадир.

Гулан жамоати 2011 йилгача Эрдўғон ҳукумати билан ҳамкорликда иш олиб борганди. Фақат 2012 йил Февраль ойида бу жамоатга аъзо прокурорлар Туркия Миллий Истиҳборатининг (биздаги МХХ) раисини қамашга уриндилар. Шу тарзда биринчи марта Эрдўғон ҳукумати ва Гулан жамоати орасида тўқнашув юзага келди. Кейинчалик 1999 йилдан бери АҚШда яшайдиган Гулан жамоатининг чет эл давлатлари, асосан АҚШ ва Исроил билан яқин алоқалари борлиги аниқланди. 2014 йилда жамоат аъзоси прокурорлар Эрдўғон ҳукуматининг 4 вазири ҳақида порахўрлик даъвоси очиб, уларнинг яқинларини қўлга олдилар. Бу сиёсий зарбанинг асосий мақсади Эрдўғон ҳукуматини ҳокимиятдан ағдариш, яъни ҳуқуқ тартибот идораларининг ёрдами билан давлат тўнтаришини амалга ошириш эди. Шу тарзда бу жамоат билан ҳукумат орасида ҳақиқий сиёсий ва ҳуқуқий “уруш” бошланди. Ҳозир ҳам бу кураш давом этмоқда ва Гулан жамоати Эрдўғоннинг сиёсий ҳаракатига қарши бўлган ички ва ташқи сиёсий кучлар билан ошкора ҳамкорлик қилмоқдадир…

(Қаранг: http://namoznormumin.blogspot.no/2015/05/blog-post_22.html)

Туркия ҳарбийларининг “сиёсий” фаоллашиши 

Маълумки, 1923 йилда Туркия Жумҳурияти қурилгандан кейин ўрнатилган секуляр режим асосан ҳарбийларнинг қўллаб қувватлаши билан оёқда турган эди. Бу мақсадда Туркия ҳарбийлари бир неча марта давлат тўнтаришлари ҳам амалга оширган эдилар. 2002 йилда Тойиб Эрдўғоннинг партияси ҳукуматга келгандан кейин Туркияда ҳарбийларнинг сиёсатга фаол аралашувига барҳам берилди. Яъни, ҳарбийлар Эрдўғон бошқарадиган фуқаровий (русча гражданский, арабча маданий) ҳукуматга бўйунсунадиган бўлдилар. Аммо 7 Июнь сайловидан Эрдўғон ва Довудўғлининг АТП си ҳукуматни ташкил қилишдан маҳрум бўлса ва секуларизм тарафдори ЖХП бошчилигида ҳукумат тузиладиган бўлса, Туркияда ҳарбийларининг сиёсий ташаббусни яна ўз қўлларига олиши учун янги имконлар пайдо бўлиш эҳтимоли йўқ эмас…

Капиталист бойлар ва улар таъсирида бўлган матбуот органларининг сиёсатга таъсири 

Туркия бозор иқтисоди қоидалари амал қиладиган бир мамлакатдир. Бу мамлакатда миллиардларча долларга эга бўлган катта бойлар ва улар таъсирида бўлган оммавий ахборот воситалари кундалик сиёсатга катта таъсир ўтказиш қувватига эга. Масалан, Туркиянинг энг катта бойларидан бири бўлган Мустафо Қўч дунёда сиёсий ва иқтисодий жараёнларни бошқариши иддоа қилинадиган норасмий “Билдерберг Жамият”ининг доимий аъзосидир. Туркия матбуотида шу кунларда дунёни бошқариши иддоа қилинган бу жамият ҳақида жуда қизиқарли бир мақола эълон қилинди. (қаранг: sabah.com.tr/gundem/2015/06/10/bilderberg-neyin-pesinde).

 

Бундай капиталист бойлар ўлкада юз мингларча нусхада босиладиган “Ҳуррият”, “Миллият” каби газеталарни, ўнларча телевидение ва радио каналларини ва бошқа оммавий ахборот воситаларини ўз назоратида тутади ва улардан ўзлари истаган шаклда ҳукуматга қарши пропаганда воситаси сифатида фойдаланадилар

Курд миллатчиларининг қуролли гуруҳи бўлган ПККнинг қурол ташлашни рад қилиши 

Юқорида айтилгани каби ҳозирда Туркиянинг шарқидаги тоғларда ва Ироқ ҳудудида Курд миллатчиларининг бир неча минг қуролланган тўдалари бор. Бу қуролли тўдалар сайлов жараёнида ҳам мамлакатнинг шарқидаги саловчиларни Курд миллатчиларига овоз беришлари учун қурол билан таҳдид қилдилар. Туркияда Курд муаммосининг яқин вақтларда сиёсий йўллар билан ҳал қилинишини башорат қилиб бўлмайди. Демак, қуролланган ПКК тўдаларининг яқинда қурол ташлашларини ҳам кутиб ҳам бўлмайди…

Ғарб давлатларининг Туркия сиёсатига таъсири 

2000 йилларгача Туркиянинг ички ва ташқи сиёсати жиддий маънода ғарб давлатларининг таъсири остида эди. Бундай таъсирни Муборак замонида Мисрда ёки қироллар тарафидан бошқариладиган Араб ўлкаларида ҳам кўришимиз мумкин.

Туркияда 1960 ва 2000 йиллар орасида содлир қилинган давлат тўнтаришларида ғарбликларнинг қўли борлиги ва бу тўнтаришлар уларнинг манфаатига мос равишда амалга оширилгани ҳам инкор қилиб бўлмас ҳақиқатдир.

2014 йилда Истанбулнинг Таксим майдонида яна ғарб давлаттлари қўллаб қувватлаган сиёсий ғалаёнлар бўлиб ўтди. АҚШ CNN телеканали бу ғалаён ҳақида 11 соатлик узлуксиз кўрсатувлар намойиш қилди. Мақсад Мисрдаги Таҳрир майдонида халқ тарафидан сайланган Президент Мурсийни ёки Киевдаги “Майдон”  ҳаракатига ўхшаш жараёнларни ташкил қилиб, Тойиб Эрдўғонни ҳукуматдан ағдариш эди. Аммо Эрдўғон ҳукуматнинг бу ғалаёнлар жараёнида қатъий сиёсий ва хавфсизлик чораларини олиши натижасида кўзланган мақсадлар амалга ошмай қолди…

Ғарб давлатлари матбуоти 7 Июнь сайлов жараёнида ҳам узлуксиз равишда Тойиб Эрдўғон ва ҳукуматини ўққа тутиб турди. Шунингдек, бу давлатларнинг Туркияни бўлиб юбориш учун Курд миллатчиларини қўллаб қувватлашлари ҳам ошкора бир ҳақиқатдир…

 

ТУРКИЯ СИЁСАТИДА БУНДАН КЕЙИН НИМА БЎЛАДИ? 

7 Июнь кунида ўтказилган Парламент сайловларидан кейинги сиёсий вазиятни шахмат тили билан айтганда “Пот” ҳолати, дейиш ҳам мумкин. Яъни, бу сайловларда бирор партия ҳам ҳукуматни тузиш учун лозим бўлган мутлақ кўпчилик овозларни ололмади. Яъни, 275 ва ундан кўпроқ миллатвакилига эга бўла олмади.

Эрдўғон ва Довудўғлининг АТП си парламентдаги мутлақ кўпчиликни йўқотди, 41% овоз олиб, фақатгина 258 миллатвакилига эга бўлди. Бу эса 550 миллатвакилидан ташкил топган Туркия Буюк Миллат Мажоҳлисда якка ҳолда ҳукумат тузиш учун етарли эмас. Бунинг учун энг камида 275 миллатвакилига эга бўлиш керак. Демак, АТП энди бир ўзи ҳукуматни туза олмайди. Мухолифатдаги ЖХП, МХП ва ХДП партиялари зотан якка ҳолда ҳукуматни туза олмайдилар.

Бундай сиёсий “пот” вазиятида Парламентга кирган сиёсий партиялар ҳукуматни тузиш учун ўзаро иттифоқ тузишга мажбурдирлар. Масалан, АКП мухолифатдаги ЖХП ёки МХП ёки ХДП билан келишиб ҳукумат туза олади. Аммо бу партиялар орасида мақоланинг бошида айтилгани каби жиддий мафкуравий ва сиёсий фарқлиликлар бор. Шунинг учун бу партияларнинг иттифоқ (коалиция) ҳукумати тузишлари унчалик ҳам осон сиёсий жараён ҳисобланмайди…

Бошқа томондан мухолифатдаги ЖХП, МХП ва ХДП партиялари ўзаро келишиб иттифоқ (коалиция) ҳукумати тузишлари мумкин. Аммо бундай келишув ҳозирда Туркияда деярли имконсиз, дея кўрилмоқда. Чунки Турк ва Курд миллатчиларининг келишиб, бир иттифақ ҳукуматига аъзо бўлишларига деярли ҳеч ким эхтимол бермайди. Аммо манфаатлар устун кўриладиган бундай сиёсий муҳитда ҳар қандай сиёсий қадамлар отилиши мумкинлигини ҳам унутмаслигимиз керак. Масалан, ЖХП ва МХП ҳукумат тузиш ҳақида келишса, курдларнинг ХДП си бу иттифоққа аъзо бўлмасдан ҳам, Парламентда бу иттифоқ ҳукуматини қўллаб қувватлаши мумкин…

Яна бир эҳтимоллардан бири АТП нинг озчилик ҳукуматини тузишидир. Бунинг учун мухолифатдаги партиялардан бири АТП билан иттифоқ ҳукуматига кирмаса ҳам Парламентда АТП тузадиган ҳукуматни қўллаб қуватлаши керак…

Ва ниҳоят агар бу партиялар ўзаро келишиб ҳукумат туза олмасалар, у ҳолда Президент Тойиб Эрдўғон бу парламентни тарқатиб юбориб, мамлакатда янги сайловлар эълон қилиш ҳуқуқига эгадир…

ТУРКИЯ СИЁСАТИДАН ҚАНДАЙ ХУЛОСАЛАР ЧИҚАРИШ МУМКИН? 

Агар Туркияда ҳозирги сиёсий тузум ва жараёнларни Ўзбекистондаги Каримов диктатураси, Эрондаги оятуллоҳлар режими, Араб давлатлардаги қиролликлар диктаторлиги, қирғинбарот урушлар давом этаётган Ироқ, Сурия ва Афғонистондаги вазиятларга таққосланса, албатта Туркиядаги умумий  аҳвол ва сиёсий жараёнларнинг бу мамлакатлардаги вазиятлардан яхшироқ эканлигини кўрамиз.

Албатта, бундай баҳолашга баъзилар қўшилмаслиги ҳам мумкин. Айниқса, баъзи мусулмон тоифалар орасида Туркиядаги режимни ва сиёсий жараёнларни ғайриисломий, дея баҳолайдиганлар ҳам топилади. Аввало, бу ерда юқоридаги таққослашга эътибор қаратилиши керак, деб ўйлайман. Яъни, ўзини мусулмон давлатлари деб атайдиган аммо турли шаклдаги дикторликлар билан бошқариладиган ёки қирғинбарот урушлар кетаётган давлатлардаги сиёсий тузумлар ва жараёнлар яхшими ёки том маънода исломий бўлмаса ҳам асосан тинчлик вазияти ҳкумрон бўлган, жамиятда жуда катта ижтимоий ва сиёсий эркинликлар таъминланган ҳозирги Туркиядаги вазият ми? Қолаверса, Тойиб Эрдўғон ва Аҳмад Довудўғли бошқараётган АТП сининг секулаяр партия эмаслигини, бу сиёсатчиларининг секуларизмни дин ва давлатни бир биридан айириш эмас, давлатнинг бутун дин вакилларига бир хил муносабатда бўлиши, дея таърифлашларини ҳам унутмаслигимиз керак. Шунинг учун Эрдўғон ва Довутўғли ҳукуматлари Туркияда ғарбона секуларизмга асосланган режимга қатъий зарбалар бердилар, бу режимни қўллаб қувватлайдиган ҳарбийларнинг сиёсатга таъсирини жиддий маънода камайтирдилар мамлакатда мусулмонларга катта ҳуқуқлар берилишига эришдилар…

Аммо Туркияда мусулмончилик ва ғарбона тузум тарафдорлари орасидаги сиёсий ва ижтимоий кураш тамоман тугалланди, дейишга ҳозирча етарли асос йўқ. Бунинг устига мамлакатда Турк ва Курд миллатчлиги тобора авж олиб бормоқда. Шунингдек, Туркия мураккаб геополтик жараёнлар давом этаётган дунё сиёсий муҳитининг марказларидан бирида турибди…

Келажакда нима бўлишини албатта Аллоҳ таоло билади..

Намоз НОРМЎМИН

10.06.2015 

Devami

Kerimov Andican’ın hesabını verecek!

article-2172106-1404CF96000005DC-222_964x607

13 Mayıs 2005 yılında Özbekistan’ın üçüncü büyük şehri olan Andican’da Kerimov yönetiminin yaptığı ve en az 3 bin kişinin hayatını kaybettiği katliamın 10. yıl dönümünde, Türkistan-Der öncülüğünde bir basın toplantısı yapıldı. Mazlumder İstanbul Şubesi’nde yapılan basın toplantısına Mazlumder adına Şube Başkanı Ramazan Beyhan, Doğu Türkistan Maarif Derneği adına Genel Başkan Hidayet Oğuzhan, Türkistan-Der Başkanı Burhan Kavuncu, Mazlumder İstanbul Şubesi Hukuk Koordinatörü Av.Ömer Yüzgül, Türkistanlı yazar/ siyasetçi Dr.Namaz Normumin ile derneklerin üye ve yöneticileri katıldı.

Basın toplantısı açış konuşmasını Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Ramazan Beyhan yaptı. Beyhan Mazlumder’in “Kim Olursa Olsun Mazlumdan yana ve Zalime karşı” olmak ilesinin gereği olarak, 2005 Andican katliamı’nın faili Özbekistan yönetimini ve sessiz kalan Uluslararası kamuoyu’nu kınadığını belirtti. “İmana giden Yol” kitabının ve yazarının yargılanmasının bir insan hakları ihlali olduğunu, bu suçu işleyen Kerimov rejiminin kendi halkına karşı otomatik silah kullanıp binlerce kişiyi öldürerek 21. yy’ın en büyük katliamlarından birinin suçlusu olduğunu belirtti. Beyhan “İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik düşünmesi ve ifade etmesidir. Andican katliamı, düşünme ve ifade etme hakkının kullanılmasının bedelidir.” dedi. Türkiye yönetimini ve kamuoyunu Türkistan’daki olaylara karşı daha hassas davranmaya davet etti.

Toplantının ikinci konuşmasını Doğu Türkistan Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan yaptı. Oğuzhan özetle Türkistan’ın bir bütün olduğunu ve Doğusu Batısıyla benzer zulümlere maruz kaldığını söyleyerek şu hususların altını çizdi: “Bizim Türkistan coğrafyası evlatları olarak kaderimiz aynıdır. Doğu Türkistan’da da katliamlar sürüyor. Özbekistan’da da zulümler had safhada. Müslüman kanının çok ucuz olduğu, ırzlarının, namuslarının çiğnendiği, dinlerini yaşama özgürlüklerinin elinden alındığı bu bölgedeki sorunların ortadan kalkması için İslam dünyasına, ümmete büyük bir görev düşmektedir. Bugün Doğu Türkistan’da halkın en ufak bir dini hürriyeti kalmamıştır. Art arda her gün yeni katliamlar yaşanmaktadır. İbadetler bile kanun zoruyla yasaklanmıştır. Özbekistan’daki yönetimin yaptığı zulümlerin,  işgalci Çin’in Doğu Türkistan’da yaptıklarından bir farkı yoktur. Orta Asya’nın kalbi olan Özbekistan erkin olması bütün Türkistan’ın kurtulması için önemlidir”.

Türkistan-Der Yönetim Kurulu Üyesi Özbek Siyasetçi Dr. Namaz Nur Mümin de bir konuşma yaparak şunları söyledi: “Bugün bizim için çok acı bir gün. Özbekistan bağımsızlıktan bu yana halkın beklediği özgürlüğe, insan hak ve hürriyetlerine, kendi itikadi ve insani değerlerine bir türlü kavuşmamıştır. Bugün Özbekistan’da 30 milyon insan bir diktatörlük rejimi altında ezilmekte, zulüm görmektedir. Kerimov rejimi bu zulümleri gerçekleştirirken yalnız da değildir, Rusya yönetimi ile ilişkilerini hiçbir zaman koparmamıştır, 11 Eylül saldırısından sonra da Batı emperyalistleri ile işbirliği içine girmiştir. Geçtiğimiz Mart ayında yapılan başkanlık seçimlerinde ise, Özbekistan anayasasında 2 dönem şartı olmasına rağmen Kerimov, hiçbir seçim yapılmadan kendisini %92 oyla 6. defa başkan seçtirmiştir. Özbekistan halkı orada zulmeden diktatöre karşı hiçbir zaman teslim olmamıştır, olmayacaktır da. Hiç bir hukuk ve ölçü tanımayan yönetim, bütün baskı ve katliamlara rağmen Özbekistan’daki İslami uyanışı durduramamıştır. 1991’de 80 camide varken, bugün 10 bin mescitte milyonlarca kişi namaz okumaktadır”.

Daha sonra konuşan MAZLUMDER İstanbul Şubesi Hukuk Koordinatörü Ömer Yüzgül ise, dünyanın birçok yerinde gerçekleştirilen katliamlara tepki gösteren Batının, Kerimov’un terörle mücadele adı altında gerçekleştirdiği katliamlarına seyirci kaldığını belirtti.  Av.Ömer Yüzgül, özellikle Türkiye’deki muhacir/ mültecilerin sorunlarına değindi. Özbekistan’daki Müslümanların yaşadıkları sıkıntılardan dolayı hicret etmek zorunda kaldığını ve Türkiye’ye de gelen pek çok Özbek mülteci olduğunu ifade eden Yüzgül, “Ancak muhacirler burada da bazı problemler yaşamaya devam ediyorlar. Burada olan Özbeklerin pasaport süreleri dolduktan sonra pasaportlarını yenileme imkanları yok. Dolayısıyla pasaport süreleri dolduktan sonra Yabancılar Şubesi’nde uzun süre hapsedilmektedirler. Türk vatandaşları ile evlenme imkanları da yok. Bu sebeple ikamet alamıyorlar ve çocuklarını okula da gönderemiyorlar, resmi bir işte çalışamıyorlar. Merdiven altı işlerde çalışmak zorunda kalan muhacirler ciddi anlamda geçim sıkıntısı çekmekte. Türkiye’ye hicret eden Türkistanlı kardeşlerimiz çok zor şartlar altında bulunmaktadır. Pasaportunun süresi geçen kardeşlerimiz, ikamet için gittiğinde Yabancılar Şubesi tarafından yakalanmakta ve aylarca gözaltında tutulmaktadır. Aynı şekilde hastaneye tedavi için giden, doğum yapan Özbekistan vatandaşı muhacirler, pasaportunun süresi geçtiği için gözaltına alınmaktadır”.

Son olarak ortak Basın Açıklaması metnini okuyan Türkistan-Der Başkanı Burhan Kavuncu, şunları söyledi: “Basın açıklamasını okumadan önce, geçtiğimiz yıl yine bir 13 Mayıs günü, yani Andican Katliamı ile aynı tarihte Soma maden faciası yaşanmıştı. Bu olayda hayatını kaybeden 301 maden işçisine Allah’tan rahmet diliyorum. Türkistanlılar camiası olarak Türkiye halkının, Soma’da yakınlarını kaybeden ailelerin bu büyük acısını paylaşıyoruz. Acıları birbiri ile karşılaştırmak asla doğru bir davranış değildir. Ama Özbekistan’da da 13 Mayıs 2005’te binlerce kardeşinizin öldürüldüğünü unutmamalıyız, 21. yy’ın en büyük facialarında birisi olan bu olayda şehid olanların ve yakınlarının acılarına ilgisiz kalmamalıyız”.

Burhan Kavuncu tarafından okunan Basın Açıklaması metni:

 

ANDİCAN KATLİAMINI UNUTMAYACAĞIZ !

 

Bundan tam 10 sene önce 2005 yılının 13 Mayıs günü, Orta Asya’nın yani Türkistan’ın karanlık tarihine “Kanlı Cuma” olarak eklendi. Özbekistan’ın üçüncü büyük şehri olan Andican’da sivil halkın Kerimov rejimini protestosu, binlerce kişinin can verdiği büyük bir katliamla bastırıldı.

2005 Andican katliamında resmi kayıtlara göre 189 kişi öldü. Ama Andican halkı ve muhalif kaynaklar en az 3 bin kişinin hayatını kaybettiğini savunuyor. Çünkü rejimin kabul ettiği 189 kişinin dışında yüzlerce ceset kamyonlarla taşınarak büyük çukurlara doldurulmuş. Bir çok aile de kendi cenazelerini kaçırarak kendisi defnetmiş.

Andican Katliamı”, “Andican olayları” veya Özbek halkı arasında ”Kanlı Cuma” olarak adlandırılan olaylar “İmana Giden Yol” isimli kitabın yazarı Ekrem Yoldaşev ve 23 arkadaşının yargılanması üzerine başladı. Uzun süredir devam eden baskılardan bunalan halk büyük bir kalabalık halinde, mahkemeyi izlemek için toplandı. Mahkeme binasının önündeki kitlenin zorla dağıtılmak istenmesi ve ardından silahla taranması sırasında 20 kişinin ölmesi üzerine olaylar büyüdü. On binlerce kişi hükümet binasının önündeki alanı ve çevre caddeleri doldurdu. Burada da halka ateş açılması üzerine, kalabalık önce hükümet binasını işgal etti. Ardından cezaevini basarak buradaki mahkumları serbest bıraktı. Olayları kontrol edemeyen Özbekistan yönetiminin çağrısı üzerine Rus Özel Güvenlik birlikleri de Andican’a gelerek müdahaleye katıldı.

Meydana gelen olaylar sırasında hayatını kaybeden yüzlerce kişiye ait cesetler caddelerde kaldı. Cesetler arasında yakınlarını arayan ailelere de ateş açılmasıyla ölü sayısı binleri buldu. Onbinlerce kişi komşu ülke Kırgızistan’a sığındı.

Özbekistan’ın sözde bağımsız olduğu 1991 yılından beri despotik bir rejim kuran İslam Kerimov, ülkede her türlü örgütlenmeyi, siyasi faaliyeti, basın-yayını, toplantı ve gösteri yapmayı yasakladığı gibi halkın dini hayatına da bir çok kısıtlamalar getirmiştir. Başörtülü ve sakallıların sokaklarda yürümesi bile yasaklanmış, 20 yaşından küçüklerin camiye gitmesi, işyerlerinde seccade bulundurulması suç sayılmıştır. Cezaevlerinde 30 binden fazla siyasi/ dini mahkum bulunmakta, özellikle, işkenceleriyle ünlü Jaslık hapishanesinde sürekli ölüm olayları meydana gelmektedir.

Geçtiğimiz Mart ayında yapılan başkanlık seçimlerinde, Özbekistan anayasasında 2 dönem şartı olmasına rağmen, Kerimov, kendisini %92 oyla 6. defa başkan seçtirmekten utanmamıştır. Eski Sovyet kalıntısı bu diktatörün zulmünden kaçan milyonlarca Özbek Rusya, Türkiye ve Arap ülkelerine sığınmış durumdadır. Türkiye’ye sığınan siyasi mülteciler bir çok zorluklarla karşı karşıyadır. Özbek istihbaratının Rusya, Kırgızistan, İsveç’ten sonra Türkiye’de de düzenlediği suikastlarda, rejim muhalifleri teker teker öldürülmektedir.

Biz Türkiyeli göçmen, mülteci ve insan hakları savunucusu STK’lar olarak, Andican katliamının sorumlusu olan Özbekistan’daki Kerimov rejimini ve bu büyük katliama sessiz kalan dünya devletlerini, Uluslar arası kuruluşları kınıyoruz. Bu kadar insanın öldürülmesi üzerine nasıl bir yasal işlem yapılmıştır, hangi yaptırım uygulanmıştır? Nasıl bir yargılama yapılmış, hangi sorumlu yakalanmış veya cezalandırılmıştır? Hiçbir şey olmamış gibi diplomatik ilişkiler devam etmekte, ziyaretler yapılmaktadır. Bu sessizlik ve suça ortaklık, dünyanın her yerinde vahşi katliamların 21. asırda da yaygın olarak devam etmesinin de sorumlusudur.

Bütün insanlığı, uluslararası kurumları ve özellikle Türkiye halkını ve yetkililerini, Özbekistan halkıyla dayanışmaya çağırıyoruz.

TÜRKİSTAN-DER

DOĞU TÜRKİSTAN MAARİF DERNEĞİ

MAZLUMDER

 

20150513_113538 20150513_112744 20150513_112731

 

 

 

 

Devami

Muhalif avının jeopolitiği: Türkiye’de Orta Asyalı ve Kafkasyalı Muhalifler Niçin Öldürülmekte?

Bilmem farkında mısınız, Türkiye’de son dönemde peş peşe suikasta kurban giden yabancıların sayısında gözle görülür bir artış var.  Hemen hepsinin ortak özelliği Orta Asya ve Kafkas kökenli olmaları,  bir tür diktaya dönüşen tek adam yönetimlerine karşı siyasi muhalefet yürütmeleri.

Akif EMRE

Sovyet sonrası Türk Cumhuriyetlerinde siyasal anlamda en büyük mağduriyeti İslami kimliklerini öne çıkaran muhalefet grupları yaşadı. Birçoğunda bu hareketler kanlı bastırıldı. Bir kısmında ise yasal şartlar altında siyaset yapmak isteyen akımlar takibata uğradı, eski Sovyet usulü provokasyonlarla hareketler terörize edildi. Baskılar o kadar şiddetli idi ki, yeni bağımsız ülkeler koca bir hapishaneye döndü.. .ve istenen oldu; muhalefet şiddete itildi yer yer.  “Radikal dini terör”ü bastırmak kadar meşru bir iş olamazdı! Kanlı devlet şiddeti, özgürlük havarisi dünyada kınanmaya bile değer görülmedi.

Ülkelerini terk etmek zorunda kalanlar sadece siyasi muhalefet liderleriyle sınırlı değil. Toplumsal ve dini alanda etkinliği olan din alimleri, entelektüeller, akademisyenler, gazeteciler soluğu yurt dışında aldılar. Bunların bir kısmı Batı Avrupa’da siyasi sığınma talebinde bulundular. Önemli bir kısmı da Müslümanca yaşama imkanı bulmak için Türkiye’yi seçti. Bu tercihte hem Türkiye’nin konumu hem de dini kültürel kaygılar belirleyici oldu. Tacikistan’dan Özbekistan’a, Afganistan’dan Kafkaslara uzanan tarihi Türkistan coğrafyasından, daha geniş anlamda eski Sovyet yönetiminden çıkan ulus devletlerden ve Rusya’dan akın ettiler.

Listeye rastgele göz attığımızda ilk akla gelenler: Umarali Kuvatov, Tacik, 6 mart 2015; Abdullah Buhari, Özbek muhalif, 10 Aralık 2014; Ali Usayev, Çeçen, 26 Şubat 2009; Zaurbek Amirev, Rüstem Altemirov ve Berg-Khazh Musaev, Çeçen, 2011; Medet Ünlü, Çeçenistan İçkerya fahri konsolosu, 22 mayıs 2013… Ve bu listeye eklenebilecek çok sayıda Çeçen suikastı…

Can korkusuyla ölümle3 hayat arasında yaşamaya çalışan, toplumlarının en dinamik ve yetişmiş insan birikimi, baskılardan kaçıp gelen çok sayıda muhalif ve mağdurların listesi hayli uzun. Suriye’den, Irak’tan, hatta Mısır’dan ve Kuzey Afrika’dan gelip Türkiye’ye sığınan, farklı siyasal eğilimlere sahip muhalifler bu tablonun dışında.

Bu yönüyle bakınca Türkiye’nin bir zamanlar Batı Avrupa’nın çok farklı muhalife kapı açması gibi bir işlev görmeye başladığı söylenebilir. Üstelik bu gelenlerin Türkiye’ye adapte olması kolay olduğu gibi her birinin küçük de olsa kendi taraftarlarından bir halka oluşturdukları söylenebilir. Diğer tarafta bu insanların can güvenliğinin sağlanamaması, özelllikle Çin ve Rusya’nın siyasi baskısıyla bir kısmına kapıların kapanması hatta iade edilmeleri Türkiye için yüz kızartıcı…

İç savaş pahasına kanlı yöntemlerle dağıtılan, yıldırılan muhalif seslerin yurtdışında ve Türkiye’de bile baskıcı rejimleri tarafından adım adım takip edilmeleri sıradanlaştı. Artık kimse bu diktatörlerin yönetimini, ne evrensel olduğu söylenen kriterler açısından ne özgürlük ve insan haysiyeti bakımından sorguluyor.

Ancak pek çoğu hayatta kalma, canlarını kurtarma pahasına sürgünde yaşamaya çalışan aydınların, siyasal liderlerin, alimlerin teker teker katledilmeleri kanıksanmış durumda. Mevcut rejimleri eleştirmekten öte etkinliği olmayan, pek çoğu sembolik düzeydeki bu isim ve oluşumların hayatlarının korunması önemli bir sorumluluk yüklüyor Türkiye’ye de.

Ancak adresi çok açık olarak belli olan bu cinayetlerin arkasındaki siyasi iradeye hiç bir baskının uygulanmaması, adeta onaylarcasına sessiz kalınması her şeyden önce dikta rejimlerini daha da cesaretlendiriyor.

Stratejik kaygılar, ekonomik çıkarlar Sovyet sonrası Türk Cumhuriyetlerinde statükonun olduğu gibi korunması, adeta Sovyet sonrası dönemin dondurulmasıyla sonuçlandı. Ukrayna krizinin temel nedeni, tarafların yaptığı anlaşmaya uymamaları olduğu gibi, bizatihi anlaşmanın sürdürülebilir olmamasıydı.

Benzer durum Türk Cumhuriyetleri için de geçerli. Jeo-stratejik konumları gereği, askeri önemleri, enerji kaynakları nedeniyle ekonomik anlamda vazgeçilmezlikleri şimdilik statükoyu sürdürecek gibi görünüyor. Oysa  soğuk savaş sonrası kurulamayan denge arayışı, her türlü adaletsiz yönetimi meşrulaştırmak için gerekçe üretmeye zorladı statükoyu.

Benzer cinayetlerin arkasının kesilmeyeceğinden korkulur. Zira bunu meşrulaştıracak, en azından dünyanın tepkisini engelleyecek iki senaryo sahneye kondu. Biri Batı’daki İslamofobinin yükselişe geçmesi ve buna gerekçe üreten bireysel eylemleri İslam ve Müslümanlıkla ilişkilendiren propaganda. Diğeri jeo-stratejik gerekçelerle üretilen, her tür uluslararası operasyonu haklılaştırmaya yönelik Ortadoğu’da icat edilen şiddet.
Rakip küresel güçler ile bunların gölgesinde kendi iktidarlarını sürdürmeye çalışan bölgesel tiranların yollarının kesiştiği yer burası.. Biri evrensel değerler adına terörle mücadele terörü, diğeri evrensel maddi beklentiler adına göz yumulan devlet terörü… Her ikisi de aslında çıkar savaşının faturasını Müslümanlara ve İslam coğrafyasına kesen bir şebekeden ibaret.

http://www.yenisafak.com.tr/

Devami

“Umarali Kuvvatov’un katili Rahmanov rejimidir!”

 

20150310_132255                       20150309_144050

 

10 Mart 2015

Bugün Mazlumder İstanbul Şubesi’nde bir araya gelen Türkistan-Der, Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, Doğu Türkistan Maarif Derneği ve Mazlumder temsilcileri ile Tacikistan “Grup 24” üyeleri, dün toprağa verilen Umarali Kuvvatov’un öldürülmesi konusunda ortak bir basın toplantısı düzenlediler. Basın toplantısına merhum Umarali Kuvvatov’un hanımı Kumrunisa Hkafizova ve çocukları da katıldı. Cinayetin işlendiği 5 Mart gecesi Umarali Kuvvatov ve ailesiyle birlikte zehirlenen arkadaşları Hüseyin Aşurov ve Suhrab Turayev de sorulara cevap verdi.

                SARIYAŞAR :  “Türkiye, sığınmacıların diktatörlerin ajanları tarafından öldürüldüğü ülke oldu!”
Basın toplantısında ilk olarak MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar konuştu. Sarıyaşar “Son yıllarda Türkiye toprakları zulüm gören pek çok coğrafyanın insanına sığınma mekanı oldu. Birçok sığınmacı, bölgelerindeki çatışmalardan ve diktatörlerin zulümlerinden kaçarak Türkiye’ye geliyor ve burayı bir eman yeri biliyor.” diyerek başladığı konuşmasında; Türkiye Devletinin, diktatörlerinin zulmünden kaçarak Orta Asya ülkelerinden buraya gelen sığınmacıların ülkelerinin ajanları tarafından öldürülmelerine engel olamadığını belirtti. Özellikle İstanbul sokaklarının onca kameraya ve güvenlik önlemlerine rağmen, katillerin ellerini kollarını sallayarak gezdiği mekanlar olduğunu vurgulayan Cüneyt Sarıyaşar, “Bu toprakları emin belde bilip, bize sığınan insanlara sahip çıkamıyoruz. Kuvatov’un katledilmesiyle de bir üzücü hadise ile karşı karşıyayız. Umarali Kuvatov, suikastlar zincirinin son halkası. Eğer yöneticiler gerekli önlemleri almazsa, bu zincir ne kadar uzayacak bilmiyoruz.” dedi.
                KAVUNCU : “Sadece katillere değil, arkasındaki rejimlere de yaptırım uygulanmalı”
Daha sonra ortak basın açıklaması metnini Türkistan-Der Başkanı Burhan Kavuncu okudu. Açıklamada başta Rusya olmak üzere Özbekistan, Tacikistan gibi ülkelerde siyasi ve ekonomik istikrar sağlanamadığı gibi insan haklarına aykırı uygulamaların yöneticiler tarafından pervasızca sürdürüldüğü, insanlar faili meçhul saldırılarla katledildiği, en ufak muhalif hareket, düşünce ve örgütlenmelerin bastırıldığı, hukuksuz gözaltı ve işkencelerin devam ettiği vurgulandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin, kendisine sığınan, tarihi, kültürel ortak değerleri bir olan insanlara daha insani bir uygulama ile kucak açması gerektiğinin belirtildiği açıklamada “Türkiye, Tacikistanlı ve Özbekistanlı kardeşlerimizin, hatta diğer Türkistan ülkelerinden gelen, hicret edenlerin sığınma taleplerine müspet yaklaşmalı, onlarla değil, muhalif avcılığına çıkmış dikta rejimleri ajanlarına karşı mücadele vermelidir. Egemen bir ülkenin hukukunu hiçe sayarak bu topraklarda cinayet işleten diktatör rejimlerine gerekli cevap verilmelidir. Kavuncu açıklamanın sonunda Umarali Kuvvatov olayının takipçisi olacaklarını ifade etti.
                 EKİCİ : “Artık sığınma talepleri reddedilmesin”
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Sekreteri Av. Aybüke Ekici ise Kuvarov’un hayati tehlikesine rağmen gerekli korumanın sağlanmadığını belirterek “Bizim daha önce benzer durumlarla ilgili pek çok başvurumuz reddedildi. Bu sığınmacıların ülkelerinde herhangi bir sıkıntı olmadığı, baskı ve zulüm altında kalmadıkları, bu sebeple de sığınma taleplerinin kabul edilmeyeceği şeklinde pek çok ret kararı ile karşılaştık. Kuvarov’a yapılan suikast bundan sonra örnek bir olay teşkil edecek.” dedi.
Olayın olduğu akşam Umarali Kuvvatov’la birlikte İstanbul Aksaray’daki evde bulunan “Grup 24” üyeleri Hüseyin Aşurov ve Suhrab Turayev  orada yaşananları ve silahlı saldırıyı ayrıntılarıyla anlattılar. Turayev, 6 aydır tanıdıkları ve güvendikleri Tacik Süleyman Kayumov’un kendilerini eve yemeğe davet ettiğini, Kuvvatov ile birlikte eşi ve 2 çocuğunun da oraya gittiğini, Kuvvatov’un eşi Kumrunisa Khafizova’nın yemekleri yaptığını söyledi. Turayev konuşmasına şöyle devam etti: “Kuvatov’un eşi yemek yaparken  Süleyman Kayumov da sık sık mutfağa girip çıkıyordu. Birkaç kez de malzeme almak için dışarı çıktı. Ancak biz, yemekleri yerken kendisinin yemeklere zehir koyduğunu fark ettik. Umarali Kuvatov ‘Buradan çıkalım yoksa öleceğiz’ dedi. Dışarı çıkıp hastaneye gitmek istedik. Ama ben bayılmışım. Kendime geldiğimde Hüseyin Ashurov arkadaşım yanımdaydı ve Kuvatov’un vurulduğunu söyledi” dedi.

Kuvvatov’un arkadaşlarından Hüseyin Ashurov, suikastın olduğu akşam zehirlendiklerini anladıktan sonra taksi tutup getirmek üzere evden ilk olarak kendisinin çıktığını, Süleyman Kayumov’un da kendisiyle birlikte taksi tutmak için ana caddeye kadar geldiğini, taksiyi alıp geri döndüklerinde ise Umarali Kuvatov’un vurulduğunu gördüklerini söyledi. Hüseyin Ashurov sözlerine şöyle devam etti: “Kuvvatov sürekli tehdit ediliyordu ve biz polisten güvenlik, koruma talep etmiştik ancak bu talebimiz karşılanmadı.”

Şehidin hanımı Kumrunisa Khafizova da şehid Umarali Kuvvatov’un hayatı ve mücadelesi hakkında bilgi verdi. Khafizova, eşinin sürekli tehdit edildiğini söyleyerek “Sadece eşimi değil 14 yaşındaki kızımızı da yakalayıp öldüreceğiz diye tehdit ediyorlardı. Eşim hiçbir şeyden korkmadan davasını savunmaya devam ediyordu ama çocuklara bir şey olmasından endişe ediyordu. O akşam Süleyman Kayumov bizi zehirledikten sonra dışarı çıktık ama zehrin etkisiyle kendimizde değildik. Eşimin o sırada vurulduğunu çocuğumun bağırarak ağlamasından anladım. Bir baktım ki eşim başından vurulmuş bir şekilde yatıyor, ambulans gelene kadar da öldü. Benim eşim İslam için ve Tacik Halkı için mücadele ediyordu. Eşim, Türkiye’ye güveniyordu, bizi himayesine almasını istiyordu. Ben 5 senedir Tacikistan’daki ailemle telefonla bile görüşemiyorum. Şuanda ben Türkiye Cumhuriyeti’nden razıyım, çünkü benim ve çocuklarımın burada kalmasına izin verdi.” dedi.

“Grup 24″ün âli maksadının Tacikistan halkının azadlığı ve İslam davasına hizmet olduğu ifade edildi. Tacikistan’daki diğer muhalif  gruplar ve baskı altındaki bütün etnik topluluklarla işbirliği içinde olduklarını anlatan “Grup 24” üyeleri, mücadeleye Umarali Kuvvatov’un bıraktığı yerden devam edceklerini, İslam davasından asla vazgeçmeyeceklerini, zalim diktatörlerin sonunun yaklaştığını ifade ettiler.

TÜRKİSTAN-DER BASIN BÜROSU

 

5 Mart 2015 günü Tacikistanlı muhalif  “Grup 24”ün lideri Umarali Kuvvatov’un İstanbul’da öldürülmesi hakkında basın açıklaması metni :

Bir süredir Türkiye’de bulunan Tacikistanlı siyasi muhalif  “Grup 24” ün lideri Umarali Kuvvatov, geçtiğimiz Perşembe günü (5 Mart 2015) uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmişti. Bu cinayet, son yıllarda Türkiye’de işlenen “sürgün muhalif cinayetleri” serisinin son halkası olmuştur. Bundan önce de Özbek ve Çeçen asıllı rejim muhaliflerine karşı suikastler icra edilmişti. Ülkemiz, sürgündeki muhalif siyasetçi cinayetlerinin rahatça işlenebildiği bir alan haline gelmiş durumdadır. Burada birkaç hususun altını çizmemiz gerekiyor:

  1. Öldürülen kişilerin tamamı eski SSCB ülkelerinin vatandaşlarıdır. Söz konusu ülkelerde, başta Rusya olmak üzere Özbekistan, Tacikistan ve benzerlerinde siyasi ve ekonomik istikrar sağlanamadığı gibi insan haklarına aykırı uygulamalar yöneticileri tarafından pervasızca sürdürülmektedir. Bu ülkelerdeki gayrıinsani diktatörlük rejimi uygulamaları, Sovyetler’in dağıldığı 1991 yılından beri giderek şiddetini artırmaktadır. İnsanlar faili meçhul saldırılarla katledilmekte, en ufak muhalif hareketler, düşünce ve örgütlenmeler bastırılmakta, hukuksuz gözaltı ve işkence iddialarının ardı arkası kesilmemektedir. Özellikle burada söz konusu ettiğimiz Özbekistan ve Tacikistan gibi eski Sovyet artığı diktatörlerin 30 yıla yaklaşan yönetimleri altında, büyük bir ekonomik çöküntü ve yolsuzluk iddialarına  paralel olarak işkence, göz altında kayıp, faili meçhul cinayetler, onbinlerce insanın hukuksuz olarak cezaevlerine doldurulması benzeri uygulamalar, yurt dışında da ülkelerini terk etmiş muhaliflere  yönelik suikastlerle birlikte devam etmektedir.
  2. Tacikistan ve Özbekistan’dan bizimle aynı inanç ve kültür özelliklerine sahip insanlar, son derece masum ve haklı nedenlerle ülkelerinden ayrılarak, kendilerine yakın buldukları Türkiye gibi ülkelere göç etmek durumunda kalmışlardır. Bu insanlar uluslararası hukuk ve Türkiye yasalarından kaynaklanan haklarını kullanarak, Türkiye’den iltica/ uluslararası koruma talep etmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti kendisine sığınan, bizim Türkistanlı dediğimiz ve tarihi, kültürel ortak değerlerimiz bulunan bu insanlara daha insani bir uygulama ile kucak açmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri, “Özbekistan’da veya Tacikistan’da önemli bir problem yok”  düşüncesiyle, bu Türkistanlı kardeşlerimizin uluslararası koruma altına alınma taleplerine olumsuz yaklaşmaktadır. Bunun  son örneği, dün toprağa verdiğimiz Tacikistanlı siyasi muhalif Umarali Kuvvatov’un üç  arkadaşıyla birlikte Aralık 2014’te  yakalanarak 3 Şubat 2015 tarihine kadar gözaltında tutulmasıdır. Bu süre içinde ülkemizdeki Tacikistan resmi temsilcileri,  Kuvvatov ve arkadaşlarının iadesi için girişimde bulunmuşlar ama kişilerin Uluslararası Korunma talepleri henüz sonuçlanmadığı için iade işlemi yapılmamıştır.
  3. Türkiye, Tacikistanlı ve Özbekistanlı kardeşlerimizin, hatta diğer Türkistan ülkelerinden gelen, hicret edenlerin sığınma taleplerine müsbet yaklaşmalı, onlarla değil, muhalif avcılığına çıkmış dikta rejimleri ajanlarına karşı  mücadele vermelidir. Egemen bir ülkenin hukukunu hiçe sayarak bu topraklarda cinayet işleten diktatör rejimlerine gerekli cevap verilmelidir. Şu ana kadar bu cevabın verildiğini henüz işitmedik. Türkiye’nin hukukunu hiçe sayarak rejim muhaliflerini öldürten Rusya, Özbekistan ve Tacikistan’a karşı daha ciddi önlemler alınmalıdır.
  4. Dini inançları sebebiyle mevcut rejimlerin zulmüne uğrayan, Doğu ve Batı Türkistan’ın bütün bölgelerinde ve Kafkasya ülkelerinde özgürlük talebiyle canlarını kurtarmaya çalışan muhacir, mülteci kardeşlerimize “terörist, extremist, fundamantalist” yaftaları yapıştırılmak istenmektedir. Dünya’nın emperyalist devletleri ve işbirlikçi diktatörler, muhaliflerini bu yaftalarla karalamaya çalışıyorlar. Kimseyi, somut bir delil olmaksızın yaftalamadan, mevcut rejimlerin hukuksuzluklarını göz önünde bulundurarak, bütün göçmen, muhacir veya mültecilere insani hakları tam olarak verilmeli,  evrensel hukuk ilkeleri uygulanmalıdır. Ülkemize sığınan bu insanlara yabancı değil misafir muamelesi yapılmalı, onların sağlık, eğitim, barınma ve çalışma ihtiyaçlarında kolaylık sağlanmalıdır.

Son olarak silahlı saldırıda şehit olan Umarali Kuvvatov olayının takipçisi olacağımızı ifade ediyoruz. Katillerin bulunup cezalandırılması kadar, onların arkasındaki diktatörlere uygulanacak yaptırımların, onlardan hesap sorulmasının ve bu cinayetlerin artık bitmesi için gerekli önlemlerin alınmasının da takipçisi olduğumuzu ilan ediyoruz.

10 Mart 2015

 

DOĞU TÜRKİSTAN MAARİF DERNEĞİ                          MAZLUMDER     

                                                             

 

 

ULUSLARARASI  MÜLTECİ HAKLARI DERNEĞİ              TÜRKİSTAN-DER                                                              

 

        20150309_143725

 

20150310_132228                 

 

IMG-20150309-WA0000                   

 

                                                                                 

Devami